1.BÖLÜM/SEN KİMSİN YA!

12 0 0
                                    

-HAVİN-

Gözlerime gelen gün ışığı sayesinde yeni bir güne daha adım atmayı başardım. Yatakta doğrulup saf saf odamı incelerken evin içinde kopan gürültü ve arkasından gelen Deniz'in sesiyle yataktan fırladım hemen. Merdivenleri koştura koştura indikten sonra mutfağa daldım hemen. Ama karşımda gördüğüm manzara karşısında gülsem mi yoksa ağlasam mı bir karar veremiyordum açıkçası. Yerlerde yumurta kabukları, kırılmış cam parçaları ve tava duruyordu. Bütün bunların kötü bir kabus olmasını ümit ederek Deniz'e baktım. Bana şirince gülümsemekle meşgul olan sevgili ev arkadaşıma öldürücü bir sakinlikte bakarak konuya giriş yaptım.

HAVİN: Deniz bu mutfağın hali ne böyle? Bana 5 saniye içerisinde mantıklı bir açıklama yapmazsan kendine bir mezar kazman gerekebilir.

DENİZ: Havinciğim, benim biricik arkadaşım şimdi şöyle oldu. Ben hemen anlatıyorum sana ne olduğunu. Yani şimdi anlatıyorum bak.

Deniz kendini mutfaktan can havliyle dışarı atarken ben de arkasından koşturmaya başladım. Bir yandan evin içerisinde onu kovalıyorken bir yandan da bas bas bağırıyordum.

HAVİN: Gel buraya! Kaçma bak, yoksa daha fena olacak ona göre. Deniz! Gel dedim!

DENİZ: Hayatta gelmem! Şuan öfkeden deliye dönmüş gibisin. Vallahi gelmem ya! Benim canım tatlı bir kere!

HAVİN: Deniz diyorum! Hem nereye kadar kaçacaksın acaba sorabilir miyim? Aynı evde yaşıyoruz bilmiyorum farkında mısın?

DENİZ: Biliyorum bilmesine de şuan gelirsem beni öldürecek gibisin kızım. Nasıl kaçmayayım yani? Alt tarafı mutfağı dağıttım biraz yani. Benden kıymetli mi? Değil! Hem ben sana kahvaltı hazırlamak istediğim için dağıldı ortalık hani, kayıtlara geçilsin lütfen bu da. Aşk olsun yani!

HAVİN: Tamam! Tamam, yeter ki sus. Hiçbir şey yapmayacağım. Arkadaş bu ne çene ya? Bu nasıl bir konuşma aşkı? Yemin ediyorum bezdim ben, tükettin oğlum beni.

DENİZ: Havin...

HAVİN: Efendim Deniz? Efendim başımın belası? Söyle.

DENİZ: Tatlı bela ama kabul et.

HAVİN: Söyle hadi, söyle. Kıvranma karşımda daha fazla.

DENİZ: Çok acıktım ben. Hani sen beni kovalayıp durdun ya bir de. Normalin de üstüne çıktı yani şuan açlık seviyem. Sen o hamarat ellerinle bize güzeller güzeli bir kahvaltı mı hazırlasan acaba? Bence çok iyi fikir yani. Sence de öyle değil mi? Bence öyle.

HAVİN: Deniz! Bir sus da motorun soğusun ya Allah aşkına. Mutfağımdan uzak dur. Git salona sen, televizyon mu izliyorsun artık yani ne yapıyorsan onu yap. Ben de kahvaltıyı hazırlayayım. Sana seslenene kadar su içmek için bile olsa sakın mutfağa adım atayım deme. Gelirsen, ölürsün!

DENİZ: Emredersiniz komutanım!

Deli bu çocuk ya. Hayır yani ben şimdi bu mutfakta nasıl kahvaltı hazırlayayım ki of Deniz! İşe önce yerlerdeki çöpleri toplamakla başladım. Daha sonra kırılmış cam parçalarını süpürdüm. Tezgahın üzerinde bulunan çöpleri de attıktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya başladım. En azından Deniz Bey kahvaltılıkları masaya yerleştirmeyi başarabilmiş yani bu da büyük bir yetenek sonuçta. Önce güzel bir peynirli omlet yaptım, yanında da salçalı sosisler. İşte bu kadar basit yani. Mutfaktan gelen kokulara dayanamayan Deniz Bey soluğu masada aldı tabi.

DENİZ: Allah'ım bu güzel kokular da ne böyle? Masaya bak arkadaş. Ya ben ne şanslıyım gerçekten. Böyle ev arkadaşına can kurban, can! Hem güzel, hem hamarat, eli de çok lezzetli. Seni alan yaşadı var ya!

YAZ YAĞMURUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin