Akşama doğru tayfanın geri kalanı kapıyı kırarcasına yumruklayınca kapıya doğru hızlı adımlarla koştum. Düşmediğime sevinsem de Duman' la olan koyu sohbetimizin son bulmasına üzülmedim desem yalan olurdu.Kapıyı açınca kanka karşılama tokadımı çaktım. Bu tokattan Duman' ın nasibini almadığı aklıma gelince ona da çaktım bir tane.
Bu tokat; benim nasıl keşfettiğimi hatırlamadığım ama çok sevdiğim bir el şakamdı. Bir yere davet edilen -tabii yalnızca bizim tayfa için geçerli- bu tokattan yemezse olmazdı.
Toprak acıyan yanağını tuttu ve gülümsedi en cool şekliyle. Ve sinsi sinsi bakıp arkasını döndü. Ne olduğunu anlamamış gözlerle bakıyordum ki birden bana dönüp beni gıdıklamaya başladı.
"Ulaan, Topraaaakk! Manyak! Yürü git oğluum!"
Ne kadar kaçmak için uğraşsam da işe yaramadı ve bu intikama Erva ve Ceylan da dahil olup onlar da beni gıdıklamaya başladı. Son ses cırladığımı düşündüm bir an. Çünkü boğazıma giren şiddetli ağrıyla bağıramaz oldum. Öksürmeye başlayınca kahkahalar eşliğinde bıraktılar beni. Dövecekmiş gibi baktıktan sonra "Artık girebilirsiniz" dermişçesine gözlerimle içeriyi işaret ettim. O anda Pınar Abla' nın kapıyı ağlayan bebeğiyle açmasıyla "işte bu hiç iyi olmadı" bakışı attık birbirimize.
"Ekiin!"
Allah'ım...
***
Olanları anlatmadan önce Pınar Abla' nın bir özelliğinden bahsedeceğim; ama uyarmalıyım ki çok saçma bulabilirsiniz!
Pınar Abla; bebeğini kim ağlatırsa -tanıdık biriyse- ona susturtan bir tipti. Buna anlam veremesek de sesimizi çıkarmıyorduk.
***
Pınar Abla' nın Ekin' e bağırması ile Ekin de doğal olarak "efendim" dedi. Bu anormal bir şey olmasa da Pınar Abla sanki Ekin kötü bir şey demiş gibi bakış attı. Güzel ve ince kaşlarını çatınca da çok tatlı oluyordu.
"Hadi hadi. Oyalanmayın. Niye çağırdığımı söylemeye gerek var mı?"
Bezmiş gibi bir karakter sergileyerek ve somurtuk bir şekilde, atabileceğimiz en yavaş adımlarla -valla o korkuyla o kadar yavaş yürüdüm ki hızımdan kıvılcım çıkacak sandım- gittik Pınar Abla' ya.
Şimdi ise gülümsüyordu.
Bu bir çeşit sinir etme şekliydi Pınar Abla için. İstediği şey yapılınca çok mutlu olur ve böyle dudağı kıvrılıverirdi yavaşça.
***
Pınar Abla bebeği Jale' yi bana uzatırken parlak gözlerini kırptı ve "Kolay gelsin." diye ekledikten sonra mutfağa ilerledi.
"Ahanda dıt." dedi Erva ve Ekin aynı anda.
"Ne dıt be. Gıdıklamasaydınız hiçbiri olmayacaktı bunların." dedim ben de.
"Uf tamam susun ya. Ne yapcaz biz şimdi?" dedi Duman. Ve Toprak da ağzını açtı.
"Şimdi bir şey derdim de hiç yeri değil."
Ağzını bıçak açmayan Ceylan ise ne yapacağını sapıtmış bir şekilde bakıyordu etrafa.Biz ne yapacağımızı düşünürken kafamın üstünde yanan hayali ampulü elimi şıklatarak yok ettim.
"Aha buldum."
"Hadi söyle Allah aşkına, ne buldun..." Ekin bunu söylerken gözleri faltaşı gibi açıldı ne düşündüğümü anlamışçasına.
"Heeeeee. "
"Tabii ya. Ne sandın."
"Allah için söyleyin. Ne geldi yine aklınıza?" dedi Toprak."Oo yess" dedim ve elimle rock işareti yapıp "Ben Jale' ye rock ninni konseri verirken Erva da süt yapacak. Toprak boş boş dursa da olur nasıl olsa bir halt başaramaz o." Bunu derken Toprak bakışlarıyla beni dövdü tabii. Korkmuş gibi yaptım ama bunun doğru olduğunu, Toprak' ın ev işlerinden nefret ettiği bir değişmez gerçekti. Sonra devam ettim.
"Duman da oyuncakları falan toplasın." Duman' ı işaret ederek " Duman hatta sen evi düzelt." diye ekleyince Duman bayılmış numarası yaparak kendini yerdeki şirin halıya bıraktı. Kafasından gelen ' küüütt' sesi de kendini eksik etmedi tabii. Ben kıs kıs gülerken Ceylan gülmenin sırası değilmiş gibi beni dürttü.
Ekin ise aklımıza gelen şeylerin aynı olmadığını öğrenmenin etkisiyle dudaklarını büzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çorap Söküğü
ChickLitGenelde masallar önce hüzünle başlar, sonra sorunlar çözülür. Ben de kendi masalımın ortasındayım; bir gün tüm sorunlarımı çözeceğim. Hayat... Bazen güzellikleriyle bitmesi istenmeyen bir rüya; kimine göre yalan, kimine göre dolan. Bazen de çektirdi...