Doktor, ebeveynlerle yaptığı görüşmeden dönerken mutluydu. Eşcinsel'in tedavi edilmeden eve dönmemesi konusunda hemfikir olmuşlar, tedavi olarak ne gerekiyorsa yapılmasına izin vermişlerdi. Polikliniğe metreler kala gökyüzüne yükselen alevleri gördü, sonra itfaiye ekiplerini, polisleri, ambulansları...
Korkuyla arabayı durdurup koştu.
"N'oluyor! Tanrım, işyerim yanıyor, bir şeyler yapın memur bey! Burası benim ekmek teknem, gözümün önünde yok oluyor yardım edin!"
Polisler Doktor'u sakinleştirmeye çalışırken içeriden iki kişi çıkardı itfaiye ekipleri. Birisi Stajyer, diğeri üç günde bir gelen Temizlikçi.
Çıkarılır çıkarılmaz çöken yapı, Doktor'un gözlerinin korkuyla açılmasına neden oldu.
"İçeriden çıkarılan başka birisi var mı?"
"Hayır."
Memurun verdiği cevap korkularının giriş kapısıydı.
"İÇERİDE HASTAM VARDI, KURTARIN ONU! İÇERİDE KALDI O!"
İmkansızdı. Poliklinik çoktan çökmüştü, şuan içeriye girmeye çalışmak intiharla eş değerdi. Ve içeride kalan için yaşam bitmişti, bu enkazdan kurtulan olmayacağı net bir şekilde belliydi.
Sabaha kadar süren yangın yan binalara sıçrasa da kontrol altına alınmış, boşaltılan binalar sayesinde yaralanan olmamıştı. Eşcinsel'in bedeni bulunamamış, ahşap yapıdan geriye yalnızca küller kalmıştı. Elektrik arızasından kaynaklandığı düşünülen yangın Doktor'un emeklerinin sonu olmuş, ayrıca hastasını kaybetmesinde dikkatsizliğinin etkili olduğu düşünülüp sorguya alınmıştı. Yapının ve elektrik tesisatının eski olması da iddiaları güçlendirmiş, yargılanacağı günü beklerken hapse atılmıştı.
Stajyer ve Temizlikçi yangının olduğu gün hastaneden taburcu olmuşlardı. Yalnızca biraz gazdan etkilenmişlerdi, bulunduklarında zaten çıkışa yakınlardı.
İki gün sonra, Eşcinsel'in bedeni yok olduğu için sembolik olarak yapılan cenaze törenine katılmıştı Stajyer. Anne ve babası ağlayıp ağıtlar yakarken boş gözlerle izlemişti. Zaten fazla durmayıp ayrılmıştı tören bitmeden.
Evde vicdanı onu bekliyordu, yeni gelen misafiri bekletmek olmazdı.