Hala o anın etkisindeyken hocanın bana seslenişiyle ayılıyorum.
"Kızım iyi misin?"
"Hı tabi, pardon."
"Kendini tanıtmak ister misin." Diye soruyor sakallarını kaşıyarak. Kendimi tanıtmayı ne kadar istemesemde konuşup onun ilgisini çekmeyi arzuluyorum.
"Ben Yaren 17 yaşındayım."
"Sen en öne geç." Deyip onun yanındaki sandalyeyi işaret ediyor. Sakin kalmaya çalışıp sandalyeye doğru ilerliyorum. Sonra bir şey daha fark ediyorum ve bir şok daha yaşıyorum. Tekerlekli sandalye... Ona oturduğunu görünce ister istemez acıyorum. Belkide bu yüzden kimse yanına oturmuyor. Ama içimdeki his bunu hiç umursamıyor. Ne olmuş sakatsa yani? Bende üşengeçlikten hep yerimde oturuyorum zaten. Bunu dert etmeyeceğimi göstermek için ona bakıp gülümsüyorum. Ama bana aldırış etmeden resmiyle ilgileniyor. Resme baktığımda daha yeni başladığını anlıyorum. Sadece birkaç fırça darbesi var ama ustalıkla atılmış gibiler. Resmini incelediğimi fark edip bana dönüyor. Bir kez daha gülümsüyorum ama o ifadesizce bana bakıp beni süzüyor. Bir anlık cesaretle konuşuyorum:
"Seni daha önce görmüştüm sanırım." Deyip sırıtıyorum ama o suratındaki soğuk ifadeyle sırıtışım yüzümden siliniyor. Önüme dönüp hocanın söylediklerini dinliyorum. Bu gün yeni gelen bir öğrenci -ben- olduğu için herkesin serbest bir resim yapmasını istiyor. Yanıma döndügümde beni incelediğini görüyorum. Bakışlarının hala üzerimde olduğunu hissetsemde umursamıyor gibi davranıp elime kalemi alıyorum. Aklıma bir şey gelmeyince ona dönüp:
"Ne çiziyorsun?" diye soruyorum. Bana bakmıyor,konuşmuyor. Bu ne kadar sinirime gitsede ilk kez benden daha soğuk birini gördügüm için konuşasım geliyor.
"Bana bir fikir verir misin?" diye soruyorum. Bu sefer bana dönup:
"Rahatsız olmuyor musun?" diyor soğuk bir sesle. Ne olduğunu anlamayıp:
"Neden ki?" diyorum sonra bakışları bacaklarına kayınca sakat olduğu ićin sorduğunu anlıyorum. Bu gercekten cok kötu hissetmeme neden oluyor. Belkide herkes onu dışladığı ićin böyle diyorum içimden. Sonra bir cevap beklediģini hatırlayıp gülümsüyorum:
"Hayır." Cevap vermiyor ya da bana bakmıyor sadece resmini yapıyor. Onu incelemeye başlıyorum. Kumral saçları, mavi gözleri... Gerçekten çok hoş görünüyor. Bir anda hocanın sesiyle irkiliyorum.
"Bu resimleri evde bitirip 3 ders sonra getirmenizi istiyorum."
Herkes başını sallıyor ama onda bir tepki yok. Sanki dünyayla olan bağını koparmış gibi resim yapiyor. Ama kalemle çizmiyor sadece fırça darbeleri atıyor. Acaba ismi ne? Sorsam söyler mi ki? Sanmam. Ama ders çıkışı hocaya sorabilirim. Daha sonra bende bir manzara resmi çizmeye karar veriyorum. Bu konuda acemiyim ama yandaki ögrencilerin resimlerine baktığımda benimki gayet güzel görünüyor. Ona baktığımda beni incelediğini fark ediyorum. Bu beni biraz korkutsada aldırış etmeden soruyorum:
"Neden öyle bakıyorsun?" Cevap vermeyince sinirleniyorum.
"Bir şey söylemeyecek misin?"
Ama bunun saçma olduğunu fark edip susuyorum. Sonra fark ediyorum ki insanlara karşı bende böyleydim. Tamam bu kadar suskun değildim belki ama sonuçta pek kimseyle konuşmuyordum. Bir anda bana bakıp gülümsüyor. Bende ona gülümsüyorum. Sonra resmini yapmaya devam ediyor. Oda neydi şimdi? Deli filan olabilir mi? Kim durduk yere güler ki? Belki benim şu salak halimi komik bulmuştur. Ders bittiğinde sınıftan çıkmıyor. Bende onunla beraber çıkmak için oyalanıyorum. Hocanın gittiğını fark edince hayal kırıklığına uğruyorum. Hocaya onun ismini soracaktım. Belki söyler diye sormaya karar veriyorum: