Jaemin; italik
Haechan; kalın ve italik
Mark; kalın ve düz-👑-
"Bayağı yalnız olmalısın,huh?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Görünüşe göre her zaman tek başınasın,seni gördüğümde diğer insanlarla konuşmaya çalışıyordun. Onlar ise senden uzaklaştı..."
"Ne yani?! bir canavar istediler ve aldılar."
"Oh...görüyorum."
Jaemin... o değişik biriydi. Onu umursamıyordu. Aslında, onunla konuşuyordu. Donghyuck en son kiminle düzgün bir şekilde konuştuğunu hatırlayamıyordu.
Yıllar sonra o ve ailesi birbinden ayrılmıştı, ve sonradan kendi başına yaşamak için taşındı. Yapayalnızdı. Burada onu seven kimse yoktu.
"Donghyuck?"
"Efendim?"
"Neden sadece yalnız yaşamayı bırakmıyorsun? Bana sahipsin,senin arkadaşınım biliyorsun. Yalnız kalmayı bırakabilirsin."
"Yapamam."
"Neden olmasın ki?"
"Daha fazlasına ihtiyacım var."
"Pekâla."
Jaemin onu anlayan tek kişiydi. Tanıştığı gizemli adam olan Jeno'ya beslediği sevgi, Donghyuck'un insanlara olan sevgisi kadar garip ve güçlüydü.
Ancak, Donghyuck insanları doğduğu günden beri sevmiyordu. Hayır. Donghyuck onları seviyordu çünkü aralarından hiçbiri onu sevmiyordu.
Acılarıyla sevgi ile örterek başa çıkmaya çalışıyordu. Sevgi en iyisi. Sevgiyi kimse geçemez. Sevgi, her şeyden daha büyük. Basitçe söylemek gerekirse; Donghyuck sevmeyi severdi. Ama acıtırdı çünkü onun sevgisine karşılık yoktu.Ufkunu harcıyor, tek bir kişiye odaklanmak yerine hepsine odaklanıp seviyordu. Diliyordu, umuyordu belki bir gün onun sevgisine karşılık verebilecek bi gelecekti. Çok uzakta, Jaemin tek onu seven kişiydi. Fakat Jaemin yeterli değildi. (Y/N; sevin şu çocuğu yaa:( Çok masum değil mi?)
Jaemin ihtiyacı olan değildi. Biraz daha fazlasına ihtiyacı vardı. Ne olduğunu bilmiyordu fakat daha fazlasına ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Çok fazla ihtiyacı vardı.
"Seni biriyle tanıştırmak istiyorum,tamam mı?"
"Evet,tabii ki."
"Onun adı Lee Minhyung nam-ı değer Mark Lee."
"Oh,gerçekten mi?"
" Anormal derecede garip davranır ve arkadaşı yoktur. Ama onunla anlaşınca çok tatlı biri olduğunu göreceksin."
"Aşırı derecede anormal hareketler derken? Ne demek istiyorsun?"
"Oh göreceksin." Jaemin kıkırdadı. Bu biraz kokutucuydu.
"Evet, orada!"
Şaşırtıcıydı. O,Lee Donghyuck, Mark Lee'nin yakışıklılığından tamamen büyülenmiş durumdaydı. Bu muhteşem melek görünüşlü adamın nasıl garip davranışları olabilirdi?
Biliyordu. Kesinlike biliyordu. Aradığı buydu. Aradığı sevgi buydu.
Donghyuck onunla konuşmak istiyordu. Onu güzel selamladı fakat sonra... Sonra yeni yeni sevdiği ona korkunç bir şey söyledi,
"Beni kızdırıyorsun."
Ve yine oldu.
Geri dönüşü yoktu.
Onun sevgisi Mark'ı kızdırıyordu.
Sebepsiz.
Benim canavar olmamı istiyorsun.
Pekâla, senin için bir canavar olacağım.
Minhyungie.
Canavarı olmak için her şeyi insanca yaptı. Mark ondan nefret etti. Donghyuck nefreti kabul etti ve daha güçlü yaptı. Hissetmek zorundaydı. Sevgili Mark'ı hissetmek zorundaydı.
Ve aşktan kurtulamazsa, Mark'ın nefretiyle kemdini tatmin edecekti. Mark'ın nefretini kucakladı. Bunu sevdi. Nefretiyle kendini boğuyordu.
Ama yine de...
Bu onu öldürdü.
İhtiyacı olan şekilde sevilmemesi onu öldürüyordu.
Hepsi senin suçun Mark.
Hepsi senin suçun.
-👑-
Mark :((
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster | MarkHyuck
Fanfiction"...lütfen benden nefret etme." hikaye bana ait değildir. zulllas'a aittir.