The Valkyrie Love (Loki x Reader)

Vol. 4

Sabah uyandığında saatin çoktan yedi elli olduğunu gördün. Aceleyle kalkıp hazırladın çünkü nöbetin sekizde başlayacaktı. Yüzünü yıkayıp saçlarını şekle soktuktan sonra dolabına gittin. Tam valkür üniformanı almak üzereydin ki gözün birden dün gece giydiğin kırmızı straplez, taşlı elbiseye ilişti.

''Loki...'' diyerek gülümsedin kendi kendine.

Üstünü giydikten sonra silahlarını koyduğun dolaba yönelmiştin. Çizmelerinin içine hançerlerini yerleştirdin ve kılıcını da aldıktan sonra son kez aynaya baktın. Saate tekrar bakmak için başucuna göz attığında orada duran mavi taş işlemeli hançeri gördün. Gözlerin fal taşı gibi açılmıştı. Sevinçle hançeri aldın ve her tarafını inceledin. ''Beni gerçekten iyi tanıyor bu adam...'' dedikten sonra mutlu bir şekilde kendini tekrardan sırt üstü yatağa bıraktın.

''Keşke sürekli çevremde olup işleri daha da zorlaştırmasa...'' diye fısıldadın tavana bakarken. Dün gece Loki'ye ikisini de abin gibi gördüğünü söylemiştin ve bunda çok da haksız sayılmazdın aslında. Siz kardeş gibi büyümüştünüz, hep beraberdiniz ama nedense Loki'yi Thor'dan daha faza korurdun. Çünkü Thor'un korunmaya ihtiyacı yoktu, o hep herkesin gözdesiydi. Loki ise daha çekingendi, arka planda kalıyordu. O zamandan beri bu nedense hep canını acıtırdı ve zamanla kendini Loki'den kopamaz halde buldun. Buna tam olarak kardeş sevgisi denemediği gibi aşk da denemezdi. Ona karşı senin de anlayamadığın tuhaf duyguların vardı. Sadece hep yanında olmak istiyordun ve ona zarar gelmesinden nefret ediyordun.

''O benim kardeşim değil, hatta çocuğum gibi bir şey aslında...'' diyerek kıkırdadın. ''...Ama ona aşık da değilim. Ya da aşık mıyım? Ne? Ahh, hayır bu çok çok saçma bir düşünce! Ahh, cidden tuhaf bir durum...'' diyerek iç geçirdin ve bir rüyadan ayılmak istermiş gibi hafiften yüzünü tokatladın, sonrasında yana döndüğünde gözün saate ilişti. Saatin sekiz olduğunu görür görmez ayağa fırlayıp odadan bir hışımla çıktın.

*****

Oflaya puflaya kütüphanenin yolunu tutmuştun. ''Ben askerim! Getir götür işlerine neden hizmetçiler bakmıyor sanki!'' sonrasında Odin'in sözleri kulağında yankılandı: ''Sif'in dediklerinin yalan olduğunu ta en başında anlamıştım zaten. Bunu senin ağzından duymadıkça hiç kimseye inanmam ben kızım. Neyse bana istediğim şu kitabı getirebilir misin?''

''Ahh neyse, biraz yürüyüş olmuş oldu. Her neyse...'' dedin kendi kendine.

Kütüphanenin kapısına geldiğinde iki tane görevli vardı. Selamlaştıktan sonra sana kapıyı açtılar. İçerisi kocamandı, buraya belki iki yüzüncü gelişindi ama her seferinde büyülenmeden edemiyordun. Raflar beş metrelik tavana kadar uzanıyordu ve her rafta birbirinden esrarengiz bir sürü kitap vardı. Kitap okumaya çok zamanın olmasa da vakit buldukça okurdun. O an Loki'nin ''Ben kral olsam seni azat ederdim.'' deyişini hatırladın ve gülümsemeni tutamayarak ''Öyle bir şey olsa sanırım ilk işim kitaplara gömülmek olurdu.'' diye geçirdin içinden.

Aradığın kitabın bulunduğu yere geldiğinde çok yukarılarda olmadığını gördün. Erişmek için parmak ucuna kalkarsan alabilirsin diye düşündün ama denedin ve başarısızlıkla sonuçlandı. Tekrar uzanmaya çalıştın ve yine olmadı. Zıplamayı denedin ve sen olduğun yerde, kitaba ulaşabilmek için zıplarken bir anda arkadan bir el, istediğin kitabı çekip aldı. Hızla arkanı döndün ve Loki'nin parlak yeşil gözleriyle karşılaştın. Sırıtarak sana bakıyordu.

''Aaa, ben de alabilirdim.'' dedin kendinden emin bir şekilde. Olabildiğince öz güvenli konuşmaya çalışmıştın çünkü muhtemelen Loki seni belli bir süre zıplarken izlemiş ve epey eğlenmişti. Gülümsemesinden bunu anlıyordun en azından.

''Eminim alırdın. Kanguruya dönüşmenden korktuğum için yaptım yoksa tüm gün seni zıplarken izleyip kahkahalara boğulabilirdim.'' dedikten sonra gülmeye başladı.

''Haha! Çok komik Laufeyson!'' dedikten sonra kitabı almaya çalıştın ama Loki kitabı erişemeyeceğin kadar yukarı kaldırdı. Yani kolunu kaldırması yetmişti teknik olarak.

''Ver şunu, Odin istedi o kitabı!'' dedin mızmızlanarak ve zıplayıp almaya çalıştın. Loki ise almaman için elinden geleni yapıyor ve oldukça da eğleniyordu.

''Alabilirsen al o zaman.'' diyerek güldü. Karşında böyle kıkırdaması senin aşırı derecede sinirini bozmuştu. Hızla arkasına geçip dizinin arkasına tekme attın. Loki dengesini kaybedince kitabı elinden kaptın.

''Sana yakın dövüş tekniklerini öğretmem gerekir derken ciddiydim.'' diyerek kıkırdadın ve kitabı gözünün önünde sallayıp zaferinin tadını çıkardın.

''Boş vaktin varmış gibi konuştun.'' dedi. Bakışlarının hep böyle seni delip geçtiğine emin değildin. Sanki her zamankinden farklı biri gibiydi. Doğum gününden beri öyle hissediyordun nedense.

''Yok ama hafta sonlarında izinliyim.'' diyerek işaret parmağını havaya kaldırdın.

''Hmm, belki de babama senden ders almak istediğimi söylemeliyim.''

''Beni sana vereceğini hiç sanmam.'' dedin gülerek sonrasında da dediğin şeyin yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu fark ederek endişeyle karışık bir gülüş daha attın. ''Yani seni çalıştırmam için demek istedim, muhtemelen izin vermez çünkü-'' Loki sana biraz yaklaşıp lafını kestiğinde kafanı biraz geri çekmiştin.

''Neden vermesin ki? Ben hallederim.'' diyerek geri çekildi. Sen de rahat bir nefes alıp dikleştin.

''Benim gitmem lazım. Sana babanla konuşmanda bol şanslar o halde.'' diyerek aceleyle yanından geçiyordun ki omuzlarından tutup seni durdurdu. ''Ben de geliyorum. Odin'in yanına gidiyorsun değil mi? Hemen şimdi soracağım ona.'' dedi.

''Şimdi mi? Neden ki bir acelen mi var?'' dedin kinayeli bir şekilde.

''Bilge bir kral asla savaş aramaz ama her zaman ona hazır olmalıdır der ya kendisi. Ben de hazır olmaya çalışıyorum, ne varmış bunda?'' dedi tek kaşını kaldırarak. Omuz silktikten sonra seni takip etmesine izin vererek Odin'in odasının yolunu tutmuştun.

Odin'in kapısını tıklattıktan sonra içeri girdin ve kitabı iki elinle ona uzatıp ''İstediğiniz kitabı getirdim efendim.'' dedin. Odin kitabı alıp sana teşekkür etti ve çıkabileceğini söyledi. Sen çıkarken Loki babasının yanına yaklaştı ve yanından geçerken sana göz kırptı. Sen kafanı çevirip odayı terk ettin.