Hayır, diyorum; istemiyorum.
Çocuk musun, diyor.
Yemediğim yemeği ısıtıp ısıtıp önüme getirmesi hakkında bir şeyler söylüyor.
Dinlemiyorum.
Onun ölmeden önce değiştirmek istediği duvarın soluk rengine bakıyorum.Biraz daha canlı bir renk, yeşil mesela...
Her zaman burada dikilip yemeği sana uzatamam, dönmem lazım, diye sürdürüyor konuşmayı.
Git, diyorum.
Yüzüne bakamıyorum.
Baktığımda onu görüyorum.
Kaşı, burnu, çenesindeki küçük beni...
Her şey aynı.
Yalnızca onun kısa saçlarına nazaran uzun saçları var daha adını bile sormadığım kardeşinin.Git buradan, diye tekrarlıyorum.
Dönüş biletini iki gün sonraya aldım, gidemem, tüm tanıdıklarım yüz yirmi üç kilometre uzaktaki evlerine döndüler; diyor.
Otelde kal, parasını veririm, diyerek ısrar ediyorum.
Beni görünce onu mu hatırlıyorsun, diye soruyor.
Seni o sanıyorum, bu yüzden git.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ikinci ölüm
ContoBir keresinde sana sıkıntıdan ölüyorum, dediğimde öyle deme, ölmekten bahsetme, demiştin. Ölümden bahsetmeme kızıyorsun ama ölüyorsun.