Harry alarmın bitmek bilmeyen sesi ile uyanarak etrafa baktı. Açık bıraktığı pencereden içeri giren rüzgar şiddetle perdeleri havalandırırken ağrıyan boynunu ovdu. Bu kadar komfortsuz bir yatağa alışık değildi. Beli havaya kalkarken kırılacak sanmıştı. Üstelik bir haftadır spora gidemiyordu çünkü sevgili babası kredi kartlarını kapattığından ödeyecek parayı bulamamıştı. Aslında iş yerinin sahibi neredeyse Harry'e köle olabilirdi ama Harry bu imajı ona durumu anlatıp şimdilik ödeme karşılığı orada spor yapmayı teklif ederek bu imajını zedeleyemecek kadar egoluydu.
Saate baktığında ağzından bir küfür çıktı. Geç kalmıştı. Yine. Yataktan zıplayarak banyoya koşar adımlarla gitti. Eski jakuzisi yerine kutu kadar sadece kendi bedeninin girebildiği kabine girip hızlıca duş almış, dişlerini fırçalamış ve tabiki de giymekten nefret ettiği o klasik beyaz gömlek, siyah ceket ve pantolonu giymişti. Harry boy aynasında saçlarını düzeltirken şöyle bir durup kendine bakmıştı da, kesinlikle en iğrenç kıyafet bile üzerinde çekici duruyordu. Sırıtışla kendini süzmeyi bırakıp koluna saatini taktı ve kahvaltı yapmadan evden çıktı.
Metroya geldiğinde sadece biraz geç kaldığı için normal saatinden tıklım tıklım doluydu. İnsanlar birbirlerine yapışık bir şekilde gidiyordu neredeyse ve Harry yanındaki adamın ter kokusundan kusmamak için kendini zor tutuyordu. Gün harika başlamıştı!
O kadar sıktığı parfümleri anlaşılan o ki boşa gidecekti. Nefes alamayacak kadar dar bir alanda gidiyordu ve her saniye terliyordu. Yanaklarını şişirerek nefes almaya başladı. Gözleri sabırsızlıkla ışığı yanan durak çizelgesine bakıyordu. Daha iki durak vardı ve delirmek üzereydi. Üzerine yığılan tüm bu insanları şuan öldürmek istiyordu ama bir yandan onlarında aynı şeyi ona yapmak istediğine emindi. Bu seneye kadar hayatında hiç metroya ya da otobüse binmemiştiki! Hayır, abartmıyordu. Gerçekten binmemişti.
Sonunda isteği durağa geldiğinde kendini zorlukla dışarı attı. Ve eli direkt olarak cebindeki telefona gitmişti. Babasının numarasını bulup hızla aradı. Telefon açıldığında hemen söze girmişti. "Baba herşeye tamam. İşte de çalışırım, partilerede elveda derim hatta o koca kıçlı kadına her sabah kahve götürürüm ama arabam olmaz! Lütfen arabamı geri istiyorum! Bu şekilde işe mi gidilir ya?! Hem sencede yetmedi mi bu ceza? Bak ben gerçekten akıllandım."
Babasının uzun bir nefes alışını duydu. "Sana da günaydın oğlum." dedi ardından.
Harry kolundaki saate bakış atarken hızlı adımlarla yürümeye devam ediyordu. "Baba lütfen arabamı geri alabilir miyim?"
"Tabiki de alabilirsin Harry." Harry bir anlığına duraksadı. Doğru mu duymuştu?
"Teşekkür ederim teşekkür eder-"
"Maaşının tamamını her ay verirsen -tabi aç kalmak sıkıntı olmazsa- alabilirsin."
Harry'nin elleri yumruk halini alırken babasının kahkahası tüm telefonu doldurmuştu. "Şaka mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『one person can change your life 』✎ larrystylinson
Fanfiction; harry aynaya baktığı her gün, bir önceki olduğu kişilikten daha farklı biri olduğunu görüyor, tüm bunların sebebinin de bir kişi olduğunu iyi biliyordu.