1. Bölüm - 'Bize inanmaya var mısın?'

2.3K 114 39
                                    

"HAZAN!" 

Yağız Hazanı o vaziyette babasının mezarında, elinde makasla, saçlarını keserken buldu. Onu durdurmak için var gücüyle elinden tutarak "HAZAN!" dedi. Hazan kolundan tutan o adama baktı ve sessizlik... Sessizliği susturan ise Yağız'ın tekrardan "HAZAN..." demesi oldu. Hazan birden arkasında duran adama baktı. O geldi. Hazanı belinden kavradığı gibi kendine çekip sımsıkı sarıldı, sarıldı ki ayrılamasın bedeni, sarıldı ki vazgeçemesin ruhu ikisi de birbirlerinin kokusunu içine çekip ciğerlerini o kokuyla hapsetmeye çabalıyordu. Aşk neydi? Tek bir ana sığmaya çalışmak mı? İşte şu anda o tek bir anı değerlendiriyorlardı. Yağız kafasını Hazan'ın boynuna gömdü asla birakmak istemiyordu ve elleriyle Hazan'ın vazgectiği saçlarıyla şimdide Yağız vedalaşıyordu. Elleri tel tel kesilmiş olan saçlarında gezerken içinden şimdide benim için kesme bu saçları diyordu. Senin olan her parça benim olmalı. Her parçanı, her zerreni yaşamak tatmak istiyorum. Her seferinde dokunmaya kıyamadığı o saçları parmaklarının arasında tutup kokluyordu. Bunu fark eden Hazan Yağızın her bir nefes alışında acısının dindiğini hissediyordu. Birbirine kenetlenmişlerdi adeta. Boynunda Yağız'ın nefesini hisseden Hazan'in tüm vücudu büyülenmişti. Her seyi unutmuş Yağız'ın olmustu. Bir kaç dakika sonra o buğulu gözleri birbirleriyle buluştu.

"İnandığımız ne varsa yerle bir oldu." dedi Yağız.

"Oldu" dedi iç çekerek Hazan.

"Bize inancak yeni bir şeyler lazım."

Bunu diyen Yağızın kalp atışını hissedebiliyordu Hazan ve hiç düşünmeden bu defa soruyu o sordu.

"Var mısın?"

Yağız Hazanın gözlerindeki buğu kaybolmadan hızla cevapladı.

"Varım! Bize inanmaya varım!"

Sonra bir anda birbirlerinin dudaklarında yeniden hayat bulmaya başladılar. İkiside gözlerini kapatıp anın büyüsüne kapıldı. Yağızın dudaklarında kaybolan Hazan, kendini okyanusun derinliklerine dalan bir dalgıç gibi özgür hissediyordu. Öptükçe derine daha derine iniyordu. Yağız ise dudakları Hazan'ın dolu dudaklarına değdiği andan itibaren dipsiz bir uçurumdan süzülen bir kartal gibiydi, her geçen saniyede dahada hızlanıyordu. Bu dudaklar artık benim mi diye düşündükçe daha da şehvetli öpüyordu Hazan'ı. İnanamıyordu. Bir daha hiç öpüşmeyecekmiş gibi son bir buse kondurdu Yağız Hazan'ın dudağına. Yağız hala hem saçlarını seviyordu hem yanağını okşuyordu Hazan'ın. İkisi mezarlıktaki sessizce fısıldanan aşka nefes olmaya karar verdiler. Yavaşça dudakları birbirinden ayrılınca Yağız alnını Hazan'ın alnına yasladı. İkiside nefes nefese kalmişti ve birbirinin nefesini hissedebiliyorlardi.

"Benimlesin!"

Hazan gülümseyerek verebileceği en güzel cevabi verdi.

"Seninleyim!"

Hazan yüzünde bir tebessümle utanarak başını yana eğdi ve Yağızın gözlerine baktı. Mutlu bir şekilde tekrar sımsıkı sarıldılar.
Artık onlar için yeniden varoluşun başlangıcıydı bu gece....

Ayrılmak istemiyordu bedenleri, telefonun sesiyle irkildi Hazan. Durmadan çalıyordu ve içinden şu lanet telefonun sesini neden kısmadım ki diye söyleniyordu.

Yağız gülümseyerek "Israrcı..." derken son bir kez boynunu öptü Hazanın.

Hazan Yağızın omzuna dolamış olduğu ellerini yavaş hareketle çözdü, bir eliyle Yağızın yanağına okşayıp diğeriyle de cebindeki telefona ulaşıp arayanın kim olduğuna bakti. Gözlerini devirerek "Annem..." dedi. Yağız gülümseyerek cevap verdi.

Bana 'Biz'i FısıldaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin