Haechan; kalın ve italik
Mark; kalın ve düz-👑-
"Cehennem adına! Neler oluyor?"
Onu arkadan çeken güçlü kollar hissediyordu. Şaşırmış gözleri Mark'ın sinirli gözleriyle buluştu. Neden Mark buradaydı? Ölmesini izlemek için?
Eğer öyleyse neden onu durdurmuştu? Neden Donghyuck'un ölüme düşmesine izin vermemişti? Sonra o her şeyde kazanmıştı. Mark hepsini kazanmıştı. Donghyuck'un ruhunu, kalbini ve hayatını kazanmıştı.
"Seni sinsi piç, ne yapmaya çalışıyorsun? Çatımdan atlayarak ne yapmaya çalışıyordun? Beni bir cinayetle suçlamaya mı çalışıyorsun? Ya da başka bir şeyle?"
Mark onu hırpalıyordu, bu acıtıyordu. Onun güçlü kolları Donghyuck'un güçsüz kollarını eziyordu. Acıtıyordu. Çok acıtıyordu. Ama içindeki acı daha çok acıtıyordu. Çok daha fazla acıtıyordu.
Acı şimdi onu elde etmek istedi, şimdi ölmesini istedi. Daha fazla onunla savaşamayacaktı. Böyle bir şeyi yapmanın anlamı yoktu. Kimse onu sevmiyordu, daha fazla yaşamasına gerek yoktu. (Y/N; çürüdük yeter artık bir kere pozitif bak ya ıeorıe)
Mark ondan nefret ediyordu. Ondan nefret etmesi Donghyuck'un ölmesi için dua etmesi yeterdi. Şimdi Mark'ın dileğini gerçekleştirecekti. Ve Mark'a zorla gülümsedi.
İlk kez acısını gülüşüne yansıtmıştı. Tartışmasız en sahte gülüşü buydu. Ve Mark onu gördü. Donghyuck'u hırpalamayı bırakıp sunduğu garip gülüşü izlemeye başladı. Yüzünde çok belli oluyordu.
"Ben sadece dileğini yerine getiriyordum.Şu an mutlu olmalısın, benimle daha fazla anlaşmaya girmeye gerek yok."
"B..be...benim dileğim...ne hakkında geveliyorsun seni piç? Bu senin numaralarından biri mi?!"
"Tam tersine. Gerçekten isteğini yerine getiriyordum. Ölmeye gideceğim."
"Sen...ne?"
"Aww hadi ama Minhyungie. Seni seviyorum, fakat sen neden bu kadar yavaş olmak zorundasın,ne kadar acıttığını göremiyor musun? Sadece ölmeme izin veremez misin?"
Donghyuck sadece Mark'ı sevdiğini mi söylemişti? Ölmek istiyordu çünkü Mark ona söylemişti?
Mark birkaç dakika boyunca kafası karışmış bir şekilde göz kırpıyordu. O Donghyuck'tan nefret ediyordu ve bu piçte? Ya da yanlış mı düşünmüştü?
Neden Donghyuck'un yüzünde üzgün bir ifade vardı? Aptal, muhtemelen ne dediğini bilmiyordu. O oldukça iyi görünüyordu. Donghyuck muhtemelen Mark'a onu sevdiğini söylediğini fark etmemişti.
"Lütfen Mark, bu acıtıyor. Gerçekten. Neden bana inanmıyorsun? Eğer istiyorsan beni öldürebilirsin. Benim için fark etmez. Sadece lütfen bunu hemen yap,çok fazla acıtıyor."
Onun sorunu neydi? Donghyuck tanıdığı gibi davranmıyordu. Burada bir şeyler ters gidiyordu.
Bu Donghyuck değildi, Mark'ın tanıdığı değildi. Bilmiş,kan emen minik piç ve bir ışık gibi başını belaya sokan değildi.
Bu Donghyuck yaralıydı. Gözlerinde zerre fesatlık yoktu. Sadece acı vardı. Acı çok derinleşmiş şekilde gözlerinde köklerini salmıştı. Mark yardım edemezdi fakat genç olana üzülmüştü.
"Ne için bekliyorsun? Gerçekten beni acı çekerken görmeyi seviyor musun? Bu sen değilsin,Minhyungie. Sanırım bu ben olabilirim. Seni temin ederim bunca yıl acı çektim, şimdi lütfen ölmeme izin ver. "
Ölmeme izin ver. Donghyuck resmen onu öldürmesi için ona yalvarıyordu. İznini istiyormuş.
"Şimdi ölebilir miyim,Minhyungie? Yapabilir miyim, lütfen? Bu gerçekten çok acıtıyor."
"Aptal."
"Hmm?" Donghyuck'un gözleri Mark'a kafası karışmış bir şekilde bakıyordu.
"Sen bir aptalsın,Donghyuck. Ölmene izin vereceğimi mi sanıyorsun ya da seni öldüreceğimi? Cinayetle suçlanırdım ya da intihara yardım etmek ya da her neyse. Sen gerçekten aptalsın. Ve bende gerçekten aptalım. Şimdi ben burada seninle yapışmış bir şekilde. Yalnız bırakamıyorum çünkü biliyorum, çatıdan atlamak isteyeceksin sonra senin kirli kanlarını ellerimde hissetmek istemiyorum. Şu an sana yapışığım ,değil mi?"
Mark güldü. Gece çatıda otururken bir eli Donghyuck'un elini diğeri ise kafasını tutuyordu. Bu dünyadaki tüm insanlar arasından Donghyuck'a yapışık kaldı. Gerçekten komikti.
Donghyuck onun yanına oturdu, oldukça karışık bakıyordu ve bu Mark'ın daha çok gülmesine sebep oluyordu. Donghyuck'un karışık bakan yüzü kesinlikle bilmiş Lee Donghyuck'tan daha paha biçilmezdi. Çok komikti, bu durum çok saçmaydı.
Donghyuck'un buradan ayrılıp yukarı çıkmasını bekliyordu, ona güldü. Onun oyununa nasıl aptal gibi bir daha düştüğünü anlatıyordu. Ama bu olmadı. ve mark bunun olmayacağını biliyordu.
Donghyuck'un gözlerindeki o son derece karışık bakış yüzünden bunu biliyordu.
Bunu biliyordu çünkü ayağa kalktı ve Donghyuck'u omzuna aldı,küçük olandan hiç şikayet gelmedi. Mark'ı utandıracak ya da sinirlendirecek sinir bozucu ya da bitmeyen espri sözcükleri yoktu. (Ay sen espri mi sandın mk :()
Sadece küçük bir sürpriz vardı hepsi bu kadar. Donghyuck sessizdi. Gerçekten çok sessizdi.
Mark kazanmıştı. Kedi ve farenin oynadığı saçma oyunu kazanmıştı, ve ödül olarak gerçekten depresif görünen Donghyuck'u almıştı.Oh, ne ironi.
Mark apartmana giden bütün yolda gülmüştü, kimse şikayet etmeye gelmemişti.
Apartmanın kapısını açarken bile gülüyordu. Kafası karışmış olan Donghyuck'ı yere bıraktı ve sakinleşmesi için sigara uzattı.
Mark yeterince sakinken, şu acısını çeken sinir bozucu piçe baktı.
"Donghyuck,seninle ne yapacağım?"
-👑-
BİTTİ SONUNDAAA OEIRTOEWIEPWQOIEWQ ÇOK MUTLUYUM. Çok uykum geldi saat 4:49 bölümü atıp uyumaya gidiyorum hadi bye :* bu arada piç demesi çok havalı OIEWOPRIEWRIWERIWE
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Monster | MarkHyuck
Fanfiction"...lütfen benden nefret etme." hikaye bana ait değildir. zulllas'a aittir.