Zifiri karanlık bir odaydı benim dünyam.
Kimseyi içeriye sokamadığım benim karanlığım.
Sanki ruhum bedenimden çıkmak için fırsat kolluyor gibiydi.Beni yalancı karanlıktan asıl karanlığa mahkûm etmek , tek istedigi buydu ruhumun.
Kirletilmiş bedenimden tiksiniyordu.
Zihnim bana türlü oyunlar oynayıp bana ihanet ediyor , bununla da yetinmeyip benliğimi kaybetmemi sağlıyordu.Bu ben değildim ki , karşımdaki yansıma ben olamazdım .
Normalde beyaz olan tenim ruh beyazına dönmüş , kan çanağı gözlerim ve onun altınladi morluklar da tenime eşlik ediyordu.
Uzun siyah saçlarımdan yere su damlacıkları düşùyordu .
Yere her düşen damla ile birlikte sanki ruhumdan birşeyler eksiliyor gibiydi .Kaybediyor olduğum benliğime sıkı sıkıya sarılıp benden gitmesini engelleyecek halim bile yoktu.
Ne olursa olsundu.
Zayıflayan sadece bedenim değil ruhumdu ayrıca .
Kafamı hafifçe aşağı eğip ellerime baktim .
O herzaman bakımlı olan tırnaklarım gitmiş yerine kökünden sökülmek istercesine kesilen tırnaklar gelmişti.
O kadar derinden kesmiştim ki sızım sızım sızlıyordu .Ama ruhumunki kadar degildi acısı.
Gòzlerimi saçlarıma odaklayıp baktım birsüre . Normalde hep omuzumun uzerinde olan siyah gür saçlarım şimdi neredeyse kalcalarima kadar gelmiş ve çoğu dökülmüştü .
Onlarda benden iğrenip beni bırakıyorlardı .
Bende kendimden iğreniyordum ...