bir

37.4K 935 738
                                    

Yoongi
——————————

Sonunda evimin kapısının önüne geldiğimde son kalan gücümle anahtarla kapıyı açıp içeri geçtim. Bütün gün iş çok yorucuydu ve üstüne üstlük son otobüsü kaçırmış, onca yolu yürüyerek gelmiştim. Kapıyı kapatıp, montumu herhangi bir yere fırlatıp kendimi salondaki kanepeye attım. Gözlerimi yumdum. Tek istediğim güzel bir uyku çekmekti. Karnım açtı, ama kalkıp yemek hazırlamaktansa; yattığım yerde kıvrılıp uyumak daha mantıklı ve cazip geliyordu. O yüzden yatmaya devam ettim.

Daha henüz 10 dakikadır yatmıştım ki telefonuma gelen bildirim sesiyle, güzel uykum bölünmüş oldu. İlk başta gözlerimi açsamda, sonradan önemli olmadığını düşünüp yeniden mutlulukla gözlerimi yumdum. İki dakika sonra tekrar gelen bildirim sesiyle sinirle soludum. "Sikeyim gecenin bu saatinde hangi kıçı kırık mesaj atar ki?!" Hışımla cebimden telefonumu çıkartıp gelen bildirimlere baktım. Bilinmeyen bir numaradan iki mesaj vardı.

Kaşlarımı çatıp, kilidi girdim ve mesajlar kısmına girdim.

Bilinmeyen numara
Kanepede uyumamalısın Yoongi. Bebeğimin üşütüp hasta olmasını istemiyorum.

Bilinmeyen numara
Mesajlarıma cevap ver seni küçük kedicik.

"Siktir ne?" Bu kişi her kimse -ki büyük ihtimalle götü sikik arkadaşlarımdan biriydi- saçmalıyordu. 'Bebeğim' mi? 'Kedicik' mi? Göz devirip telefonu kilitleyip masaya koydum. Ve tekrardan huzurla uykuma dalmaya çalıştım. Cevap vermezsem herhalde keserdi bu saçma olayı.

Dakikalar sonra yeniden gelen bildirim sesiyle çığlık attım. Hadi ama uyumak istiyordum! Tek istediğim lanet bir uykuydu! Hızlıca tekrar telefonu alıp gelen mesaja baktım.

Bilinmeyen numara
Bebeğim mesajları okuduğunu biliyorum. Lütfen babacığına cevap ver. Aksi halde babacık çok kızacak. Bunu istemeyiz, değil mi?

Pekala, bu kişi her kimse fazla oluyordu. Babacık'ta neyin nesiydi? Saçma salak birisinin saçma salak bir oyununa dahil olmayacaktım. Parmaklarımı klavyede gezdirdim. Cevap vermezsem susmayacaktı anlaşılan.

Ben
Ne saçmalıyorsun?

Mesajı gönderdim. Birkaç dakika bekledim. Sonunda mesaj gelmişti.

Bilinmeyen numara
Aw, bebeğim... Endişelenme babacık sana her şeyi anlatacak ve anlamanı sağlayacak.

Ne? Ancak ben daha algılayamadan bir mesaj daha geldi.

Bilinmeyen numara
Ama şimdi uyuman gerek. O güzel yatağına gir, tabiki önce üstünü değiştir. Babacık yarın senin için gelecek, balım.

Bir süre daha ekrana boş boş baktım. Ne kadar süre oldu bilmiyorum ama sonunda mesaj gelmeyi kesmişti. Telefonu kilitleyip masaya koydum. Bu da neydi şimdi? Ne sikim dönüyordu burda? Başımı hızla iki yana salladım. Hâlâ birisinin oyunuydu bu. Oturduğum yerden doğrulup odama doğru yol aldım. Koltuk pekala rahatsızdı. Zaten uykum da iyice kaçmıştı. Hızlıca üstümü değiştirip çalar saatimi ayarladım. Dişlerimi fırçalayıp, yorganımın altına girdim. Olan saçma şeyleri düşünmemeye çalışarak uykuya dalmaya çalıştım.

〜〜

"Yoongi! 2 numaralı masa!" Bana seslenilen ses ile hızla elimdeki bezi bırakıp kasanın önüne geçtim. Aşçının uzattığı tabağı alıp verdiği masaya doğru ilerledim. Siparişi onlara verirken gülümsedim. İnsanlara karşı güleryüzlü olmalıydık. "İşte siparişiniz." Kadın bana dönüp gülümsedi. "Teşekkürler."

Arkamı dönüp, yeniden kasanın arkasına girecektim ki, birisi kolumdan tuttu. Dönüp baktığımda bunun iş arkadaşım Jimin olduğunu gördüm. Tek kaşımı kaldırdım. "N'oldu?" Gözlerini bir yerden çekip bana dikti. "Bir masaya sipariş götüreceksin." Jimin'in yüzünü inceledim. O gergin miydi yoksa bana mı öyle geliyordu? Bu defa kaşlarımı çattım. "Bir terslik mi var Jimin?" Onun da kaşları çatılmıştı şimdi. Bana doğru yaklaştı. "Bir adam... Ona bir garson gönderdik ama ille de seni istiyor." Kaşlarım havalanmıştı bu defa. Bakışlarımı, Jimin'in baktığı yere çevirdiğimde bir masada oturan adamla karşılaştım. Adam direk olarak bize(?) bakıyordu. Jimin hızlıca beni kasanın arkasına çekti. Elime tepsiyi tutuşturdu. "Hadi git de ver, siparişler var malum." Başımı sallayıp masaya doğru ilerledim.

Tepsidekileri masaya koymaya başlamıştım ki, üzerimde hissettiğim bakışlarla başımı adama doğru çevirdim. Koyu gözleriyle beni izliyordu. Rahatsız olduğumu belli edercesine bir adım geriledim. Sonunda tepsiyi göğsüme yaslayıp eğildim. "Afiyet olsun." Tam gitmek üzereydim ki, bileğimden tutulunca olduğum yere çivilendim. Başımı hafifçe sağa çevirdim. Bana bakmıyordu. "Bu gece için hazırlan Yoongi." Kaşlarımı çattım. Ne demekti şimdi bu? "Anlayamadım?" Ona doğru bir adım attım. O ise hiç bir şey olmamış gibi masaya sayamadığım ama sipariş ettiği şeylerden daha fazla para olduğunu düşündüğüm yüklü bir miktar parayı, masaya bıraktı. Ardından güneş gözlüğünü takıp bana döndü. Kulağıma yaklaştı. İrkilip bir adım geri gideceğim sırada belimden tuttu. Daha ben bir şey diyemeden kulağıma fısıldadı. "Babacık sana her şeyi anlatacak, prenses." Ardından, kulağımın altına hızlıca bir öpücük kondurup, kafeden çıktı.

Gözlerimi pörtletip arkasından bakakaldım. Yavaş yavaş parçalar yerine oturuyordu. Bu dün gece bana yazan salaktı. Bir an için gözümün önü karardı, hızlıca sandalyeden tutundum. O az önce benim boynumu öpmüş müydü? Kahrolası! Ayrıca egoistlik taslayıp onca şey sipariş ettiği halde hiçbir şeyi ağzına dahi sürmemişti. Zengin züppe! Sinirle masadakileri toplayıp parayı da alıp kasaya doğru ilerledim. Kasadaki çocuğa parayı verdim ve yemekleri söyledim. O ise arta kalan parayı bana uzattı. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Bu para fazla. Al." Gözlerim hızlıca elindeki para ile çocuğun yüzünde gidip geldi. "Al onu da kasaya koy." Ardından bir şey demeden hızlıca arka tarafa geçtim. Jimin koşarak yanıma geldi. "Ne oldu? Sana bir şey dedi mi?" Sinirle soludum. Aklıma yeniden dolmuştu her şey ve çıldırmak üzereydim. Sıkıntıyla saçlarımı çekiştirdim. "Hiçbir şey olmadı Jimin." "Ama-" "JİMİN!" Jimin kendisine seslenilince sözü yarım kalmıştı. Eh, benimde işime gelmişti haliyle. Gözlerimi yumup burun kemerimi sıktım. "Yoongi, 7 numaralı masa!" Gözlerimi açtım. İşime konsantre olmalıydım. "Geliyorum!"

Pink Lady 『γσσηδεοκ』Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin