These'nin Esareti

217 14 8
                                    


Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir unutma. Çünkü aşk; onunla yaşamak değil, onu yaşamaktır...

Nazım Hikmet Ran

* * *

"Hilal!?"

Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Anlamıştı.

* * *

Boncuk gözleri kocaman olmuş, hayretle kendisine bakan adama bakıyor aynı zamanda dudaklarının kenarları hafif kıvrılmış Leon'un gözlerinin kaydığı o dolgun dudaklar gülmemek için zorla birbirine bastırılıyordu. Leon anlamıştı elbet. Her ne kadar Hilal'in asıl fikirlerini bilmese de gerçeği ima etmesiyle anlamıştı. Ancak şuan o bunun derdinde değildi.
Bir anda Hilal'in ima ettiği bu kimliği kendisine paylaşabilmesiydi. Nasıl söylemişti bunu ona Hilal. Hiç tereddütsüz, bir yunan askeri olmasına rağmen. Onun için hala bit tehlike barındırabilirken Hilal onunla sırrını paylaşmıştı. Hoş o da onunla paylaşmıştı ancak, farklı hissettirmişti. İçinde bir yerlerin kıpırdamasını sağlamıştı. Başka bir şey bu. Hilal ona güvenden öte...
Leon nasıl tanımlayacağını bilemedi. Hayreti böylesine bir sırrın kendisiyle nasıl paylaşılabilmesiydi. Daha ne kadar olmuştu Hilal ile tanışalı ki. Kızın ona duyabildiği veya duyabileceği güven bir anda arşa ulaşmıştı. Ona güvenilmesi. Hilal'in ona inanması. Mutlu hissediyordu. Ama farklı bir anlamda. Yüreğinin okşandığını hissediyordu. O mayıştıran his Hilal'e karşı oluşan bağı kuvvetlendiriyordu. Bakışları bir süre kendisine bakan ışıl ışıl gözleri izledi. Ardından tekrar kağıda yöneldi. Sırıtarak gülmeye başladı. Ağzını bir açıyor bir kapıyor, kaşlarıda eşdeğer bir şekilde inip kalkıyordu. Ne söyleceğini. Daha doğrusu nereden başlayacağını bilemedi. Hilal önce başını eğerek Leon'un bakışlarını yakaladı. Ardından ona takılı kalan gözlerden gözlerini hiç ayırmayarak doğruldu. İçinden geldiği gibi, gülümsedi Leon'a.

"Anladın."

Takılı kaldığı gözlerden gözlerini ayıramayan Leon'un adeta nefesi kesilmişti. Şuan öyle bir andaydı ki kalbi yerinden atacak gibiydi. İçinde dolup taşan sevinci sınırını aşmış, boyut atlamış gibi hissediyordu. Soyut hayalleri aklında kurulmaya başlamıştı bile. Adımlarını dibinde bitirdiği, sımsıkı sarıldığı, ardından.. Belki de elini çenesinin altında birleştirdiği. Al yanakları okşayabildiği... Gözlerini kapadı, başını hafif bir şekilde yana yatırdı ve ağır bir şekilde yutkundu. İşte öyle bir, andaydı ki herşeyi unutmuş gibiydi. Bir tek Hilal vardı sanki. Tek hakikati bu gibi. Daldığı hayal aleminden bu sözcükleri nasıl sarfedebildiğini kendi bile inanamıyordu.

"Anladım, ayrıca... "

Getiremiyordu devamı. Kaşlarını sanki kendine hayret ediyormuş gibisince çattı. Bunu sormaktan kenidini alıkoyması hoşuna gitmedi. Hilal, hala gülerken Leon'a, sanki daha basılmamış yazısının İzmir'de olacak etkisine değil de Leon'un bunu öğrenmesine yoruyordu mutluluğunu. Onun bilmesi, hayranlığı, kendisine anlam yükleyemediği değişik duygular, ama içini sımsıcak eden bir huzur gibi hissettiriyordu. Leon'un ayrıcasında takılı kalmıştı. Devamını getirmesini istiyordu. Yazıyı basmaya başlayınca

"Ayrıca?"

"Ayrıca bana bunu anlatman. Daha doğrusu ima etmen.."

Son cümlesinde ikisi de gülmeye başlamıştı. Hilal yaşadığı bu tarifi imkansız duyguya kendini o kadar kaptırmıştı ki Leon'un o an için bir yunan askeri olmasını, imkansızı olmasını aldırmıyor gibiydi. Bir tek Leon vardı sanki onun için. Irkı değil de yalın bir insan vücudunda saf bir ruf içindeki hakikati, Leon vardı sadece. Başını eğmiş mutlu kıkırtılarını koyvermeye devam ediyordu. Gülen gözlerinin genç adamda nasıl bir etki yarattığını bilmiyordu. Oysaki Leon onu o kadar çabuk benimsemişti ki, sevmişti ki, ondan başka hiçbir şeyi gözü görmüyordu. Tutuklu kalmıştı Hilal'e. Hilal ise dudaklarını birbirine bastırıp gülmeyi kesebildiğinde ona söylediği sırrı ne kadar çabuk itimat edip de açıklayabildiği kısmını kendi kendine düşünüyordu. Tebessümü dudaklarındayken kaşları çatılmıştı... Ardından başını kaldırdı yeniden, kendine bunu sormadı. Soramadı gibi. Çünkü içinde öyle bir yer edinmişti ki yüreğini ısıtan, yanaklarının ısınmasına sebep olan isim; içinde gizil kalmasını istiyordu. O sırada Leon'un suratı ciddi bir ifadeye büründü. Hilal giriştiği işin tehliksinin farkında değildi sanırsa.

Smyrna'ye Esir Düşmüş Kral TheseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin