Gözlerimi açtığımda saatı görüp yataktan fırlıyorum. Geç kaldım! Sonra bu günün Cumartesi olduğunu hatırlayınca kendime bir küfür ediyorum. Tekrar uyumaya çalışıyorum ama beceremiyorum. Bende yataktan çıkıp üzerime pembe, üstü şeker desenli sabahlığımı giyiyorum. Aşağı iniyorum. Her zamanki gibi ben ve hizmetliler var evde. Kahvaltımı edip tüm gün yabancı dizi izleyip patlamış mısır yemek için koltuğa gömülüyorum. Kapı zilini duyup koltukta başımu o yöne çeviriyorum. Semih'in geldiğini görünce tekrar laptopuma doğru çeviriyorum kafamı. Yanıma gelip laptopu kucağımdan alıyor.
"Bu gün senle işlerimiz var."
"Ne işi?"
"Ayça'yla geziyorsun şimdi sıra bende."
"Of Semih."
"Oflama hadi hazırlan biyerlere gidelim."
"Hiç halim yok. Tek yapmak istediğim burda oturmak, oturmak ve oturmak." sonlara doğru sesim fısıltı gibi çıkıyor. Semih'te beni kolumdan tutup yukarı doğru sürüklemeye başlıyor. Odama geldiğimizde beni bırakıp dolabımı karıştırıyor.
"Ne yapıyorsun?" diye soruyorum. Üzerime bir pantolon ve Ayça'yla gittiğimizde aldığım kazağı fırlatıyor.
"Hadi giyin seni aşağıda bekliyorum." deyip kapıya yöneliyor. O tam çıkacakken arkasından sesleniyorum:
"İyide nereye gideceğiz?" Dönüp bana bakıyor.
"Bilmem nereye istersen." diyır ve kapıyı açup dışarı çıkıyor. Verdiği kıyafetleri giyip aşağıya iniyorum. Beni baştan aşağı süzüp:
"Güzel olmuş." diyor. Çantamı alıp kapıya yöneliyorum oda beni takip ediyor. Kapının önünde duran Semih'in arabasına biniyoruz. Semih normalde 18 yaşında olduğu için arabası var. Yani okula 1 yıl geç başladı. Aslında 2 yıl anasınıfı okuduğu için böyle. Annesi benimle aynı sınıfta olabilmesi için böyle yaptı çünkü ailelerimiz çok yakın arkadaş. Kapısını kapatırken:
"Ee nereye gitmek istersin?" diyor.
"Hm. Kütüphane?" diyorum tereddütle.
"Ne kütüphanesi? İyice kafayı yedin sen. Ben ve kütüphane?" diyor alaycı bir şekilde.
"Bir kez gitsen ölür müsün? Hem orası gerçekten çok güzel, sesiz ve huzurlu." diyorum.
"Ahh. Sadece bir seferlik gidiyoruz bidahakine ben seçeceğim." diyor bıkkınlıkla. Bende şirince gülümseyip Ayça'ya Semih'e çaktırmadan mesaj atıyorum.
-Atatürk İl Halk kütüphanesine gidiyorum. Sende gelsene? :)
Biraz sonra gelen mesaj sesiyle irkiliyorum Semih bana bakıp:
"Kimden?" diyor.
"Hı şey annem evde yokum ya merak etmiş." diyorum. Sonra uydurduğum yalanın aslında gerçek olamayacak kadar saçma olduğunu anlıyorum. Beni merak etmezler ki! Semih bunu bilsede beni üzmemek için olsa gerek sesini çıkarmıyor. Sonra mesajı açıp okuyorum:
+Oralardaydım zaten süper bende çok sıkılmıştım! :)
-Tamam biz geliyoruz :)
+Biz derken? Başka kim geliyor?
Bu sorusuna cevap vermiyorum çünkü oda Semih'ten pek haz etmiyor ve söglersem gelmez. Oraya gelince arabadan iniyoruz ve içeriye giriyoruz. Ayça'yı görünce el sallayıp yanına yöneliyprum Semih'te Ayça'yı fark etmeyip peşimden geliyor. Birbirlerini gördüklerindeki ifadelerini anlatamam. Semih 'bu ne ya gidelim banane ben bunla durmam.' der gibi Ayça'ysa 'Of bu salakta gelmiş niye geliyo ki kız kıza olucaktık.' dercesine bakıyor bana. Bende sinsice gülümseyip: