Çarşamba günü gelip çattı. Uçaklarının kalkış saatinden bir saat önce havaalanında olmaları gerekiyordu. Bu yüzden erken kalkıp kahvaltılarını yaptılar. Filiz Hanım, sözleştikleri saatte evin önüne, onları almaya geldi. Valizlerini bagaja koydular. Arabaya bindiler ve havaalanına doğru gittiler. Havaalanına vardılar. Vedalaştılar. Aslı'nın babası uçaktan indi. Filiz Hanımlar eve gitti. Burçak ve ailesi önce biletlerini onaylattılar. Onaylatınca kalkışı beklemeye başladılar.Burçak çok heyecanlıydı. Hem yeni bir ülke görecekti, hem de hazineyi bulacaktı. Sonunda uçağa bindiler. Kemerlerini taktılar. Uçak kalkış yaptı.
Güzel bir uçak yolculuğu sonunda İsviçre'ye gelmişlerdi. Havaalanında indiler. Havaalanından onları Esra Ablası alacaktı. Esra Ablası arabasıyla havaalanına gelmişti. Valizleri alıp bagaja attılar. Hemen birbirlerine sarıldılar. Arabaya bindiler ve Esra Ablanın evine doğru yol aldılar. Eve gelmişlerdi. Üç katlı güzel bir villaydı. Ayrıca büyük bir havuzu ve geniş bir bahçesi vardı. Burçak buraya bayılmıştı. Onları Güler Hanım, Gülden Hanım,Gülçin Hanım, Burak,Serenay, Zeynep, Namık Bey ve Şinasi Bey karşıladı. Güler Hanım, Gülden Hanım ve Gülçin Hanım, Gülsüm Hanım'ın kardeşleriydi. En büyükleri Güler Hanım'dı. Gülden Hanım ondan dört yaş küçüktü. Gülsüm Hanım ise Gülden Hanım'ın bir küçüğüydü. Aralarında yedi yaş vardı. Ve en küçükleri Gülçin Hanım'dı. O ise Gülsüm Hanım'dan beş yaş küçüktü. Esra, Güler Hanım ve Namık Bey'in kızlarıydı. Esra Koç Üniversitesi'nde tıp okumuştu. Yüksek lisansını burada yapacaktı.O yüzden Güler Hanım ve Namık Bey İsviçre'de büyük bir villa almıştı. Herkes birbiriyle hasret giderdi. Gülsüm Hanım:
-Sanırım en geç biz geldik.
Güler Hanım:
-Yok yok Güldenler de sizin önünüzden geldi. Hadi içeri geçelim.
İçeri geçildi. Masaya oturuldu. Güler Hanım her zamanki gibi döktürmüştü. Masada çeşit çeşit börekler, poğaçalar, kekler, kurabiyeler, pastalar, salatalar vardı. Gülsüm Hanım:
-Ay abla yine döktürmüşsün vallahi. Ne gerek vardı bu kadar şeye?
Gülçin Hanım:
-Abla ne ara yaptın bu kadar şeyi?
Gülden Hanım:
-Eee kimin ablası sonuçta...
Güler Hanım:
-Sorularınız bittiyse yemeye başlayalım.
Esra:
-Durun! Ama ilk önce selfie çekilmeliyiz.
Dedi ve ardından masanın önüne geçip selfie çekti.
Burak:
-Annem dün sabahtan beri yemek yapıyor. Tabi güzel olacak.
Dedikten sonra evde bir kahkaha tufanı koptu.
Selim Bey:
-Alem çocuksun Burak!
Yemekler yendi. Güler Hanım:
-Ee okul nasıl gidiyor çocuklar?
Diye sorunca evdeki çocuklar kahkaha attı. Güler Hanım:
-Ne o? Komik bir şey mi söyledim?
Serenay:
-Yok teyze yok. Sen komik bir şey söylemedin. Bizim aklımıza bir şey geldi de ondan güldük.
Güler Hanım:
-İyi madem öyle olsun. Soruma cevap alamadım yalnız.
Biraz daha konuştular. Sonra Serenay, Zeynep, Esra, Burak ve Burçak odaya çekildiler. Burçak harita meselesini anlatmaya karar verdi. Aslında sadece Esra ablasına anlatacaktı ama sonra diğer kuzenlerine de anlatmaya karar verdi. Burçak:
-Sizlere bir şey anlatacağım ama kimseye söylemek yok. Aramızda kalacak. Çünkü gerçekten önemli bir şey.Anlaştık mı?
Zeynep:
-Anne ve babamıza bile mi Burçak abla?
Burçak:
-Evet tatlım.
Burçak baştan sona kadar hepsini anlattı. Haritayı da gösterdi. Sözünü bitirdiğinde herkesin ağzı açık kalmıştı. Esra söz aldı:
-Bu-bu çok garip bir durum. Arkadaşların şaka yapıyor olabilir mi Burçakcığım?
-Onu da düşündüm Esra ablacığım. Ama evime kadar gelip mektupları nasıl bırakabilirler ki?
-Haklısın. Şu haritaya bakabilir miyim acaba?
Haritayı ona uzattı. O haritayı incelerken Zeynep:
-Vay be! Ne kadar ilginç. Dokuz yıllık hayatımda ilk defa bu kadar acayip bir şeye rastladım.
Bunun üzerine herkes gülmeye başladı. Burak:
-Bu film bile olur kuzen. Dikkat, bu filmdeki olaylar tamamen gerçektir.
Burak'ın söylediğine Burak da dahil herkes güldü. O sırada kapı açıldı. Gelen Gülçin Hanım'dı:
-Oo gençler keyfimiz yerinde bakıyorum. Kahkaha sesleri geliyor odadan. Hadi size iyi eğlenceler. Biz annelerinizle parka yürüyüşe gidiyoruz. Babalarınız burada. Bir şey olursa haber verirsiniz.
Kuzenler hep bir ağızdan:
-Teşekkür ederiz teyze! Görüşürüz.
Serenay:
-Evet kuzenler, anneler ve teyzeler gittiğine göre iki saat rahatız demektir.
Burçak:
-Bizimle beraber çalışan bir arkadaş daha var. Kendisi benim kankam Aslı'dır.
Burak:
-Tamam.
Esra abla:
-Kuzenler şimdi haritada kırmızı çarpıyla işaretlenen yerin fotoğrafını çekeceğim. Telefonumda yüklü olan haritalar uygulamasına fotoğrafı atacağım. O da bize hazineye ne kadar uzak olduğumuzu söyleyecek.
Burçak:
-Tamamdır Esra abla. Ben bir lavaboya gideyim.
Burçak lavaboya gider. Kapıyı tam açarken kapıda bir zarf bulur. Açar. İçinden bir fotoğraf ve mektup çıkar. Fotoğrafta o ve kuzenleri vardır. Yani buradaki halleri. Korkmuştur. Mektubu açar ve okur.
Sevgili Burçak,
Seni cesaretinden ötürü tebrik ederim. Buraya kadar gelmen büyük başarı. Ayrıca kuzenlerinle dayanışma halinde olman güzel. Bakalım bu beş kuzen bu gizemi çözebilecek mi? Cevabı biliyorum ama neyse... Hadi size kolaylıklar. Kuzenlerin Esra, Burak, Serenay, Zeynep'e sevgiler.
Dostun
Çok korkmuş ve şaşırmıştır. Zarfı alır ve koşa koşa odaya gider.
Serenay:
-Kuzen biz de seni bekliyorduk.
Burçak:
-Kuzenler olay büyük.
Burak:
-Ne olayı? Nasıl büyük? Ne oldu?
Esra:
-Ayy Burak yeter. Bir sus da kız anlatsın.
Burçak:
-Tuvaletin kapısını açarken kapıda bir zarf buldum. Açtım. İçinde bir mektup ve fotoğraf buldum. Alın bunlar.
Burak mektubu sesli olarak okudu.
Fotoğraf da elden ele dolaştı. Burçak:
-Kuzenler,eğer aranızdan 'ben bu işe karışmak istemiyorum' diyen varsa çıkabilir. En doğal hakkınız. Yol yakınken isterseniz çıkın. Zeynep?
Zeynep:
-Ben böyle şeyler için yaratıldım. Tabi ki de varım.
Zeynep'in söylediklerine herkes güldü. Burçak:
-Ben şunu raporuma kaydedeyim. Ee siz neler buldunuz?
Esra:
-Fotoğrafı yükledim. Ama öyle bir yer burada yokmuş.
Burçak:
-Tabi eğer gizli bir yer değilse yoktur. Peki şimdi ne yapıyoruz?
Esra:
-Bilmiyorum.
Zeynep:
-Esra abla bu haritada kırmızı çarpıyla işaretlenen yerin tam olarak konumu var mı?
Esra:
-Evet var da neden sordun kuzen?
Zeynep:
-Peki evin konumunu biliyor musun?
Esra:
-Hayır...Dur bir dakika.
Dedikten sonra odadan hızlıca çıktı. Evin giriş kapısının önündeki minik sehpada evin konumu ve planı vardı. Onları kaptığı gibi odaya girdi. Esra:
-Al kuzen.
Zeynep:
-Tamam. Başlayalım. Benim tabletimde bir uygulama var. Bu uygulamayla bizim bulunduğumuz konumla kırmızı çarpıyla işaretlenen yerin konumunun arasının kaç kilometre olduğunu ve kaç saatte gidilebileceğini öğreneceğiz.
Burçak:
-Bu nasıl benim aklıma gelmedi?
Helal kız sana!
Burak:
-Al benden de o kadar kuzen. Aklınla bin yaşa küçük kuzen.
Zeynep:
-Tebriklerinizi sonra alırım. İşimi yapmam gerek.
Zeynep dediklerini yaptı. Diğerleri heyecanla bekliyordu. Zeynep:
-Buldum! Buldum!
Deyince herkes daha da heyecanlandı. Burçak da buldukları şeyleri not ediyordu. Zeynep:
-Kuzenler arasının kaç kilometre olduğunu ve kaç saatte gidilebileceğini buldum. Fakat...
Burak:
-Şu 'fakat, ama, lakin' kelimelerinden hiç ama hiç hoşlanmıyorum. Kesin altından bir şey çıkacak. Demedi demeyin.
Serenay:
-Ya kuzen bir sus da kız anlatsın.
Zeynep:
-Fakat çok uzak. Bizim oraya gitmemiz, kedilerin uçmasından daha olanaksız.
Burak:
-Ne dedim ben demin abi? Müneccim gibi çocuğum yaa! Kızlar böyle bir kuzeniniz olduğu için çok şanslısınız.
Esra:
-Burak! Konuyu saptırma. Ben bir çaresini bulurum. Merak etmeyin.
O sırada içeri Gülçin Hanım geldi.
Gülçin Hanım:
-Beyler bayanlar yemek hazır. Hadi gelin.
Esra:
-Tamam teyze geldik.
Gülçin Hanım kapıyı kapattı. Esra:
-Kuzenler benim aklıma bir şey geldi.
Burçak:
-Hadi Esra abla anlat.
Esra:
-Şimdi olmaz. Yemeğe çağırdılar. Yemeği biten buraya gelsin.
Diğerleri hep bir ağızdan:
-Tamamdır kuzen!
Kuzenler yemek yemek için mutfağa gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madalyonun Sırrı
Adventure13 yaşındaki Burçak'ın hayatı, gelen esrarengiz mektuplarla değişir. Burçak birden kendini bir serüvenin içinde bulur.