Patilerimin üzerinde hissettiğim sıcaklık anında beni huzursuz ederken güzellik uykumdan uyanıp patimi kendime çektim. Gözlerimi araladığımda ise yine evin en küçüğü kafasını iyice bana yaklaştırmış alık alık bakıyordu.
"Hoseok abi, bu kedi senden benden rahat yaşıyor."dedi gözlerini üzerimden ayırmadan. Kaşları hafiften çatılmıştı.
Peh, yeni mi kafana dank etti? Zibidi. Şunu da hiç sevmezdim zaten.
"Suratında çizik istemiyorsan ona o kadar yakın durma. Gerçekten hiç şakası yok." Hoseok, bana kızmayan ya da şeytan atıflarında bulunmayan tek iki ayaklıydı. Hoseok'u severim. Fakat diğerleri, şu küçücük evde bilmem kaç kişi ki umurumda değil, yaşıyorlardı, üstüne üstlük benim gibi bir alfa onlara yetmemiş, küçük bir sümsük köpek getirmişlerdi. Bi şeye de benzeseydi bari. Yavru getirmişler, salak daha dört ayağının üstünde paytak paytak yürüyordu. Heheh. Bazen izlemesi keyifli falan oluyordu onu ittirip düşürüyordum. Fakat son zamanlarda çok havlamaya başladı.
Neyse, hakkından geliriz elbet.
"Şeytan bu, gözlerinden ateş fışkırıyor."
Az sonra da senin suratından kan fışkıracak.
Baş parmağını burnumun ucuna yaklaştırıp gözlerini kıstı. Ben ise ona geri zekalı olduğunu hissettirecek kadar sert bakıyordum. Hani bana yumuşak davransa bu olmazdı yani. İyi anlaşabilirdik, beeeeelki. Yani emin de olamıyorum şimdi. Zekası biraz düşük bunun.
"Evdeki herkesi masum olduğuna inandırabilirsin, ama beni asla. Sana güvenmiyorum şeytan kılıklı. O aklından şimdi kim bilir kaç tane beni öldürme senaryosu geçiyordur şimdi." Sanki kimsenin bilmediği bir şey biliyormuş gibi bir tavra girdi. İşte gülümsemeler kafa sallamalar falan filan. Anlarsınız ya.
"Senin gerçek yüzünü biliyorum. Abimi bu tatlı, tüy yumağı görüntünle kandırabilirsin ama.."
Tırnaklarım yeni kesilmişti. En iyisi kalkıp gitmek. Cidden içim şişti be arkadaşım. Tamam, sen en zekisin, tamam kediler şeytandır. Kabul ediyorum güzel kardeşim, kabul ediyorum. Hatta bi gece üç beş kedi ansızın gelebilir,kusursuz bir operasyonla sen yatağında mışıl mışıl uyurken, ananı ağlatabiliriz. Kıçını kolla yani.
Keşke düşüncelerimi sesli bir şekilde ifade edebilseydim. Bir de tırnaklarım kesilmiş olmasaydı.
Neyse, bi şekilde odasına girer yerlerde, yataklarda yuvarlanırım. Odasının her bir köşesi kutsal kedi tüyünden nasibini alır. Heheh. Şöyle gülmeyi de pek seviyorum. Keşke dışarı yansıtabilsem. Tehlikeli bi hava falan katınca havalı oluyor.
Gelelim şu alığa, bunu tırnaklarım olsa da yüzüne geçirmiş olsam, paklamazdı. Sonra da vahşi diye bağırıp Hoseok'a beni evden göndermesini söyleyip durur. Hep aynı terhane.
Dört ayağımın üstünde durup gerim gerim gerindim. Bu hareketime karşılık da bu sünepe iki ayaklının suratı bi değişik oldu. Ciddiye almadığımı anladı yani. Özellikle kıçımı ona dönüp esnemeye başladığım zaman.
"Çek şu kıçını ya, abi, bu cidden hem iğrenç hem şeytan. Şu kedine insanların yüzüne kıçını sokmamasını öğret artık!"
Öğretti bak, geldi mi?
Yavaşça elini bacağımın yanına koyup ittirdi. O kadar dibime girmeseydin arkadaşım!
Bir gün de gel ben sana şeytan meytan diyeyim, ellerini sıkıp durayım işte vay efendim mama kaplarını saklayayım, seni ıslatayım durduk yere - benim suyla sorunum yoktur, salak - bakalım o zaman sen böyle sakin tepkiler verebiliyor musun?
Dua et sadece kıçımı dönüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5. Ağız, Kedi Bakış Açısı
HumorJeon Jungkook hariç diğer insanlarla kafam pek güzel uyuşur. O keratayı günahım kadar sevmem. Bir gece ansızın gidebilirim ona.