16. Bölüm| Cennet

6.7K 247 82
                                    


Tahir'in Ağzından;

Pub gibi bir yere gelmiştik, tabii ki Yangazların fikriydi bu. Dediklerine göre burası saat gece 12-1 civarlarına kadar böyle canlı müzikle falan takılıyormuş. O saatlerden sonra da kulübe dönüyormuş. Bizim için iyiydi aslında bir taşla iki kuş vurmuş olabilirdik.

Ortamın loş ışığı insana kendini iyi hissettiriyordu. Gerçi birazdan ne kadar iyi hissedeceğim tartışılırdı. Şimdiden delirmek üzere gibi hissediyordum kendimi. Mert'in araba kiralayacağını hiç akıl edememiştim, Nefes de Mert de bizimle gelir diye düşünmüştüm ama Mert Nefes'i alıp öyle gelecekti buraya.

Şu an ben, Fatih ve Murat oturmuş onları bekliyorduk. Hem Nefes'e karşı yanlış bir hareketi olmasın istiyordum, hem de bir an önce yapsın da ağzını burnunu dağıtayım diye düşünüyordum. Zaten kıldım ona, Nefes ile tekrar böyle gözümün önünde yakın olduğunu görünce daha da coşmuştu bu içimdeki nefret.

Benim yerimde başka bir insan olsa kesinlikle seçemezdi bu loş ışıkta karşıdan gelen insanı ama Nefes'in ışıltısını fark etmemek mümkün değildi. Hafif dalgalı saçları, narin boynunu ortada bırakan salaş tişörtü, ince belini saran dar ve yüksek bel siyah kotu, ince uzun bacakları.. Baştan aşağıya mükemmeldi resmen benim için. Saatlerdir bitmek bilmemişti resmen buraya geldiği yol, en sonunda masamızın başına geldiğinde ağzım aralanmış büyüleyici güzelliğine baktım.

"Ha-hayırlı olsun." Murat'ın sesindeki ton ve yüzündeki şaşırma ifadesi garibime gitmişti. Fatih de aynı yere odaklanınca gözlerimi baktıkları yere çevirdim. MERT VE NEFES EL ELE TUTUŞUYORLARDI. Sanırım şu an beynime kan gitmiyordu, gidiyor da olabilirdi. Şu an beynim de aynı anda yandığından hissedemiyordum. Elim, ayağım, vücudumdaki tüm uzuvlar işlemini yitirmişti.

"Selam, Tahir." Nefes gülümseyip Mert ile beraber karşıma oturunca, benim beynimden alev çıktığı anlarda herkesin çoktan selamlaşıp sarıldığını anlamıştım. Avuçlarım kaşınıyordu, Mert'in o güzel yüzüne bir yumruk atmasam bu gece uyuyamazdım büyük ihtimalle.

"Selam." Ses tonumdaki soğukluğa engel olduğumu sansam da, olamamıştım. Elleri hala birbirine kenetliydi ve masanın üzerinde duruyordu. Ulan Mert o kıza dokunduğun ellerini kıracağım senin, kıracağım aslanım.

"Özlemişim sizinle olmayı ya." Mert gülerek gevşekçe arkasına yaslandı ve gözlerini üzerimizde gezdirdi.

"Duygularımızın karşılıklı olmaması ne yazık." diye yapıştırdım cevabını. Tabii ortamın gerildiğini anlayan Yangazlar hemen olaya el attı.

"Eee içecek ne içiyoruz?" Murat masaya doğruldu ve herkese gülümsedi. Yangazlar da baya şaşkındı ama beni sakinleştirmek için bu şaşkınlıklarını yutmak zorunda kalmışlardı.

"Ben viski alırım." Viski alacakmış, pezevenge bak. O viski bardağını götüne monte edeyim de gör sen.

"Ben de sana eşlik edeyim, sevgilim." Yarabbi sana geliyorum, sevgilim mi dedi o? Ulan yemin ediyorum dağıtasım var şu an burayı.

"Biz Fatih'imle votka enerjide karar kıldık."

"Aynen ikizim."

"Ben de bir viski alayım. Gerçi viskiyi taşımak kolay değildir." Gözlerimi Mert'in üzerine diktim.

"Taşıyamıyorsan içme, Tahir." Mert de aynı sertlikte cevap veriyordu bana. Evet aradan geçen 2 yıl onu hiç eskitmemişti. Hala yürekliydi de o yürek bana sökmezdi, daha doğrusu ben o yüreği sökerdim. Hele de benim kızımın elini tutuyorsa, benim kızıma bakıyorsa. Ama işte yaptığım hıyarlıktan sonra hiçbir şey demeye hakkım yoktu.

ARKADAŞ(K)! | NefTah(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin