5

90 8 2
                                    

Cansu Boran
Kendime geldiğimde sadece masallarda olduğunu düşündüğüm saray odalarından birindeydim. Bu oda kocaman bir salondu. Kocaman işlemeli metalden bir kapı ve kapının tam karşısında duran bir taht vardı.
Tahtta biri oturuyordu ancak kendisini çok seçemiyordum.

Kendime gelmem için kafamı hafifçe salladığımda tepemdeki kocaman avizeyi gördüm.Bu benim bildiğim modern tarzda ve elektrikle çalışan bir aydınlatma değildi. Altın renginde ve işlemeliydi. Uzanan kollarının uçlarında şamdanlar , şamdanların uçlarında yanan mumlar vardı ve koca salonu aydınlatmaya yetecek kadar büyüktüler.

Ben avizeyi büyük bir dikkatle incelemekteyken bir anda önümde bir kadın belirdi. Bana elini uzatıyordu. Onun elini tuttum ve ayağa kalktım. Dakikalarca yerde uzanıp odayı incelemiştim. Kadına tekrar baktığımda onun bir sultan gibi giyindiğini fark ettim. Ama bizim bildiğimiz Osmanlı tarzı sultanlardan bahsetmiyorum. Daha farklı bir tarzı vardı. Ve başında bir taç vardı. Benim meraklı gözlerim onun üzerinde fazla kalmış olacak ki başını aşağı eğdi ve bana ne yaptığımı anlamak istermiş gibi baktı. Şimdi onun yüz hatlarını daha net görebiliyordum. Büyük ve açık kahverengi gözleri vardı. Gözleri parlak saçlarıyla mükemmel bir uyum içerisindeydi.

Bana gülümsedi ve beni eliyle tahta doğru yönlendirdi. Tahta döndüğümde tahtın arkasındaki kocaman ve desenli camdan güneş ışınları gözüme vurmaya başladı. Gözüm hafif karardı . Başımı aşağı eğip gözlerimi birkaç kez kapayıp açınca tahta doğru tekrar döndüm. Bu
sefer ışıktan çok rahatsız olmadım.

Tahtta şövalyeler gibi giyinmiş bir adam oturuyordu. Kahverengi saçları çene boyundaydı ve yanaklarına hafifçe dökülüyordu. Keskin yüz hatları vardı. Orta yaşlı gibi görünse bile yakışıklıydı. Yanında bol, kırmızı, mavi ve yeşil kıyafetler giymiş bir adam vardı. Kadın ona doğru ilerlemeye başladı. Onu takip etmedim. Onunla beraber yürümediğimi fark edince arkasına döndü ve bana eliyle gel işareti yaptı. Onu dinledim ve yanına gittim.

Kadın , adamın yanında durdu. Adam bana anlamadığım bazı şeyler söyledi. Yanındaki adam o konuşmasını bitirdikten hemen sonra " Ben Kral Martel ve bu da eşim Kraliçe Doriane." dedi daha sonra " Bense kralın sözlerini tercüme ediyorum." Büyük bir şaşkınlık daha yaşadım ve kral olduğu söylenen adamla dalga geçer gibi gülmeye başladım. Adam bana anlamaz gözlerle baktı.

Gülmeyi kesip ciddileştikten sonra
"Evet ,biliyorum. Bu masal diyarına açılan kapıyı bulduğumda da ilk başta rüya gördüğümü sanmıştım ama daha sonra bir insanın rüyasındayken rüyada olduğunu anlayamayacağını hatırlattım kendime. Fakat şu an fark ettim ki bir insan rüya gördüğü sırada rüyada olduğunu anlayabilirmiş. Ama duyduğuma göre eğer bir insan rüya gördüğü sırada rüyada olduğunu anlarsa kendi rüyasını kendi yönetebilirmiş. Peki ya ben şu an rüya görüyorsam ve rüyada olduğumunda farkına vardıysam , neden rüyamı yönetemiyorum ?"

Söylediğime kral ve kraliçe olduğu söylenen iki kişi de gülümsediler. Kral olduğu söylenen adam tercümana bir şeyler söyledi. Tercüman
"Sana her şeyi açıklayacağız. Yeter ki bizi dinle." dedi . Biraz tereddüt etsem de sonrasında başımı olumlu anlamda salladım ve kral yine konuştu. Tercüman" Burası Palirros. Fransa'nın bir şehridir. Ve masal diyarı da değildir. Şu anda 1600 yılındayız. Seni buraya bir görev için çağırdık." dedi. Daha sonra kraliçe olduğu söylenen kadın konuştu.

Tercüman "Annenin ismi ne?" diye sordu. Ben şaşkınlık içindeyken tercüman konuşmam için beni teşvik etti. "Beyza." dedim. Kadın konuştu ve tercüman " Peki Türkçe aksanı bozuk mu ?" dedi. Ben "Evet. Aksanı bozuk çünkü üniversiteyi Fransa'da okumuş.Bu yüzden de aksanı hafif Fransızca'ya kayıyor." dedim. Tercüman "Bu olay aslında senin bildiğin gibi değil." diye çevirdi kadının konuşmasını. Ben dalga geçer gibi " Ya, peki bu olay aslında nasılmış ?"dedim. Tercüman bir yandan da benin konuşmalarımı onlara çeviriyordu. Tercüman kadını dinledikten sonra "Annenin ismi aslında Beyza değil."dedi. Şaşkınlıkla "Ne? Ne saçmalıyorsunuz siz?" dedim. Tercüman" Annenin adı aslında Laurene. Hatta aslında annenin isminin başına bir de prenses unvanını koymalıyız." diye çevirdi kadının sözlerini. Bu sözleri duyduğumda önce büyük bir şaşkınlık yaşadım. Daha sonra ise kahkaha atmaya başladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 14, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin