"O gece dayanamadım geldim sana..."

3.9K 205 43
                                    


"Hayat herkese hem iyi, hem de kötü davranır..."

*
Şimdi üzerindeki beyaz elbise, gözlerindeki yaşlarla Berzan'ın odasında, yatağında oturuyordu.

Aklında bir sürü saçma konu dönüyordu; Berfin ve Berzan hangi odada kalıyordu acaba? Kaç oda vardı aralarında, Berzan'ın bütün vaktini geçirdiği bir odası vardı onu tanımaya başladığında öğrenmişti bunu kız kardeşinden, Berfin'le orada mı kalıyorlar diye düşünmeden edemiyordu işte. Bu kadar sorun içinde bile en ufağına takılıyor, en ufağı canını fazlaca acıtıyordu.

"Ne bekliyorsun ki." diye söylenmeden edememişti Dilçem titreyen sesiyle, "sen bir kumasın sevdiği adama kuma olansın sen!" diye kendi kendini yerken aynı zamanda gözlerinden sicim gibi boşalan yaşlarıda silmeyi ihmal etmiyordu. Acısını bile yaşayamıyordu, acısıyla bile baş başa kalamıyordu.

Aniden açılan odanın kapısıyla, kendinden önce kokusu giren adamla kapanmıştı Dilçem'in gözleri, ardından ise hızla bakışlarını yere çevirmişti. Duyguları fazla yoğundu öyle ki saklayamıyor, gizleyemiyordu.

Adamın düşük omuzlarını görmüştü anlık olarak, sonra ise karşısına dikilmiş dizlerini kırarak çökmüştü önüne. Gözyaşlarının ıslattığı gözlerini odanın her hangi bir yerine çevirmeye çalıştığında, adam çenesini tüy kadar hafif bir tutuşla tutup kendi gözlerine çevirmişti.

Dilçem kalbine oturan ağırlık yüzünden nefes alamaz hale gelmişti, neydi bu adamın çökmüş yüzü, kan kırmızısı gözleri?

"Beni nasıl yakıyorsun bilmiyorsun güzelim." dedi gözlerinin içine bakarken. "Hayalini kurduğun düğününü yapamadan şu eve girdin ya omzuma nasıl bir ağırlık bindi bilmiyorsun." dediğinde Dilçem akan yaşlarını silme gereksinimi dahi duymamıştı.

"Eğer..." dedi Dilçem derin bir nefes alırken, bu gece içinde tutmak istemiyordu. Her şey tüm çıplaklığıyla aksın gitsin istiyordu. "Eğer benimle mecburiyetten değil de sevdiğin için evlenseydin Berzan, sana yemin ederim ki beyaz bir elbise bile giymezdim!" dediğinde adamın sol gözünden akan tek damla yaşa bakmaya dayanamadan sildi hemen, eli ateşe değmiş gibi olduğunda ise hızla çekti. Berzan ise kadınının ona dokunamadığı düşüncesiyle bir kez daha yıkıldı, bir kez daha binbir parçaya bölündü.

"Ben seni sevmesem..." dedi derin bir nefes alıp kızın yüzüne bakarken. "Ben seni sevmesem böyle yanar mıydım Dilçem, gözlerine her baktığımda böyle kanar mıydım?" dediğinde kız bir hıçkırık koyvermiş adam ise canının acısını nasıl dindireceğini düşünüyordu.

"Ben seni çok sevdim Berzan!" dedi bir yakarış gibi çıkan sesiyle. "Ondan şimdi bu canımın acısı, ondan tenine başka bir kadının elleri dokundu diye sana dokunamamam, benden önce başkasının olan adama nasıl koşayım ben!"

"Şurası." dedi kızın elini kavrayıp göğsünün üzerine koyarken. "Şurası bir sana attı Dilçem, benim hayallerimde hep sen oldun, olacaksın!" dedi yerinden kalkarken bir kaç adım atıp sevdiği kadına sırtını döndüğünde Dilçem omzundan tutup çevirmek istedi, bana sırtını dönme demek istedi.

"Kaç gece bekledim bu günü haberin var mı?" dedi Berzan.

"O kadın bu eve girdiğinden beri kaç kere öldüm haberin var mı?" dediğinde Dilçem, Berzan zayıflığını saklamaya gerek duymadan çökmüştü duvarın dibine, sırtını yaslayacak bir yere ihtiyacı vardı.

"Kalbimde, aklımda, ruhumda, gülüşümde sen varken başka bir tene dokunmak beni ne hale getirdi haberin var mı?" dediğinde Dilçem saçındaki baş örtüyü çıkarmış elbisesinin eteklerini biraz yukarı çıkarmış Berzan'ın bakışları arasında tam yanına oturmuştu.

"O gece kaç türkü söyledim sana, kaç kez çağırdım seni duydun mu?"

"Duydum." dediğinde Dilçem şaşkın gözlerini karşısındaki adama çevirmişti.
Berzan ise bunu fark edip acıyla karışık gülmüştü, işte bu çok ağırdı. Acıyla karışık gülmek, sessizce ölmekti.

"O gece." dedi kafasını geriye dayayıp kızın yüzünü daha net görmek isterken. "O gece dayanamadım geldim sana Dilçem." dedi baş parmağıyla kızın fark etmediği gözyaşlarını silerken.

"Camının önünde söylediğin o türküleri duydum, benim için akıttığın gözyaşlarını gördüm!" dedi Berzan fısıltı gibi çıkan sesiyle. "İşte o gün öldüm ya zaten ben." dediğinde Dilçem beklemediği itiraf karşısında sarsılmıştı. O hiç görmedi sanmıştı, o hiç duymadı...

"O gün o gözyaşlarını silemedim ya öldüm ben Dilçem!"

"Sen yandın güzelim..." dedi tamamen ona dönerken, "Ama ben de yandım!"

"Vazgeçemedim, içime gömüp devam edemedim. Bir başkasını senin yanında düşünemedim, sana benden başkasını bana senden başkasını yakıştıramadım."

"Senden başkasına dokunmak ne demek bilmiyorum ki." dedi dizlerini kendine çekerken Dilçem. "Senden başkasının gözlerini bilmiyorum ben Berzan, bu duruma sevinsem mi üzülsem mi bilmiyorum."

"Dilçem..." dedi kızın ellerini avuç içine alıp derin bir öpücük bırakırken.
"Bir kalbe iki kişi sığmaz güzelim, benim kalbim tek odalı o tek odada da baş köşede oturan sensin. Ben hiç kimseyi senin tırnağına değişmem, şunu bil." dedi elini kalbine koyarken. "Burası bir sana ait, benim ruhum da kalbim de bir sana ait."

"Berzan beni anlayabilir misin?" dedi adama karşı tüm gardını indirirken. "Sen beni hayallerinde bile başkasının yanına yakıştıramazken, ben senin bu odadan çıkıp başka odaya gittiğini bileceğim, gözlerimin önünde o kadına güldüğünü görürsem ne hale gelirim biliyor musun sen?" dediğinde Berzan kafasını iki yana salladı alayla.

"Ben o günden beri senden başkasına gülmedim Dilçem, o günden beri ona değil kimseye göstermedim gülüşümü."
dediğinde Dilçem hüzünle karışık mutluluğu hissetmişti.

"Toparlanırız değil mi, zamanla alışırız?" dediğinde Berzan kızın saçlarını şefkatle okşamıştı.
"Ben önemli değilim Dilçem senin yanımda olman, bana sarılman yeter ben kendimden vazgeçerim de gene seni iyileştirmek için elimden geleni yaparım."

Dilçem istemsizce bütün gardını indirmişti, içine dolan huzur aylardır ondan uzaktaydı. Duvardan destek alıp ayağa kalkarken Berzan'a elini uzatmıştı.

Bu Berzan için bir kurtuluştu, sonunu bilmediği kapkaranlık dipsiz kuyularda bir başınayken sonunda tek ihtiyacı olan kişi ona elini uzatmıştı, hiç düşünmeden tuttu ona uzatılan eli.

İkisi de ayrı ayrı namazını kıldıklarında, Berzan kararsız gözüküyordu, aklında binbir soru vardı. Karşısında zaten binbir parçaya bölünmüş kızı imkanı varmış gibi biraz daha kırmaktan, yaralamaktan deli gibi korkuyordu.

"Dilçem." dedi geceliği içinde dayanılması zor gözüken karısına.
"Sen kendini hazır hissetmiyorsan..." dediğinde Dilçem'in ona tebessümüyle donup kalmıştı.

"Hazırım." dedi kocasının yanından geçip ışıkları söndürürken, şimdi bir tek küçük gece lambasından vuruyordu ışık yüzlerine. Berzan hiç beklemeden hasret olduğu tene kondururken öpücüklerini, mutlulukla kapatmıştı gözlerini Dilçem.

Huzur bu kadar kolay mıydı, her şeyin bu kadar kolay olması mümkün müydü?

Değildi, bugün değilse yarın öğreneceklerdi. Yarın değilse ondan sonraki gün, hiçbir şeyin kolay olmadığını yaşayarak göreceklerdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DAVETSİZ ACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin