Luke gözlerini açtığında önce nerede olduğunu anlayamadı. Aşırı rahat bir yerdeydi ve herhangi bir acı hissetmiyordu. Aklına akın eden düşüncelerle hızla doğruldu. "Silena! Silena onu kurt-" Luke lafını bitirmeden yanındaki sandalyede oturan Silena ile karşılaşınca duraksadı. Hiç düşünmeden öne atılıp sarıldı. Silena birkaç dakika sarılmasına izin verip sonunda onu ittirdi. "Bu kadar yeter."
Luke Silena'nın hakkında düşündüklerini hatırlayıp ondan ayrıldı. "Özür dilerim ben... İyi misin?"
"Ethan beni kurtardı, sayesinde iyiyim." Luke başını sallayıp elini boynundaki sargısına götürdü. "Bunu sen mi yaptın?"
Silena onu duymazsan geldi. "Kronos'un bana tecavüz etmesine izin verecektin."
"Ben buna asla izin-" Luke nefesini dışarı verdi. "Ne anlamı var ki? Zaten bana inanmayacaksın."
"İnandır o zaman."
Silena gözlerini Luke'un üzerine dikince Luke yutkundu. Uzun zamandır birisi gözlerini kendisine diktiğinde bu kadar gergin hissetmemişti. Silena'nın büyükonuş yeteneği olmadığını biliyordu ama sırf bu bakışları yüzünden her şeyi söyleyebileceğini hissetti. "Kelli'ye her şeyi anlattım ama Kronos'a söylemeye gitmedi. Onun yerine Alabaster'a bana işkence yaptırdı."
Silena bir süre sessizce durduktan elini Luke'un boynundaki sargıya götürdü. "Evet, ben yaptım. Kan kaybından ölmene izin veremezdik hala aramızdaki en iyi kılıç ustasısın."
"Bu bana inandığın anlamına mı geliyor?"
Silena burnunu kırıştırdı. "Zaten biliyordum ama bir de senden dinlemek istedim. Uykunda konuşuyorsun. Hem eğer aksi olsaydı... Neyse, hadi gel Manhattan'a az kaldı."
"Eğer aksi olsaydı ne? Bekle, orada ne yapıyoruz ki?"
Silena onu kamaraya götürürken anlatmaya başladı. "Charlie bombayı patlatıp gemiyi canavarlardan temizledi ve Ethan da melezleri Othrys Dağı'na ışınlamanın yolunu buldu. Bu zamandaki Percy ve Charlie seni, yani bu zamanki seni kampa tedavi etmek için götürdü. Luke iyileşip melezleri ikna edip, işleri düzelteceğine söz verdi. Biz de Iris mesajı ile Bianca, Lee ve Castor'a mesaj yolladık. Empire State binasının önünde buluşup başka bir zamana gideceğiz."
"Peki Kronos?"
Silena omuz silkti. "Onu Charlie halletti."
3 SAAT ÖNCE
Kronos sarsılan gemiden etkilenmeyip toza dönüşen melezleri ittirerek makine bölümüne doğru gitmeye devam etti. Makine bölümüne girdiğinde içerideki Hephaistos melezini gördü. İçinden Ethan Nakamura'ya küfredip etrafına bakındı. "Jackson yok mu?"
Beckendorf ilgisizce omuz silkti. "Percy'nin başka işleri vardı, bana kaldın maalesef."
Kronos güldü. "Sana mı? Seni tek bir hareketimle parçalara-" O sırada Beckendorf'a doğru yürürken bir şeye bastığını hissetti. Birden bastığı şeyin etrafından ipler çıkmaya başladı ve kendi kendilerine örülüp dev bir ağa dönüştüler ve Kronos'un etrafını sardılar. Kronos ağdan kurtulmaya çalıştıkça ağ onu daha da sıkmaya başladı. "Bu da n- Buna cüret edemezsin! Ben titanların kralı Kronos'um!"
Beckendorf eğilip Kronos'a gülümsedi. "Bu babamın Afrodit ve Ares'i hapsettiği ağının bir benzeri, diğerlerine hep ebeveynlerinden havalı silahlar geliyordu sıra bende diye düşündüm."
Kronos ağdan kurtulmak için çabaladı ama hiçbir şey olmadı. Beckendorf başını iki yana salladı. "Bundan kurtulmana imkan yok, boşa çabalama."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forgotten heroes | pjo
Fiksi Penggemar"kahramanlar hatırlanır ama efsaneler asla ölmez."