çarşamba | 23.19
peter: neden geleceğini söyleyip gelmedin
peter: çok meraklı değilim sana ama nedenini de çok merak ediyorum
peter: ayıp olmasın, bir şey olmuştur diye bekledim ve arkadaşlarımı da beklettim
peter: nedeni neydi ki?
wade: şimdi olmaz
wade: sonra konuşalım
peter: vaaay
peter: boşversene
peter yazıyor...
peter çevrimiçi
peter yazıyor...
peter çevrimiçi
peter: gerek yok
peter: iyi geceler
Görüldü—
Gamora sesli bir nefes verip, "Şu anda mesajlaşacak kadar önemli olan kim çok merak ediyorum." diye söylendiğinde bile başını telefondan kaldırmamıştı Wade. Peter'ın atarlı 'boşversene' mesajından sonra saniyeler boyunca silip silip tekrar yazmasını izlemişti. Neden bu kadar tepki gösterdiğini anlayamıyordu. Wade'le arkadaş olmaktan çekinen ve kaba davranan da oydu, trip atan da.
Sonunda peşpeşe gönderdiği iki mesaja bakıp iç çekti ve parmaklarını klavyeye götürdü. 'İyi geceler' yazacakken elinden çekilen telefonla başını kaldırdı Wade. Francis, karanlıkta bile parlayan mavi gözlerini uyarıcı bir ifadeyle Wade'in üzerine dikmişti.
"Telefonumu ver." dedi Wade sert bir sesle. Francis ise alayla gülüp tuş kilidine bastı ve telefonu siyah ceketinin cebine attı. Wade sinirle solurken kaşlarını kaldırdı ve "Tekrar etmeme gerek var mı?" diye sordu aynı tonda.
Francis kesinlikle en iyi arkadaşı değildi, takım arkadaşıydı bir nevi. Takımda ikisiyle beraber Gamora ve Peter Quill da bulunuyordu. Takımda hala bir kişi eksikti ancak ona başka bir görev verilmişti.
Bir takımdan çok bir sürüye benziyorlardı, Francis'le kim alfa olacak kavgası yapıyordu Wade. Gamora ve Peter ise hallerinden memnun, sorumluluktan hoşlanmayan tiplerdendi. Sorumluluktan Wade de nefret ederdi, özellikle takım işlerinden ancak şu anlık mecburdu. Bencillik kanında vardı ve onun bulunduğu bir ortamda ondan başka kimsenin sözü geçmeyecekti.
Hepsi, Queens'e kendilerine vaad edilen şeyler için gelmişti. Başaramamak gibi bir kelime, Wade'in kelime dağarcığında bulunamazdı.
Wade ve Francis'in meydan okuyan bakışları birbirini döverken Gamora elini kulağına götürdü ve bakışlarını yere çevirdi. Birkaç saniye sonra "Peter içeri girmeyi başarmış." diyerek ikiliyi beklemeden yürümeye başlamıştı.Wade gözlerini devirerek Gamora'nın peşinden hızlı adımlar attı. Gecenin serin rüzgarı yüzlerini yalayıp geçiyor, iç gıdıklayıcı bir his bırakıyordu ardında.
Çatının kenarına ulaştıklarında belindeki kemeri ve halatı kontrol etti Wade. "Kaçıncı kata kadar ineceğiz?" diye sordu ve başını eğerek arabaların vızır vızır geçtiği, insanların küçücük göründüğü sokağa baktı. Gecenin on biri olmasına rağmen Queens daha uyumamış gibi görünüyordu.
Gamora göz kırparak "Sürpriz olsun mu?" dediğinde hafifçe gülümsedi.
"Sürprizleri severim, kardeşim. "
Francis göz devirerek –ki bunu sık sık yapardı– üçten geriye doğru saymaya başladı. "Üç.."
Gamora "İki.." dediğinde maskelerini indirdiler.
"Bir!" diye bağırdı ve kollarını açarak kendini gökdelenin tepesinden aşağı bıraktı.
Bir gün bu şekilde, uçarak özgür olacağım.
—
Hala okuyan yiğit gardaşlarım varsa ses versin.
Bu arada kapak yapacağım. Wade için aklınızda bir isim varsa, ya da Peter'la shiplediğiniz birisi varsa da olur; bu paragrafa yorum atın. İçlerinden birisine karar vereceğim. Benim aklımda Cody Christian var bu arada.
Görüşürük, öpüldünüx.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fucking feelings.spideypool [teen au]
FanficPeter Parker, sıradan bir ikinci sınıf öğrencisidir. Aslında diğer çocuklardan tek farkı bir örümcek gibi davranabilmesidir. Üstelik kendisi gibi üstün özelliklere sahip bir grupla takılıyor. Bu grubun tamamının son sınıf olduğunu unutmamak gerek. W...