GİRİŞ

7.6K 389 1.6K
                                    

***Giriş***

Güz mevsiminin dokunuşuyla yeşilden kahve tonlarına dönüşen bozkır düzlükleri alabildiğince uzanıp gidiyordu. Ahenkli renkler gökyüzüne taşınmış, turuncunun tonları güneşin gülümsediği atmosferi boydan boya fırça darbeleriyle geçmişti. 

Rüzgâr saçlarının arasından girip saç derisine ulaşmayı başardıkça genç kız, gücünü tüketmek üzere olduğunun farkına varıyordu. Issız yolda nişanlısının peşinden isteksiz ve sakin hareketlerle bisikletini sürüyordu. Dile getirmiyordu ancak oldukça yorulmuştu. Ayaklarının iç kısımlarında beliren ince sızı onu zorluyordu. Orhan, aralarındaki mesafe çoğaldığında bisikletini durduruyor genç kızın kendisine yaklaşmasını beklerken bir taraftan da soluklanmış oluyordu. O durduğunda nişanlısı beklenildiği gibi gayret gösterip hızlanmak istemiyor aksine daha da nazlanıyordu.

Sabahın erken saatlerinde yola çıkmış olsalar bile neredeyse kuşluk vakti olmasına rağmen buluşma yerine varamamışlardı. Saatlerdir pedal çevirmeleri epey yorucu olmuştu. Genç kız yaramaz ve huysuz çocuklar gibi mızmızlanmak isteğiyle doluydu. Bisiklet kullanmak hem yorucu hem savunmasız hissettiriyordu. Yine de Orhan'ına bunu dile getirmek istemedi. Çünkü nişanlısı mızmız kadınlardan hoşlanmazdı.

Orhan, arayı açınca bisikletini durdurdu. Omzunun üzerinden arkaya bir bakış attığında sevgilisinin yeterince yorulduğunu anladı.

"Bi'tanem iyi misin?"

Genç kız da duraksayarak başını kaldırdı. Keyifsizce de olsa başını olumlu anlamda salladı. Aynı cevabı yeniden duyacağından emin olarak bir kere daha sordu. "Ne kadar kaldı aşkım?" 

"Az kaldı, çoğunu geldik bi'tanem."

Genç kız bisikletine binip sürmeye devam eden nişanlısına burun kıvırıp son bir gayretle pedallara yüklendi. Buluşma noktasına yaklaştıkça içini adını koyamadığı bir huzursuzluk kaplıyordu. Yorgunluğuna verdi. 

Kuşların sabah şarkılarını söylediği tatlı cıvıltıları havada dans ederken genç kız doğaya kayıtsız kalarak buradan dönecekleri yolu düşünmeye başlamıştı. Keyfi hepten kaçtı. Dinlenmeden geri dönüş yoluna düşme düşüncesi zihnine tüm işkenceleri hücum ettirmişti. Bisikletini durdurarak alnından kayan terleri elinin tersiyle sildi. Bedenini esneterek tutulan belini ovuşturdu. Onun durduğunu fark eden genç delikanlı da durarak ardında kalan sevgilisine baktı. Sabırsız heyecanını içine iyice bastırarak yorulan sevgilisine güç vermeye niyetlendi.

"Bak aşkım!. Şu tepedeki kayaları görüyor musun? İşte oraya gidiyoruz." Genç kız sevgilisinin işaret ettiği yöne baktığında tarif ettiği yüksek kayaları görmüştü. Başıyla onayladı. "En kenarda olan turuncu renkli anıtı gördün mü?.. O, Yazılıkaya.."

Genç kız uzun yıllar Eskişehir'de yaşamış olmasına rağmen burayla ilgili hiç bilgisinin olmadığına hayıflandı. Ne duymuş ne de gelmişti. Durdurduğu bisikletinin üzerinden ileriye doğru uzun uzun baktı.

Genç delikanlı bunu fark edince gözleriyle bölgeyi iyice taradı. "Burası Frigya bölgesi bi'tanem. O dönemlerde dini ayinler burada yapılıyormuş."

Görüşme için ıssız ve tarihi bir yer seçilmiş olması anlamsız geldi. "Neden burada görüşeceksiniz?"

Orhan onun sorusunu duymazdan gelerek acele etmesini işaret edip önüne döndü ve bisikletini sürmeye devam etti. Genç kız sevgilisinin yüzünde beliren kaygıdan huzursuz olmuştu. Nedense fazla açıklama yapma gereği duymuyordu. Kimlerle görüşeceğini bilmiyordu. Tek söylediği sahip olduğu haritayı sosyal medyadan tanıştığı birilerine satmış olduğu ve karşılığında iyi para alıp babasına yardım edeceğiydi. Başka detaya girmiyordu. Şüpheleri vardı genç kızın. Orhan'ı tedirgin eden bir şey olduğunu hissediyordu çünkü. Acaba bu kadar yolu gelmeye değecek miydi?

İZ PEŞİNDE (Raflarda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin