1.BÖLÜM

32 3 0
                                    

★GECE☆

Gittiğim huzur evinde ki bir teyze bana:"Fark edilmese de kızım, aslında şu dünya da herkes birbirinin derdidir. Sen dikkat et de kimsenin derdi olma." demişti. Ne kadar da anlamlı bir cümle dimi? Herkes birbirinin derdi...


   Son gece mi geçirdiğim bu odada camdan dışarı bakıp yağan yağmuru seyrederek zamanımı harcıyordum. Aslında amacım sadece yağan yağmurun güzelliğini seyretmek iken ne olduğunu anlamadan düşünceler içinde boğulmuştum. Kendim bile fark edemiyordum artık ne ara düşüncelere daldığımı. Acı çekiyordum hem de ne büyük acı, annesinden koparılmış yeni doğan bir yavru kadar güçsüz ama ayakta durmak zorunda olduğunu bildiği kadar bilinçli. En çok ta kayıp, kocaman karanlık bir yerde kaybolmuş gibiyim. Ruhum karanlığa hapsolmuş gibi... Ve ben ne yapacağımı cidden bilmiyorum.

   Ben bunları düşünürken, kapıdan bir anda yükselen sesle o tarafa dönmüştüm. Afra kapıyı yarım açmış kafasını içeri uzatmış bir şekilde:

-Girebilir miyim?

diye sormuştu. Ona hafif bir şekilde tebessüm ederek kafamı evet anlamında sallamıştım. O da gülümseyip kapıyı kapatmış ve elinde bulunan bir kitapla karşımda ki koltuğa oturmuştu. O oturduğun dan beri ikimiz den de ses çıkmıyordu. Her ikimiz de dışarı bakıyor, yağmurun sesi ile resmen dinleniyorduk. Bir süre sonra Afra'dan yükselen ses ile bakışlarımı ona döndürmüştüm.

"Hazır mısın?"

diyordu bana. Yeni hayata, yeni şehre, yeni insanlara, yeni eve ve daha bir çok yeniliklere hazır olup olmadığımı soruyordu. Dürüst bir şekilde sorduğu soruyu cevaplamıştım :

-Bilmiyorum.

    Evet gerçekten bilmiyordum. Bir yanım gitmek isterken diğer bir yanım gitmemek için savaş veriyordu resmen ve ben hangisini dinlemeliyim konusunda kararsızdım.

Afra yavaş bir şekilde kafasını aşağı yukarı salladı ve dudaklarını yaladıktan sonra:

-Anlıyorum, ben de senin gibi bilinmezlikler içindeyim. Ama en azından bize hayatımızın en büyük acılarını veren bu şehirden uzaklaşacağımız düşüncesi ne biliyim hoşuma gidiyor, sanki gidince her şey bitecekmiş gibi hissettiriyor.

dedi. Hafif bir şekilde tebessüm edip:

- Sen acılardan ne kadar kaçmaya çalışırsan çalış onlar her zaman bir nefes kadar yakınımızda olur. Zamanı gelince de yine sana dibi gösterir.

demiştim. İşte bu sözler o gece konuşulan, ağızdan çıkan son cümleler olmuştu. Afra bir şey demeden odasına giderken, ben de yerim den kalkıp yatağıma doğru ilerlemiş, içine girip gözlerimi yumduktan sonra kendiliğinden olan şey ile heveslenmiştim. Küçük bir umut ile "Her şey güzel olacak."
Gerçekten kendimi ümitlendirmek dışında hiçbir halta yaramasada yapmıştım işte...

◆◇◆◇◆◇◆◇◆◇

    Gökyüzünde kendini göstermeye başlayan Güneş Manisa'yı yeni bir güne uyandırıyordu. Hepsini yeni mücadelede, mutluluklara, acılara, pişmanlıklara kısacası yeni bir güne davet ediyordu. Daveti direk kabul edip yatağından çıkanlar oluyordu, daveti reddedip uykuya devam etmek isteyenler oluyordu ve davete gerek kalmadan zaten camdan bu karanlık günü aydınlatacak güneşi bekliyenler oluyordu. Ne olursa olsun hepsi hayatlarında olan yeni bir güne merhaba diyordu.

   Yelkovan ve akrep 06.30 gösterdiğinde camından dışarı bakan Afra koltuğundan kalkıp banyoya doğru ilerlemeye başlamıştı. Diğer bir odada uyumakta olan Gece ise daveti reddeden kategori arasındaydı. İkisi de biliyordu ki bugün onlar için hayatlarının değişim noktası olacaktı. İkisi de bu konuda korkak, heyecanlı, endişeli ve düşünceli duygular arasında boğulmak üzerindeydiler.

   Hayatlarını düzeltmek için çıktıkları bu yolculuk hayatlarını daha da mahvedeceğini hissediyorlardı. Fakat gitmekten başka çözüm olmadığını her ikisi de biliyordu. Peki, sizce bu yolculuk onlara ne yaşatacaktı? Bence bütün duyguları...

★GECE☆

     Sabah kurduğum alarm sayesinde uyanmıştım. Ama şöyle bir sorun vardı ki ne gözümü açmak istiyor ne de yatağım dan çıkmak istiyordum. Alarmı kapattıktan sonra uyumaya devam edecektim ki kapı açılıp Afra'nın sesi odayı doldurmuştu. "Hadi kalkın hanımefendi gitme zamanı yaklaşıyor." Bu cümleyi duyduktan sonra kafamı yastığın altına gömüp:

-Biraz daha

Diye sızlanmıştım. Bunun üzerine Afra her zaman yaptığı gibi yastığımı ve yorganımı çekip. "Hadi Gece, uğraştırma beni." demişti. Gözlerimi hafif aralayıp kaşlarımı çatıp ona bakmaya başlamıştım. Amacım sadece beni rahat bırakmasını sağlamaktı. Fakat o da tek kaşını kaldırıp bana meydan okumuştu. Pekala, kabul benden daha ciddi görünüyordu şuan. Homurdanarak yatağımdan kalkıp banyonun yolunu tutmuştum. Arkadan Afra'nın gülüşünü umursamamaya çalışarak.

    Banyo'da işlerimi hallettikten sonra Afra'nın hazırladığı kahvaltı sofrasına oturmuş, şakalaşarak yemeğimizi yemeye başlamıştık. Eğer o olmasaydı ne halde olacağımı gerçekten düşünmek bile istemiyordum. Kahvaltımız bittikten sonra kalkıp sofrayı toplamış, hazırlanmak için odalarımıza çekilmiştik. Klasik siyah pantolonumu, beyaz salaş gömleğimi üzerime geçirivermiştim. Saçlarımı yukarıdan dağınık topuz yapmıştım. Makyaj yapmaya gerek duymadan odama son kez göz gezdirmeye başlamıştım. Ne olursa olsun burayı gerçekten özleyecektim. Acılarımı, mutluluklarını, pişmanlıkları mı paylaşmıştı bu oda bu ev benimle. Elimde olsa Manisa'dan asla ayrılmazdım. Fakat elimde olan bir şey değildi işte. Daha fazla oyalanırsam geç kalacağımı bildiğim için bavulumu alıp kapıyı kapatarak odadan ayrılmıştım. Hiç vakit kaybetmeden beni kapıda bekleyen Afra ile evden ayrılmıştık. Çağırdığımız taksiye bavulları yerleştirdikten sonra son birkez evime bakmıştım. İçimden geçen cümle dudaklarımın arasından da dökülümüştü. "Hoşçakal çocukluğum, hoşçakal."
  

     10 dakikalık bir yolculuktan sonra bizi otogara bırakan taksiye parasını ödeyip otobüsümüze doğru yol almıştık. Biraz zaman geçtikten sonra otobüsü bulmuş, bavulları yerleştirmiş, biletleri verip yerimize oturmuştuk. Bizim için olan bu hayat değiştirici yolculuğumuzu heyecanla beklemeye başlamıştık. İkimiz de heyecanlıydık ve bunu saklamaya gerek bile duymuyorduk. Zamanımızı ya uyuyarak ya da sohbet ederek geçiriyorduk.

   Saatler geçen yolculuktan sonra varmıştık. Otobüsten indikten sonra bavullarımızı almış biraz ilerleyip otobüsten uzaklaşmıştık. Fakat sonradan öylece ayakta dikili vermiştik. İkimiz den de tek kelime çıkmıyordu. Ne kadar zaman geçti farketmesem de Afra'dan gelen ses ile ona dönmüştüm.  "Hazır mısın?" diyordu bana o gece sorduğu gibi ve ben bu sefer hafif bir tebessüm ederek:

- Bu sefer evet ya sen?

Demiştim. O da bana hafif bir tebessüm ederek başını evet anlamında sallamıştı.     

     Pekala o zaman ne demek kalıyordu geriye: "Merhaba, İstanbul."


Evet ilk bölümle herkese merhaba her ne kadar uzun bir süre sonra yayınlasam da bundan sonra her hafta bir bölüm yayınlamaya çalışacağım. Bu bölümde sadece Afra ile Gece'nin yolculuklarına eşlik ettiniz diğer bölümde olaylar başlayacaktır. Okuyan herkese çok teşekkür ederim. Diğer bölümde buluşana kadar hoşçakalın ♥

KARANLIĞA HAPSOLMUŞ RUHLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin