Arkadaşlar, merhaba bu benim ilk yazı denemem değil. Daha önce "Seçim Şansı Mı? -SAÇMALAMA" diye bir kitap yazmıştım. Ancak şifremi unuttuğum için kitap yarım kaldı ve bitirilemedi.
Bu kitapta size kaderin bir oyunuyla birleşen iki kalbi hikayesini anlatacağım.
Lise 1'e geçtim. Yazmak ve okumak benim hayatım. Her konuda makale yazabilirim. Edebiyatı severim. Umarım siz de hikayemi seversiniz. Şimdiden teşekkürler.
〰1.BÖLÜM KEŞFEDİŞ〰
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰
Arya SAKLI
"Yeni çocuğu gördün mü?" diye kulağıma eğilen Akasya'nın suratına duygusuz bir ifadeyle baktım.
"İstanbul'dan geliyormuş. Babası askermiş ve ataması yapılmış." diye sürdürdü lafını. Dikkatimi çekip beni bu kasvetli havadan çıkarmaya çalışıyordu ama boşunaydı.
Annem ve babam bir iş kazasında(!) öldüğünden beri kendime gelemiyordum ama yine de beni arayan ve mesaj atan herkese tek cevabım "İyiyim." oluyordu. Oysa hiç iyi değildim. Geceleri uyuyamıyor ve sabaha kadar düşünüyordum. Neden sadece iş kazası olduğunu kabullenemediğimi soruyordum. Ama gerçek olmadığını biliyordum.
Annem ve babam iyi bir yüzücüydü. Tatillerde ailecek dalış dersleri alırdık. Aynı zamanda annemin birçok sertifikası vardı. Boğulmaları neredeyse imkansızdı.
Annem makine mühendisiydi, babamsa uzun yol kaptanıydı. Babam yaklaşık üç ay kadar evden uzak olurdu. İş için bazen altı ay bile görüşemezdik. Adı gibi mert bir adamdı. Şu ana kadar haram yemediğimize yemin edebilirdim. Annemse işten altı gibi gelir, sadece yemek için odasından çıkardı. Adı Yasemin'di. Mükemmel bir anne değildi, hatta iyi bir anne de sayılmazdı. Ama benim annemdi. Uzun ve gür, sarı saçları vardı. Her gün üşenmeden onları örer, arkasına atardı.
Bunları düşünürken istemsiz olarak sıcak bir sıvının tişörtüme damladığını hissettim. İçimdeki ateşi anlatmak ister gibi sıcaktı. Durmaksızın yağmur gibi yağmaya başladığında, elimin tersiyle durmasını ister gibi hızlıca sildim.
"Ben çok özür dilerim. Babasından bahsetmemeliydim. Ah yine bahsettim. Çok özü..."
"Sorun değil." dedim gülümsemeye çalışarak. Sanki kaslarım artık gülümsemeyi unutmuştu ve hafızamın gerilerine atmıştı bu eylemi, beynim. Ufak bir zorlamayla tebessüm ettim.
Biraz çekinerek de olsa "Bu akşam da sizde kalabilir miyiz? Biliyorum Ayçil teyze istediğiniz kadar kalın dedi ama ben yine de sormadan edemiyorum." Kızardığımı hissettim. "Anneannemde kalıp onlarca anıyo görmek bize iyi gelmiyor da."
Akasya rahatlamış bir şekilde "Hey saçmalama sen benim en yakın arkadaşımsın Arya, tabii ki bizde kalabilirsin." Gülümsedi "Akşama kızlar günü var!"
"Ne demezsin!" dedim gözlerimi devirerek. "Ilgaz'la kuçu kuçu dansı yaparız."
Kahkaha atıp "Ne var ben o konuda çok yetenekliyimdir." Omzuma vurdu. "Bak şurada işte yeni gelen çocuk."
O tarafa baktım. Arkadan simsiyah saçları görünüyordu. Düzgün bir fiziği vardı. En az bir seksen beş boyu vardı. Sanırım koyu renk bir kot giyiyordu ve üzerinde siyah bir bluz vardı. Saçları dağınıktı ve camın önünde öylece durmuş dışarıyı izliyordu. Neredeyse okulun tüm kızları koridora dağılmış bir şekilde onun olduğu tarafa bakıyordu.
Akasya'yı çekiştirerek sınıfa girdim. Dersi kaçırmak istemediğimden değil. Orada çok insan vardı ve bana acıyarak bakıyorlardı. Neyse ki bu yeni çocuk gelmişti de okulun yeni konusu olmuştu. Yoksa her gün en az yirmi kişiden "Nasılsın?" sorusunu duymak zorundaydım. Sanırım bu yeni çocuk şimdiden gözüme girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parıldayan Karanlık
Teen Fiction"Beni ona en çok çeken şey ise parıldayan karanlığı."