Doktorun iki saatliğine ayrılacak olmasını fırsat olarak görmüştü Stajyer. Eşcinsel'in ebeveynleriyle yapılacak toplantı için poliklinikten çıkan doktoru izledi, gittiğinden emin olduktan sonra biraz su ve doyurucu değeri yüksek yiyeceklerle Eşcinsel'in tutulduğu odaya girdi. Genç gerçekten bitkin haldeydi, tüm vücudu yara bere içerisinde kalmıştı. Bunları şimdilik bir kenara bıraktı, yanındaki tekerlekli masaya koyduğu yiyeceklerle Eşcinsel'in önünde durdu.
"Hey."
Bu kısa seslenme bile bağlı gencin korkması için yeterliydi. Geriye doğru gitmeye çalıştı, bu sırada zorlanan bilekleri yüzünden boğuk bir inleme yayıldı odaya.
"Sakin ol, zarar vermeyeceğim. Sadece... Sadece biraz yiyecek getirdim, üzgünüm elimden ancak bu kadarı geliyor. Ama bundan kimseye bahsedemezsin, olur mu?"
Sessizliği onay olarak algıladı Stajyer.
"Pekala, şimdi ağzını çözeceğim."
Elleri Eşcinsel'in başının arkasına gitti ve bağlanan bezi çözdü hızlıca. İlk önce biraz su içirdi, daha sonra küçük parçalarla yemeğini yedirdi. Tekrar içirdiği suyla birlikte tekrar ağzını bağlamak için bezi eline aldı. Eşcinsel'in konuşmamasını memnuniyetle kabul etti, sesini duymak istemiyordu.
"Neden?" diye sordu iç sesi. "Vicdanın mı sızlar?"
İç sesini görmezden geldi, geçen seferki gibi.
Ağzını bağladı, bezin arasına sıkışan saçları çıkarmaya çalışırken başka bir bez yavaşça kaydı Eşcinsel'in boynuna doğru.
Gözlerine bağlanmış olan bez gevşemiş olacak ki, harekete karşı gelemeyip açılmıştı.
Uzun zamandır ışık görmemiş gözler kısıldı ve kırpıldı.
Ve sonra, Stajyer'in gözlerine odaklandı.
Bakışma iki genç içinde beklenmedikti. İki kahverengiden birisi acıyla, bitkinlik ve kırgınlıkla bakarken diğerinde şaşkınlık ön plandaydı.
Stajyer, bakışmayı kesip hızlı hareketlerle tekrar bezi Eşcinsel'in gözlerine bağladı ve tek kelime etmeden eşyaları alıp çıktı.
Vicdan gelmişti. Stajyer kapıyı açmıştı. Göz gözeydiler.