Abimin arabasının ışıklarını görüyorum.Endişeli bir ifadeyle yanıma koşuyor. Beni kolumdan tutup kaldırıyor. İçeri giriyoruz. Gözlerindeki korkuyu görebiliyorum.
"Ne yapıyordun orda?! Deli misin sen?!"
"Deli değilim!"
"Yağmur yağıyor ve sen dışarıda oturuyorsun başka ne dememi beklerdin ki?!"
"Umrumda değil anladın mı? Umrumda degil."
"Ama benim umrumda!"
Susuyorum sadece susuyorum. Bazen susmak en güzel cevaptır derler ama ben hep sustuğum için eziliyorum. Derin bir iç çekip:
"Özür dilerim." Diyor. Bana sıkı sıkı sarılıp:
"Seninle ilgilenemediğimiz için özur dilerim. Ama biliyorsun annemle babam çok yoğun bende stajla uğraşıyorum."
"Önemli değil abi. Benimle ilgilenmenize gerek yok ben büyüdüm."
"Onu bile fark edemiyoruz. Kendimi çok kötü hissediyorum."
Kendini üzmemesi için ona sarılıyorum sonra gülüp beni ittiriyor.
"Islak köpek yavrusu gibisin sırılsıklam ettin beni."
Sonra gülmeye başlıyoruz. Abimin bu huyunu seviyorum. Hep üzüldüğümde beni güldürür. Onunla önceden çok tartışırdık ama şimdi çok iyi anlaşıyoruz. Sıcak bir duş alıp aşağıya iniyorum. Bu gün annemin ve babamın nöbeti olmadığı için hep beraber akşam yemeği yiyoruz.
"Yaren iyi misin tatlım?" Annemin sesiyle irkiliyorum.
"Hı, şey evet iyiyim."
"Kızım bir şey mi oldu?" diye merakla soruyor babam.
"Hayır baba ben iyiyim." Abim bana kaçamak bir bakış atıyor ama bu gün olanlardan onlara bahsetmeyeceğini biliyorum.
"Seni bir resim kursuna yazdırdık." Resim yapmayı hep sevmişimdir bu yùzden bu fikir hoşuma gidiyor. Ama bunu bana sormadan yapmaları sinirimi bozuyor.
"Benimle ilgili bir şey yaparken bana sormayı hiç düşundünüz mü?"
"Biz senin bunu sevebileceğini düşündük. Hem biraz arkadaş edinirsin." diyor babam.
"Pekala." Diyebiliyorum. Başka bir şey desem ne değişecek ki, yine susmayı seciyorum. Yemegimi yedikten sonra yatağıma uzanıp düşuncelere dalıyorum. En nefret ettiğim şey bu. Uyumadan önce bütün kötü şeyleri düşunmek. Ben neden digerleri gibi arkadaşlarla gezip eğlenmiyorum? Neden yanlızliğı sećiyorum? Bu beni mutlu mu ediyor? Hayır. Neden bir erkek arkadaşım yok? Sonra aynadaki tipime bakıp bu sorunun cevabını vermesemde olur diyorum. Bu tiple kim bana baksın? Sonra aklıma o kafedeki çocuk geliyor. Neden bu kadar tanıdıktı ki? Onda digerlerinden farklı bir şeyler var. Bunu biliyorum. Hissediyorum.
Sabah uyandığımda 'bu gün her şey farklı olacak' Diye söz veriyorum kendime. Bu gün Pazar olduğu için herkes evde. Aşağı inip kahvaltı masasına oturuyorum. Annem beni görünce gülümsuyor. Babamda gazetesinden kafasını kaldirıp beni öpüyor. Bunları duydunuz diye çok mutluyum filan sanmayın. Evet ailemle mutluyum ama onlar olmadığında sadece yanlızım. Abim arkadaşlarıyla buluşmak için erken çıkıyor. Babam Sait Amca'yla tekneye gidiyor. Annem çayını içip bana dönüyor:
"Düşündümde bu gün anne-kız alışverişe gidebiliriz, he ne dersin?"
"Olabilir." annem bunu duyunca gülümsemesi yayılıyor. Hazırlanıp alışverişe çıkıyoruz. Annem ne bulursa bana giydiriyor. Sonra 'ay çok güzel oldun begendin değil mi?' deyince onu kırmamak için hepsine kafa salliyorum. Aslında bunlar benim asla giymeyeceğim şeyler. Ben giyimime dikkat etmem ki. Üzerime bir tişört altımada bir pantolon. Bunlar benim için hep yeterli olmuştur. Ama annem her gün ayrı elbise giyen kadınlardandır. Bu günde böyle. Bana kendi tarzında bir süru elbise, etek ve tişort alıyor ama pantolon bölumüne gitmeme izin vermiyor.En sonunda alısverişimiz bittiğinde -daha doğrusu annem seçip ben giydiğimde- arabaya doğru yöneliyoruz. Annem elindeki poşetleri şoföre verip yanıma oturuyor. Bu arada evet ailem zengin ama benim onlarla asla işim olmadı. Dışardan beni gören biri acıyıp sadaka bile verebilir yani. Annemle eve geldigimizde ikimizde kendimizi koltuğa atıyoruz. Sonra annem duşa gireceğini söyleyip beni yanlız birakıyor. Bende kendimi yatağa atıyorum.
...
Erkenden kalkıp duşa giriyorum. Okula geç kalmamak icin aceleyle hazırlanıyorum. Bu gün okul çikışı resim kursum olduğu için çantama giyeceğim kıyafetleri koyuyorum. Arabaya binip okula geliyorum. Tabi yine ilk derse geçiktim. Dersleri dinlemeye çalışıyorum ama kafam hep başka yerde. Pencereye damlayan damlacıklar bile dikkatimi dağıtmaya yetiyor. Öğle yemeği zili çaldığında herkesin aksine yavaş yavaş merdivenlerden iniyorum. Sonra birinin kolumu tuttuğunu fark edip o tarafa dònüyorum. Onu tanımıyorum.
"Hep yanlız'ı mı oynarsın?"
"Sen kimsin?"
"İsmimi bilmesende olur. Yeniyim sadece bunu bil." Ona bakarken zorlanıyorum çünkü boyu çok uzun. Büyük ihtimal son sınıf olmalı.
"Seni tanımıyorum ve benle konuşmandan hoşlanmadım."
"Ben sadece ismini öğrenmek istemiştim."
"İsmimi bilmesende olur." Diyip onun taklidini yapıyorum.
"Tamam Ben Furkan."
"Bende Yaren ve müsadenle yemeğe ineceğim." Önümde dikildiğini fark edip:
"Hı pardon, neyse göŕüşurüz." deyip ònümden çekiliyor. Bende yemeğimi yiyip derse giriyorum. Sonunda çıkış zilini duyup dersten çıkıyoruz. Üzerimi değiştirmek için soyunma odasına gidiyorum. Annemin zorla aldırdığı pudra rengi elbiseyi ve üzerine de siyah deri ceketimi giyiyorum. Dışarı çıkıp dolmuş durağına doğru ilerliyorum. Insanların bakışlarını hiçe sayıp bir yere oturuyorum. Evet söylediğim gibi bu gün farklı olacak. Binadan içeri giriyorum. İç çekip kapıyı çalıyorum. İceri girdiğimde en öndeki o yüz. Onu tanıyorum. Bir saniye bu o! O kafedeki çocuk!