Elimdeki oyuncak ayıyı yanıma koyup dinozoru aldım. "Roar! Seni yiyeceğim bay ayı!" Dinozoru alıp ayının üstüne çıkardım. Sanki onu yiyormuş gibi olmuştu. Oyuma o kadar dalmıştım ki, yanımda dikilen adamı fark etmemiştim. Ancak yanımdaki ufak kıkırtıyla başımı o tarafa çevirdim. Kapıya yaslanmış beni izliyordu. Kaşlarımı çattım. "Ne yapıyorsun?" Yavaşça yanıma geldi. Oyuncak alanımın kapısını açıp beni çağırdı. Tek kaşımı kaldırıp baktım. "Ne?" Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. "Babacığına gel." Bir süre öylece yüzüne baktım. Pekala, tarif edilemez yada inkar edilemeyecek bir cazibesi vardı. Yavaşça ona doğru emekledim. Beni kucağına alırken, içindeki mutluluğu hissedebiliyordum. Burnunu saçlarıma daldırdığında kokumu içine çektiğini hissetmiştim. "Hadi seninle dışarı çıkalım sevgilim." Dediği şeyden dolayı gözlerimi büyütüp ona döndüm. "N-ne?" O ise kıkırdadı. Saçlarıma öpücükler kondurmaya başladı. "Bu doğru, sen benim minik sevgilimsin." Hızlıca başımı onun omzuna yasladım. Yeterince utanmıştım.
Beni dışarda serili bir sofra bezine oturtup tekrar içeri girmişti. Etrafı incelemeye başladım. Burası cidden çok güzeldi. Gözümü alamıyordum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sonunda geldiğinde, bakışlarım onu bulmuştu. Elindeki büyük sepeti yere bırakıp yanıma oturmuştu. Meraklı bakışlarımı yüzünde gezdirirken yavaşça sepetin içindekileri dışarı çıkarmaya başladı. "Piknik yapacağız bebeğim." Heyecanla gözlerimi büyütüp ona baktım. "Cidden mi!" Gülümsedi. "Elbette güzelim." Ardından büyük bir sandiviçi bana doğru uzattı. Elinden alıp yemeye başladım. Acıkmıştım. Yanıma büyük bir bardak portakal suyunu da koymuştu. Sessizce geçen bir yemek faslından sonra etrafı toparlayıp içeriye götürdü. Yanıma tekrardan geldiğinde, beni kucağına alıp köprünün üstüne çıktı. Yavaşça suya baktığımda içinde birkaç tane balığın olduğunu gördüm. Çok güzellerdi! Onlara doğru uzandığım sırada Hoseok beni geri çekti. "Bebeğim suya mı girmek istiyorsun?" Başımı hızlıca aşağı yukarı salladım. "Evet!" Tek kaşını kaldırmıştı. "Evet, ne?" Alt dudağımı büzdüm. Hâlâ o kelimeyi söylemek garip hissettiriyordu. "Evet, babacık. Suya girmek istiyorum." Kocaman gülümsedi ve burnuma ufak bir öpücük bıraktı. Beraber içeri girdik. Beni odama çıkarttı. Büyükçe bir dolabı açıp içinden birkaç parça kıyafet çıkardı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gördüğüm kıyafetle gözlerimi büyüttüm. Onu giymeyecektim herhalde? Değil mi? Ancak umut kırıntılarım Hoseok'un bana doğru yaklaşması ile tamamen yok olmuştu. Hızlıca üstümdeki tişörtü çıkartıp -günlerce aynı kıyafetle kalmadım- altımdaki şortu da çıkardı. İlk önce gömleği giydirip ardından gereğinden fazlaca kısa olan tulumu giydirdi. Tamamen giydiğimde fark ettim ki, görünüşüne kıyasla rahattı. Hoseok bir kaç adım geri atıp beni süzdü. Yanaklarımda hissettiğim sıcaklıkla başımı eğdim. Tamam, kabul; utanmıştım. Çünkü çok güzelmişim gibi bakıyordu. Oysaki değildim. "Çok güzelsin sevgilim." Ne ara yanıma geldiğini bilmediğim için, irkilerek ona baktım. Tam dibimde durup, gözlerimin içine bakıyordu. Dudaklarını yalarken, mahcupça başımı geri eğdim. "Yalan söyleme. Eminim benden daha güzelleri de vardır." Gülmesini beklemiştim, ama hayır gülmemişti. Aksine çenemden tutup ona bakmamı sağlamıştı. "Yanılıyorsun, bebeğim. Sen, bu dünyadaki en güzel kişisin sevgilim." İşte yine yapıyordu...
"Ve ben, bu güzelliğe sahip olduğum için çok şanslıyım." Ardından dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Kalbimi deli gibi çarptırıyordu...
Elini belime koyup, geri çekildi. "Hadi, aşağı inelim de seni suya sokalım biraz." Başımı salladım usulca. Çünkü kendime gelememiştim, yine. Beni kucağına alıp, aşağı indi. Bahçeye tekrar çıktığımızda suyun yanına ilerledik. Sonunda beni yere bıraktığında, ilk başta dengemi sağlayamamıştım. Hadi ama günlerdir yürümüyordum, o beni taşıyordu! Elimden tuttuğunda ona baktım. Gülümseyerek bakıyordu bana. "Belki de bazen seni yürümen için bahçeye çıkarmalıyız balım. Böyle giderse kucağa alışacaksın." Saçlarıma öpücük bıraktı. "Ve ben bunu istemiyorum. Şimdi, hadi yüz bakalım." Beni hafifçe suya doğru ittirdiğinde, ayağıma değen soğuk su ile irkildim. Tam çıkacağım sırada yanıma geldi ve tekrar elimi tuttu. "Bebeğim korkacak bir şey yok. Hadi tamamen gir." Su, göründüğünden biraz daha derindi. Ve benim diz kapağımın üstüne geliyordu. Suya alışana kadar birazcık suyun içinde oyalanmaya başladım.
ωεΐτα ----------
O esnada bacağına bir şeyin değmesi ile Yoongi çığlıklar atıp panikle Hoseok'a doğru koşturdu. "TANRI AŞKINA! BACAĞIMA BİR ŞEY DEĞDİ!! SUYUN İÇİNDE BİR ŞEY VAR AL ONU BABACIK AL!!" Başını onun omzuna yaslarken ne dediğinin farkında değildi. Çünkü olsaydı, önce Hoseok'u sonra kendisini yok ederdi.
Hoseok ise, kucağında korkuyla debelenen bedene bakıp, bakışlarını suya indirdi. Minik balığı görmesi ile kahkahalar atarak gülmeye başladı. Yoongi, burnunu çekerek başını kaldırdığında, babacığının kahkahalarla güldüğünü görünce kaşlarını çatıp ona vurmaya başladı. "Yah neden gülüyorsun! Bir şey var diyorum suyun içinde!" Hoseok sonunda gülmeyi kestiğinde, gülerek ona döndü. "Bebeğim yalnızca balıkmış." Yoongi'nin kaşları merakla havalandı. "Balık?" Hoseok gülümseyip alnına öpücük kondurdu. "Evet, balık. Sabah görmüştük ya hani." Yoongi, hatırladığı şeyle kocaman gülümsedi. "Ah! Evet tabi ya! Balııık!" Sonra bacağına deyip onu korkuttuğu aklına gelince alt dudağını büzdü. "Ama beni korkuttu." Hoseok, karşısındaki sevimlilik abidesi ile öleceğini sandı. O çok güzeldi ve çok tatlıydı. Saçlarını okşayıp, kendine çekti kısa olanı. Burnunu yumuşak saçlara daldırıp kokusunu içine çekti. "Korkma bebeğim. Babacık seni korumak için her zaman burda olacak. Sana söz veriyorum." Yoongi ise, kendini ilk kez onun yanında güvende hissetmişti. Usulca gözlerini kapatırken başını onun boyun girintisine soktu. "Mmh.." Mırıldandığında, Hoseok artık eve geri dönmenin vaktinin geldiğini anlamıştı. Hızlıca bebeğini kucağına alıp yatak odasına götürdü. Üstündekileri çıkartıp, rahat, şort ve bol, uzun bir tişört çıkartıp giydirdi. Yoongi ise, çoktan uykuya dalmıştı. Hoseok kendi üstünü de değiştirip güzel çocuğun yanına uzandı. Onu kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Kendisininde biraz uykuya ihtiyacı vardı.
----------
İki gündür falan yazamıyordum çünkü telefon resetlenmişti ve haliyle wattpadde silinmişti. Dün akşam yükledim ve yükler yüklemez yeni bölümü yazdım.
Lakin uyuyakalmışım. Sabah uyanınca bitirdim -yani şimdi-. Bu yüzden, üzgünüm. Affedin 🙏🏻
Umarım güzel bir şeyler yazabilmişidir. Sonları hiç bir zaman toparlayamıyorum :(
Ve uhm, bu arada; sizden tek ricam beğenmeyi unutmayın. Ben bir şeyler için çabalarken bunun karşılığını alamamak biraz üzüyor. Okuyan onca kişi varken yalnızca belirli kişilerin oy vermesi... Kısacası lütfen beğenin!~