Seven

2.5K 196 37
                                    

"Sen," dedi kendini toparladıktan sonra, "Bana hesap mı soruyorsun?" Kendince durumu toparlamaya ve kurtarmaya çalışıyordu. Ama ben yemezdim. İşkillenmiştim bir kere, bu saatten sonra dediği hiçbir şey beni düşüncemden geri döndüremezdi.

"Size hesap sormuyorum, soru soruyorum." dedim gayet net bir şekilde. Bu zamana kadar çok fazla sindirilmiştim. Bu kadarı yeterliydi, tekrardan etrafımdaki hiç kimseye güvenmeyecektim. Jimin'e bile...

"İş ortağım işte Taehyung. Nereden tanıyabilirim ki?" Gözlerini kaçırarak konuştuğunda ses tonundan birkaç bir şey sezmiştim. "Bilmem ki Jungkook. Buradan bakılınca onu çok iyi tanıdığın havasını veriyorsun. Ama her neyse beni ne ilgilendirir ki canım?" Dengesizliğime şaşırarak bakmıştı.

"Ee," dedim ona bakarken. "Yemeğimizi yediğimize göre artık eve gitsek ya?"  Kafasını sallayıp, hesabı ödemeye gitti. Ödesin canım, herifte bok gibi para vardı. Şurada bir tabak yemeğimin parasını ödemeseydi ona pes derdim. "Hadi Taehyung gidelim." deyip koluma girmişti. Aslında böyle bakınca gerçekten hoş çocuktu.

Ama o senin patronun, diye geçirdim içimden. Patronumdu ve arkamdan büyük işler dönüyordu bu yüzden ne kadar hoş olursa olsun, bu kabul edilememezdi. Arabasına kadar kol kola yürüdükten sonra kapımı açıp ön koltuğa oturmamı sağladı.

Vay be gözlerim yaşardı, gerçekten.

"Teşekkür ederim Jungkook." Sevimlice sırıtıp bana doğru yaklaştığında refleks olarak geri çekildim. "Jungkook," dedim sakin olduğunu umduğum bir sesle. "Mesafeyi fazla yakın tutmamalısın. Bu doğru değil."

Gözlerinde hafif bir kırılma duygusu fark etsemde, o kadar iyi maske koymuştuk ki ne olduğunu tam olarak anlamamamı sağladı. "Haklısın, bazen aptallaşıyorum. Biraz da ona benziyorsun Taehyung. İstemeden oluyor işte."  Suçlu gibi kafasını önüne eğerek konuşmuştu. Evet, suçluydu da zaten.

"Kime benziyorum?"

"O'na. Hoşlandığım kişiye benziyorsun işte."

"Beni onunla karıştırma." Sert sesimle net bir şekilde konuşmuş olmam yutkunmasını sağladı. "Her neyse, hadi beni evime bırak Jungkook. İzin saatlerimi bile seninle geçirdim pes yani!" Ortamın gerginliğini azaltmak için gülerek söylemiştim. Zaten ortam hangi ara geriliyordu neden böyle oluyordu bir anlayamamıştım.

Kafam basmıyor kafam ne yapayım?

Eve geldiğimde onun bana uyguladığı taktiği ona uyguladım. Aramızda santimler kala, nefesimle yüzünü yalarken gülümseyerek "İyi akşamlar Jungkook." dedim ve arabadan inip evime girdim.

Tamam planım istediğim gibi gidiyordu. Jeon Jungkook'u etkileyecektim, beni delicesine arzulamasını sağlayacaktım. Ve hedefime yavaş ama sağlam adımlar atmaya başlamıştım. Bana gereken sadece biraz daha süreydi, benden vazgeçememesi için tabi...

Fakat Jimin bir sorundu. Onun da olanlar ile ilgili bir şeyler bildiğinin farkındaydım. Onun ve Yoongi'ninde. Yoongi beni gram sevmezdi ve bu yüzden kaleyi içten fethetmeliydim. Jimin, her zaman Yoongi ile iyi anlaşmamı isterdi ve bunun onu mutlu edeceğinden bahsederdi. Bu zamana kadar Yoongi'ye ihtiyaç duymadığım için ona iyi davranmamıştım.

Kısacası bir dörtlü etrafında dönen büyük bir oyun vardı. Ben de onların kuklalarıydım. Bu durumu aleyhime çevirmek için yapmam gerekenleri de belirlemiştim.

Bundan sonra yapayalnız kalsam bile kimsenin arkamdan oynamasına izin vermeyecektim.

**

Ertesi gün yine iş yerime gelmiş ve sayın patronuma kahve getirmiştim. "İşte efendim kahveniz." Bilerek dibine kadar gelmiş ve kahveyi bırakmıştım. Hala yakınken ona gülümsedim.

"T-teşekkür ederim." Jungkook yakınlığımızla kekelerken tekrar onun aptallığına gülümsedim. Yalnız yakından cidden iyiydi. Ve şey gibiydi biraz, yunan tanrısı. Evet evet kesinlikle onun gibiydi.

Çok çok yakışıklıydı ama pezevenkti. Bir de sahtekardı. İş çevirmeyi çok seviyordu, anlamayacağımı sanması aptallıktı.

"Eğer," dedim yavaşça ondan uzaklaşırken, "Benden bir isteğiniz yoksa odamdayım efendim." Geri dönmüş ve kıçımı kıvırta kıvırta odadan çıkmıştım. Arkamdan bir şeyler fısıldamıştı fakat tam anlayamamıştım. Umarım bu planım ters tepmezdi ve tek etkilenen kişi Jungkook olurdu.

Yoksa ben sıçardım.

Odama geçtiğimde elime telefonumu alıp Jimin'i aradım. "Kuşum?" son derece neşeli sesiyle konuşunca gülümsedim. Arkamdan bir şeyler yapıyor olsa bile Jimin benim arkadaşımdı, tek dostumdu bu yüzden ona sert kalamıyordum bile...

"Çiçeğim," dedim gevşekçe. "Akşama bir planın var mı?"

"Dur bir düşüneyim," deyip yaklaşık iki dakika düşünmüştü. "Sanırım yok kuşum neden?" Meraklı sesiyle sorunca gülümsemeden edemedim. "Diyorum ki, Yoongi ve sen ile yemeğe çıkalım. Üçümüz yani."

"Ne?" Hattın diğer ucundan gelen bağırış sesiyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. "Sen ciddi misin Taehyung?"

"Evet ciddiyim. Fark ettim ki tek dostum ile fazla ilgilenemiyorum. Ve biliyorsun bu zamana kadar hep sen benim isteklerimi gerçekleştirdin. Ben ise senin isteklerini pek takmadım. O yüzden Yoongi'ye bir şans vereceğim Jimin. Senin için."

Vay be, ne güzel yalan sallar olmuştum ben öyle. "Tamam, ben onunla konuşurum ve geliriz. Mekanı da biz seçip sana mesaj atarız. Sen bu dünyadaki en düşünceli insansın kuşum. Hadi baay." Cevap vermeme fırsat vermeden telefonu kapattı.

Telefonu kapatmamla Hoseok'un odama dalması bir oldu.

Nefes nefeseydi ve nefes kesiciydi. "Taehyung senin ile acilen konuşmamız lazım!"

Tamam planlarım ilerlerken bir bokluk çıkmasaydı, şaşardım. Hayat bana ne zaman gülerdi tahminen?

***

Bu sefer sizi çok bekletmeden bölümü atmak istedim.

Yavaş yavaş olaylara giriş yapıyoruz, heyecanlıyım shşpöuğj

Kendinize iyi bakın!

Rich&Dumb Boss || Kth+JjkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin