1.1

1.9K 200 115
                                    

çarşamba | 20.07

Çıkardığı porselen tabağa bir kepçe çorba doldurdu. Şu an ne yaptığını sorguluyordu; bir yanı kaçıp gitmek istese de diğer bir yanı iyileşene kadar Peter'ı yalnız bırakmamak için direniyordu. Kaçıp gitmek isteyen yanı kimseyi sevmezdi zaten, kendisini bile.

Mutfağa giren adım seslerini işittiğinde omzunun üzerinden arkasına baktı. Peter ayaklarını sürüye sürüye masaya yaklaştı. Sandalyeye oturup başını masaya yasladı ve bir şeyler mırıldandı.

Ne söylediğini sormadı bile.

"Başını kaldır."

Peter sersem bakışlarla kafasını masadan kaldırdı ve gözlerini kırpıştırdı. Wade tabağı onun önüne koydu ve karşısındaki sandalyeye oturdu. Peter gözünün önüne gelen dağılmış, kıvırcık saçlarını ağır bir hareketle arkaya atarken hâlâ sorgularcasına Wade'e bakıyordu.

"Şanslıyız ki, halan dolaba çorba bırakmış. Yoksa benim yapmamı bekleyecektin. "

Kaşları merakla havalandı kumral gencin. "Yemek yapabiliyor musun?"

Wade başıyla onayladı ve tabağı işaret etti. "Çorbanı içsene."

Peter tepkisizce omuz silkmekle yetindi ve kaşığını tabağına daldırdı. Sonunda, diye düşünmekten kendini alamadı Wade.

"İlaçlarınız nerede?" diye sordu arkasına yaslanarak. Peter hafifçe kafasını kaldırdı ve birkaç saniye ela gözlere sahip gencin yüzünü inceledikten sonra konuştu. "Banyoda, sağdaki üst dolap."

Başıyla onu onayladı ve hızlı adımlarla mutfaktan çıktı. Bir an önce Peter'ın uyuduğundan emin olmalı ve Tony'yi ya da Harry'yi çağırmalıydı. Burada, onun yanında kalması son derece tehlikeliydi onun için. Hasta haliyle küçük bir çocuk gibiydi ve onun yanında durdukça harekete geçmesini istemediği, naif bir his kalbini sıkıştırıyordu.

Şefkat?

Siktir oradan.

Birkaç dakika boyunca hangi ilacı vermesi gerektiği hususunda düşündü. Kendisi uzun zamandır hasta olmuyordu ama belki beş sene öncesine kadar o da bünyesi güçlü olduğundan nadiren hastalanıyordu. Ve bakmak zorunda olduğu bir kız kardeşi vardı, belki beş sene öncesine kadar.

Başını iki yana salladı ve beynindeki Wadeler'in en hırçın olanının suçlamalara başlamasından önce düşüncelerini dağıttı. Bir başladı mı susmak bilmiyordu.

Sonunda hem ateş düşürücü, hem de soğuk algınlığına karşı etkileri olan bir hapı alarak mutfağa gitti. Peter hâlâ masada oturuyordu ancak çorbasını da bitirmişti.

Bir bardak ılık su doldurdu ve Peter'ın önüne bıraktı. "Elini aç. " dediğinde çocuk ikiletmeden elini açtı ve Wade de hapı avcuna bıraktı. Bu halleri şaşırtıcıydı gerçekten, bu kadar uysal davranmazdı Wade'e karşı.

Peter hapı içtikten sonra "Şimdi uyuyacaksın." dedi Wade. "Ben de sana bakması için birini arayacağım. Yalnızca halanla mı yaşıyorsun? Annen ya da baban?" diye sordu cevabı bildiği halde.

"Halamla yaşıyorum, ikisi de yok. " dedi Peter dudaklarını büzerek. Bakışlarını çiçekli masa örtüsüne delmek istercesine dikmişti.

"Pekala, halanı arayacağım o zaman. Senin için işini yarıda bırakabilir, öyle değil mi?"

Kahverengi, puslu gözlerini karşısında, ayakta duran gence çevirdi. "Dün akşam şehir dışına çıktı. Onu iyi olduğuma ikna etmiştim. "

"Sen aptalsın. Tony'yi arayacağım. " Birkaç adım atmıştı ki Peter'ın ince parmakları bileğine sarıldı. Başını ona çevirdiğinde yalvaran gözlerle kendisine baktığını gördü.

Karşısındaki tanıdığı Parker olamazdı.

"Tony'yi arama lütfen." dedi. "Ya da diğerlerini."

"Neden? " Bak şimdi merak ettim.

"Onların öğrenmemeleri lazım, tamam mı? Sırrımı sakla. "

"Neden?" diye yineledi.

"Her şeyi sorgulamak zorunda mısın?" diye çıkıştığında, Wade güldü hafifçe. "Sadece mantıksız gelenleri." dedi ve kolunu Peter'ın parmaklarının arasından kurtardı. "O zaman Harry'yi arayacağım, tamam mı?"

"O da Almanya'da."

Biraz daha üzerine gitse saldıracak gibi bir hali vardı. Bu yüzden kendisinden beklenmeyecek şekilde ısrarcı olmayı bir kenara bıraktı.

"Marcelyn?"

Peter kararsızca başıyla onayladığında bıkkın bir nefes verdi. "Şimdi odana, hadi."

Peter, onu ikinci kez şaşırtarak hemen kalktı. Wade başını iki yana sallayarak –ne yapıyorum ben düşünceleri eşliğinde– peşinden Peter'ın odasına girdi ve aralarında hiçbir konuşma  gerçekleşmeksizin yatağına yatmasına yardım etti. Üstüne yorgan örtmek yerine üst ranzadan aldığı pikeyi çocuğun beline kadar örttü. "Üstüne çok çekme. Ateşin çıkmasın tekrar." dedikten sonra elini alnına koydu. Hâlâ ateşi vardı biraz ama endişelenecek kadar da değildi. Birazdan Marcelyn'i arardı, geri kalanını da o hallederdi.

Peter için yeterince yıkmıştı kurallarını.

Ya da onun kurallarını.

Yatağın yanındaki komodinin üzerinde bir lamba vardı, onu açık bıraktı ve odanın ışığını ise kapattı. Kapıda duraklayıp, içindeki dürtüye engel olamayarak arkasına döndüğünde Peter'ın yarı açık gözlerinin doğrudan üzerinde olduğunu gördü. Dudakları kıpırdadı ve hemen ardından cılız sesi kulağına ulaştı.

"Teşekkür ederim. "

Peter'ın gözleri uykuya teslim olarak kapandı ve birkaç dakika boyunca uyuduğuna emin olana kadar kapının önünde, onu izledi.

**

Wade hakkındaki düşünceleriniz nedir? Sizce Queens'e ne için gelmiş olabilir ve amacı ne? Teorilerinizi merak ediyorum ;)

Görüşürük, seviliyonus.

Edit: Kurgunun bir şekilde değiştiğini daha önceki halini okuyanlar fark etmiştir sanırım. Bu yüzden bölümleri atlamayıp okumanızı tavsiye ederim. Birdenbire 'bu böyle değildi ya' diyebilirsiniz.

İkinci edit: ne değiştirmişim acaba..
Neyse bölümde anlatım değişikliği var falan filan. Öptüm.

fucking feelings.spideypool [teen au]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin