pazar | 10.54
Saçlarım berbat görünüyor.
Aynaya baktığında aklına ilk gelen şey bu olmuştu.
Beş dakikada yataktan kalkmış, on dakikada giyinmiş ve dişlerini fırçalamış, iki dakikada May'in hazırladığı kaşarlı tostlardan kapıp kendini dışarı atmıştı. Saçları gerçekten berbat görünüyordu. İki gündür duş almamıştı ve aslında kıvırcık olan saçları karman çormandı.
Bordo renkli hırkasının başlığını kafasına örttü ve yere gelişigüzel bırakılmış bisikletine bindi. Tek eliyle tutunurken, bir yandan da diğer eliyle tostunu yiyordu.
Yaklaşık beş dakika sonra okula vardığında geç kalmamış olmayı umdu. Çünkü Steve çok dakik ve planlı biriydi. Etrafındaki insanların da dakik olmasını severdi. Mesela saat tam on birde başlayacak olan antrenmana kendisini izleyecek olan arkadaşlarının tam vaktinde gelmesini isterdi.
Bisikleti bahçeye sürerken gökyüzüne kaldırdı kahverengi gözlerini. Gökyüzü güneşliydi ve bundan dolayı da bahçede oynuyorlardı büyük ihtimalle.
Peter'ı ilk gören Sam olmuştu. "Örümcek çocuk geldi millet." dedi alayla. Örümcek çocuk lakabını Tony uydurmuştu ilk başta ve Peter'ın hiç hoşuna gitmiyordu. Adı Örümcek Adam'dı işte, her ne kadar Howard Stark ve kendilerine İntikamcılar adını vermiş saçma arkadaş grubu dışında kimse bilmese de.
Dünya henüz onlarla tanışmamıştı.
Belki bir gün bütün dünya Örümcek Adam diye bir süper kahraman olduğunu öğrenirdi, kim bilir?
Gözlerini devirerek "Selam." diye mırıldandı ve bisikletini tribünlerin yanına bıraktı. Arkadaşlarının uzattıkları ellerine sırayla çaktı, Tony ile ise yumruk tokuşturdu. En son Natasha her zamanki gibi yanağına hafif bir öpücük kondurdu ve gülümsedi.
"Umarım başlamamıştır." diye mırıldandı. Tony karşılık olarak güldü ve "Merak etme." dedi. "Yokluğunu fark etmedi."
"Hey!" diyerek dikkatleri üzerine çekti Bruce. "Şu çocuk geçen kantinde Peter'la konuşan çocuk mu?"
Gözleri şaşkınlıkla açılırken başını Bruce'un gösterdiği yere çevirdi. Gerçekten de Wade, Steve'le konuşuyordu. Üzerinde siyah bir şort ve beyaz, bol bir tişört vardı, siyah kapüşonlusunu gelişigüzel omzuna atmıştı.
"Adı Wade. Gerçi Peter bunu çoktan biliyordur." Sam'in attığı imalı bakışlara karşılık gözlerini devirdi Peter yalnızca.
Clint ağzını baharatlı cipsle doldurmadan önce "Artık takımda oynayacakmış." dedi. Bakışlarını Clint'e çevirdi, takıma nasıl alındığını soracaktı ancak ağzı cevap vermek için pek müsait görünmüyordu şu an.
"Pek meraklı görünüyorsun Peter?" dedi Thor sorarcasına. Hemen ardından yüzüne yayılan sırıtma yüzünü yumruklamak istemesine sebep olmuştu. Ancak ne Peter'ın vurmasıyla bile yüzü yakışıklılığından bir şey kaybederdi, ne de karşılığını vermekten çekinmezdi Thor.
Sahi, acaba Thor'la bir kavgaya tutuşsalar yenen taraf kim olurdu? Sonuçta o bir İskandinav tanrısıydı ki Peter tek bir tanrının olduğuna inanırdı. Thor ona göre sadece diğer insanlara nazaran –üstelik insan bile değildi, uzaylıydı yani– daha üstün yaratılmıştı. Daha güçlüydü ve şimşeği kontrol edebiliyordu.
Çok havalı anasını satayım.
Peter ise kendisi ürettiği örümcek ağlarını fırlatabiliyor, düz duvarda yürüyebiliyor–tırmanabiliyordu. Yetenekleri bir örümceğinki kadardı ancak daha önce bir kamyonu elleriyle durdurabilmişse ne kadar güçlü olduğunu Tanrı bilirdi.
Bir de sadece adrenalin anında ortaya çıkmasa..
Dürüst olmaya karar verdi birdenbire. "Wade'le konuşuyoruz. O yüzden merak ettim."
"Wade'le konuşuyorsunuz?" diye sordu Tony tek kaşını kaldırarak.
Tanrım, yine mi başlayacak?
Omuz silkti ve "Evet." dedi. Tam o sırada Natasha mırıldandı, "İyi insan lafın üstüne gelirmiş."
"İyi mi kötü mü anlayacağız." diye mırıldandı Tony gayet sessizce. Ancak Peter duymuştu ve bu başının hızla Tony'ye dönmesine neden olmuştu. Ne dercesine omuz silkti ve o sırada yanlarına ulaşmış olan Wade'e çevirdi açık kahverengi gözlerini.
"Selam millet." diye selam verdi. Bugün enerjisi yüksek gibi görünüyordu. "Peter'ı biraz çalabilir miyim?"
"Neden?" diye soran Natasha olmuştu.
Tony bitti Nat başladı.
Rhodey aralarındaki en olgun insan olarak diğerlerini uyardı. "Bırakın da Peter karar versin."
Tartışma çıkmaması için –ki Tony'nin bir tartışma çıkaracağı bakışlarından bile belliydi– parmaklarını Wade'in koluna sardı ve arkasında onu da sürükleyerek sahanın diğer ucuna ilerledi.
"Vay, bunu beklemiyordum." diye itiraf etti Wade, ses tonunda hafif bir şaşkınlık vardı. Biçimli kaşlarını kaldırmıştı ve gözlerinin tam içine bakıyordu kumral gencin.
Tatlıydı.
"Ben de."
"Hm?"
Yok bir şey anlamında omuz silkti ve henüz başlayamadıkları konuya geri dönmek adına "Ne istiyorsun?" diye sordu.
"Hiçbir şey," dedi Wade hafifçe gülümseyerek. Sol yanağında küçük bir gamzesi vardı. "Sadece nasıl olduğunu sormak istedim."
"Bu kadar mı yani?"
"Evet." Kaşlarını çattı. "Daha fazlası mı olması gerekiyordu?"
"Bak Wade. Bana neden iyi davranıyorsun, bilmiyorum ama kes şunu. Sen de popüler olduğun zaman diğerleri gibi beni aşağılayacaksın. "
"Neden böyle düşünüyorsun?" Anlamaya çabalıyor gibi gözlerini kıstı ve üzerine eğildi Peter'ın. Yüzleri arasındaki mesafe kapanırken irkildi ve geriye iki adım attı hızla.
"Seni tanımıyorum ve sen de çok ısrarcısın. Senin gibi çocuklar benim gibilerle arkadaş olmak istemezler. "
Yavaşça gülümsedi. "Bırak buna ben karar vereyim. "
Peter tanrım! diye düşünerek derin bir nefes aldı ve keskin, baharatımsı bir koku ciğerlerini doldurdu. Kokuya odaklanarak ufak bir nefes daha çektiğinde yutkundu, koku Wade'den geliyordu.
"Steve'in disiplin konusunda çok katı olduğunu duydum. " Wade hafifçe omzuna vurduktan sonra geri geri yürümeye başladı. "Sonra görüşürüz, Peter."
Wade, Steve'le gülüşerek sahaya ilerlerken onu izlemeye devam etti. Peter'a o an dışarıdan bakılsa saçmasapan bir görüntü görebilirdiniz ki, iç dünyası da şu an saçmasapandı zaten.
Çok güzel kokuyordu.
[ Bu bölümü de düzenledim sayılır. Ama..
Allahım ne yazmışım ben 💆]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fucking feelings.spideypool [teen au]
FanfictionPeter Parker, sıradan bir ikinci sınıf öğrencisidir. Aslında diğer çocuklardan tek farkı bir örümcek gibi davranabilmesidir. Üstelik kendisi gibi üstün özelliklere sahip bir grupla takılıyor. Bu grubun tamamının son sınıf olduğunu unutmamak gerek. W...