✿6✿

1K 215 113
                                    

Eveet. Yeni bölüm biraz gecikti biliyorum ama diğer bölümle telafi edicem. Yaptığınız o tatlı yorumlar için çok teşekkür ederim. Artık en uzun yorum yapana ithaf vericem. Diğer bir konu ise 7.6 K olmuşuz! Gerçekten bu kadar beklemiyodum bu hikayeye başlarken. Çok teşekkürler! Sizi çok seviyorum! Son olarak bölüme gelince, Harry'nin Vee ile bağlantısını yazmaktan vazgeçtim. Sır kalsın. Tekrar okuyan yorumlayan oylayan herkese çok teşekkür ederim. Keyifli okumalar!

Demir kapının sürgüsünü duyduğumda nefesim soluk borumda kaldı. Gözlerimi sımsıkı yumdum ve vücudumda ki yaraların yanmasını umursamadan kendimi yatağın altının derinliklerine, en uç köşesine ittim. 

"Becky'cik nerdeymiş." dedi Lennon psikosapığın kanımı donduran sesi. Sonra ayakkabıları tam da yatağın önünde durdu. "Ce-e" ve bunu derken eğilmiş, karanlık gözlerini benimkilere dikmişti. "Artık seni bulduğuma göre, ordan çık bakalım." dedi ve geri kalktı. Bana embesil bir çocuğa davrandığı gibi mi davranacaktı? Cidden mi? "Hadi, Beck. Çık ordan. Seni zorla çıkarmak istemiyorum." dedi bir süre bekledikten sonra. 

Yara bere içinde ki, buz kesmiş ellerimi yatağın ayaklarına sardım ve dudaklarımı aralayıp konuşmaya çalıştım ancak hissetme yetim gibi konuşma yetimi de kaybetmiş gibiydim. Hızla eğildi ve ben daha ne olduğunu anlamadan ayak bileğimden çektiği gibi beni yatağın dışına sürükledi. 

Ağız dolusu çığlıklar atarak beni bırakmasını söyleyip yatak demirlerine daha çok yapıştım.  Hala konuşabiliyorum. Beni yatak altından çıkardı ve hızla ayağa kaldırdı. Kendimi yerden yere atmaya çalışarak ondan kurtulmayı denedim ve çığlık attım. Ancak o tedbirli gibi kollarıma yapıştı ve beni vücudunun karşısına tuttu "Bana bak!" diye bağırınca göğsüne vurduğum elleri serbest bırakarak, yanan gözlerimi onunkilere diktim. 

"Hadi gel sana banyo yaptıralım, berbat kokuyorsun." dedi.  "Lütfen bırak beni! Ben senin kardeşin değilim." dedim acıyla. Baş kaldırıp savaşacak ne halim, ne de takatim kalmıştı anlaşılan. Tüm vücudum yenilgiyi kabullenmişti.  Burdan en az hasarla çıkmak için elimden geleni yapacaktım.

"Sözlerimi ikiletmezsen iyi olur," dedi. Sonra gözlerini benimkilere dikti. Taa derinlere. "Burdan çıkmak istiyor musun?" diye sordu. Başımı 'evet' anlamında sallarken konuşmak için ağzımı açtım ama ses çıkartamadım. Kalbim kulaklarımda gümbürdüyordu.

"Kaçmayacaksın. " dediğinde tekrar başımı salladım. Beni birden kucağına aldığında, ellerimi göğsüne koyup onu ittirmeye çalıştım "Bırak beni! Bana zarar verme.."  söylediklerime karşın sesim zayıf ve yalvarır gibi çıkıyordu. Üstelik karnımda, daha doğrusu vücudumun her yanında, hissettiğim kesik yanmalarından dolayı ağlamamak için zor duruyordum zaten. Eğer tekrar canımı yakarsa dayanamayabilirdim ki hüngür hüngür ağlamam da bu durumda bana pek yardımcı olmazdı.

"Sana zarar vermeyeceğim, kapa artık çeneni." dedi.  Bu dediğine inanmak gerçekten imkansızdı. Titrek nefesler alıp vererek, gözlerimi sımsıkı yumup beni görmemesi için alnımı omzuna yasladım. "Açın kapıyı." diye emir verdiğinde kapı açıldı. Ancak sadece kapı açıldı işte, ben gözlerimi açmaya cesaret edemedim.

Bir yerde yürüdük. Sonra birkaç kat çıktık. Hiç yorulmamıştı, beni sanki bir bebekmişim gibi taşıyordu. Ben ise kollarımı vücudumun etrafına sarıp alnımı onun göğsüne yaslamıştım. Etrafımda insan varsa, beni iç çamaşırlarımla görüyordu ve benim etrafımda insan olup olmadığını bilmem için gözlerimi açmaya cesaret edememem korkunçtu.

DECODEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin