"Jongin bekle!"
Öfkesi ile yeri sarsan adımlarını biraz daha hızlandırdığında bileklerinde ani bir sancı duydu. Bir an olduğu yerde kaldı. Gerilerden koşarak gelen adamdan bir an evvel uzaklaşmak istediyse de öfkesi ile gergin bedeni artık koşmayı reddediyordu. Zihnine dolan görüntüler kaynayan kanını damarlarından taşacak denli gür akıtır olmuştu.
"Sana söyleyecektim. Gerçekten planladığım bu değildi."
Kendisine yetişen adamın elini omzundan ittirdi. Sert solukları göğsüne alev alev vuruyordu. Bakışlarını ondan uzağa çevirdi. Elleri, diğerinin pişmanlık dolu yüzüne indirmemek için sakındığı yumruğu henüz koruyordu. Parmak boğumları kızararak koyu bir renk almış, dirseğine çemri kollarında damarları belirgin ve nabız gibi atıyordu.
"Yani bir şeyleri belki de tüm bu şeyleri planladın öyle mi?!"
"Hayır Jongin! Bak öyle değil!"
"Ya nasıl?! Jinrae bu benim çalışmamdı. Senden sadece bir denklemi çözmeni isteyecek kadar yardım istedim. Sana güvendim ve aptal gibi deneyin tamamını gösterdim."
Jongin, bir an durdu ve bakışlarını diğerinin bocalayan bakışlarına dikti.
"Evet. Aptal olan benim. Dostluğumuza güvendim. Ama iş başka dostluk başka diyenler haklıymış. İki yıllık emeğimi çalıp gayet başarılı bir şekilde dünyaya sundun. Takdire şayan doğrusu."
"Jongin.. "
"Ne özür ne de açıklama duymak istemiyorum senden Jinrae! O deneye gecelerimi verdim ben."
"Adını yazdım zaten sunumda-"
"Lütfetmişsin! Biraz utanman varmış hâlâ!"
"Jongin-"
"Ya sen defol ya da bırak kolumu da ben defolayım Jinrae."
"Senin sunumun var hâlâ.."
"Şu saatten sonra hiçbiri umrumda değil!"
Kolundan çözülen parmaklarla adımları da çakıldığı yerden çözüldü. Hotelden lobiye istettiği valizini de alarak ayrıldı. Çevirdiği taksiyi havaalanına yola koyuldu. Geleli çok olmamıştı baharı güzel şehre. Açık, yıldızlı gece kış kadar soğuk geliyordu şimdi. Şoförden klimayı açmasını istediğinde tuhaf bakışları üzerinde dolandı. Adamın kısa kollu gömleğine karşın kendisi kırkası ile titriyordu.
"Kansızlık var da biraz bende. Üşüyorum."
Adam bir sey söylemeden klimayı sıcak ayarda açtı. Yarım saati bulan yolda içi biraz olsun ısınmıştı. Çocukluğundan kalma bir şey olmalıydı. Ne zaman bir şeyini kaybetse bir üşüme tutar, bedeni mevsim ayırt etmeksizin zangır zangır titrerdi. İlk kaybından bu yana her kaybında soğuk bir zelzeleye tutulurdu Kim Jongin.
On yaşının baharıydı.
Kedisi Neko hamileydi ve doğumu yaklaşınca aksi, huysuz bir şey olup çıkmıştı. Karnı bayağı büyümüştü. Veterineri üç yavru müjdelemişti. Neko başını alır ortalıktan kaybolurdu gün boyu. Oysa doğumu için yumuşak ve sıcak bir yer ayarlamıştı Jongin. Yine bir akşam kapı önünde oturmuş yolunu bekliyordu. Vakit geceye kaydı, Neko hala görünürde yoktu. Yalvar yakar, işten yorgun dönen babasını da yanına alıp aramaya koyulmuşlardı hamile kediyi. Caddeye açılan yolda kedinin kanlar içindeki bedenine rastladığında buz kesmişti Jongin. Ezilen anne kedi, yavruları ile birlikte kanlar içinde cansız yatıyordu. Babasının itirazlarına rağmen çöpten bulduğu karton kutuya patlayan karnından fırlayan yavruları ve organları ile birlikte Neko'yu dikkatle avuçlayıp koydu. Evlerinin bahçesine gömdü. Annesi endişeliydi. Ele avuca sığmayan oğlu, üşüdüğünü söyleyerek bir hafta yatağından çıkmamıştı. Yorganının altında titriyordu. Dış dünyadan soyutlanmış yemeden içmeden de kesilmişti. Ailesi çocukluk hezeyanına verip çaresiz beklediler. Ve Jongin bir haftanın sonunda titremesi geçince yatağından çıkıp okula dönmüştü. Bir okul sonrası gömleğinin yakasında kedi rozeti ile çıkageldiğinde de yeniden keyifli ve şen çocuk olmuştu.
Bu değişime anlam veremeyen ailesine kedinin yeniden gülümsemesini istediğini söylemişti.Ceketinin altından gömleğine iliştirilmiş rozeti avuçladı.
"Üşüyorum Neko.. Benden bir şeyler iste.."
Havaalanında dönüş için bir bilet alarak evine değin titreyişlerini dinledi, titreyişlerinden önceki kayıplarını. Annesi ile babasının son kez kavga ettiği ve boşandığı o geceyi, aldatılışını, terkettiği sevgilisini, şimdi nerede olduğunu bilmediği eskiyen arkadaşlıklarını, Neko'yu ve yavrularını..
Sabaha saatler kala evine uzanan tüm yolda düşündüğü belli bir şey yoktu. Düşünüp durdukları, salonda açık kalan televizyon gibi gerilerde kalmış, dikkatinden kaymış görüntülerdi. Jongin onlara eve dönüş yolu kadar otomatikti. Birden hatırlar, düşünür, üşür ve titrerdi.
Valizini antreye bırakarak ayakkabılarını çıkardığında terliklerini yerinde bulamayınca ışığı açacak oldu. Bir şişe ayağına çarptı. Yoğun içki kokusu beynine ağırdan saplanınca yatağına ulaşma arzusu dayanılmaz bir hal aldı. Işıkları boşvererek karanlıkta odasına yol aldı. Kravatını çözmeye çalışırken titreyen elleri işi yokuşa sürüyordu. Ağrıyan başına sabırsızlıkla ceketini soydu attı omuzlarından ve pantolonunu bacaklarından. Örtüyü aralayarak yatağına girdi. Sıtmaya tutulmuş gibi üşüyor ve titriyordu. Sol yanından yayılan sıcaklığa uzandı, ete cana bürünen tatlı kokuya sarıldı.
"Çok güzel kokuyor. Ve sıcak."
Kollarını sıkıca sardı. Üşüyen her yanına yayılan sıcaklıkla titremeleri dindi ve uykuya teslim oldu.
🐈🐈🐈🐈🐈🐈🐈
İşte böyle oldu Ridırs 😌
Kedi böyle istedi'nin etiyolojisi, etimolojisi böyle bir şeydi😏
Buradan sonra mesele KaDi'ye dönecek😋Yaz geldi, işler güçler bir nebze olsun dinmesi gerekirdi ki sizler benler buralarda sürtelim, KaDi li fic.ayeler ile gönüllerimiz hoj edelim😍
Ama 😐
Ama 😐
Ama😐
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kedi böyle istedi..
FanfictionKim Jongin biraz mutsuz biraz da sarhoştu. Yatağına kendini bıraktığında diğer bedenin sıcaklığından başka farkında değildi. Gün doğumunda huzuru kollarında buldu. Ve hep kollarında tutmak istedi. Çünkü kedi böyle istedi. ♡ All My Love Dreams Just...