"Hadi ye, abin kurban olsun sana."
Ne abisi lan? İbiş! Yemiyorum kardeşim, kediye kaşıkla ıslak mama mı verilir? Tamam kaşıkla verirsin, neden çizgi karakterli plastik kaşıkla veriyorsun be oğlum?
"Yesene lan şunu kıl topu. Ne nazlandın be!"
Ulan el muhtaç olmasaydım var ya ismini tersten okuttururdu sana bu kedi.
Alfa yatalak olunca meydan Jungkook itine kalırmış.
Kediler etrafta olmayınca itler kendini adam sanırmış. Al, bununki de o hesap. Pençelerimi kaldırıp bi fiske atacak halim yok diye, bu kazulet bana etmediğini bırakmadı biraderlerim. Plastik kaşıkla mama yemek yanlarında nedir ki..Al işte, sinsi sinsi gülüyor yine. Kim bilir bu sümsük veletin aklından neler neler geçiyor.
"Aslında yerinden de kalkamıyorsun ya hani, sana ufak dokunuşlar mı yapsak? Ne dersin?"
İbbbbblisin şeyyytani parıltıları bu veletin gözlerindeydi. Aksini iddia eden Sauron'un ta kendisidir biraderlerim. Durumu özetlememi rica ederseniz eğer, haftalardır ben heybetimi yitirmiş, çakalların eline düşmüş, bitap bir hâlde çaresizce Hoseok babamın bana yardıma koşmasını bekler, akşamı zor ederim. Bu kazulet ve hain hasmım da bana etmediğini bırakmaz.
En kötüsü de bağıra bağıra şarkı söylemesidir bre dostlar. Bazen keşke bayılsam diyorum da şu sesten kaçabilsem. Ulan bir de kendini şarkıcı sanması yok mu. Güya dişi iki ayaklılar bayılıyormuş ona da sıraya giriyorlarmış onun bu bülbül sesi için falan filan.Palavra bakanı. At yalanı çizeyim inananı.
Neyse neyse biraderlerim biz dönelim şimdiye.
Bizimki bir anda sanki kafasındaki sinsi plan yapan bir tilkiyi güm diye indirmişler gibi kendine geldi. Elindeki çizgi filmli kaşığı mamanın içinde şlop diye koydu. İçim gidiyor biraderlerim, o mamayı bu ibişin ellerinin arasında görünce canımdan can gidiyor."Hasta sayılırsın ama ya. Yatalaksın bi de. Neyse, acıdım sana bugün."
Acaba bizimkiler ne yaptı? O alçak Kim'i indirdiler mi ki? Ah kardeşim be, bir de bensiz..
"Mamayı da yemiyorsan kaldırıyorum kıl topu. Seninle daha fazla uğraşamam. Dertsiz başıma dert oldun zaten."
Şimdi yiğidi öldür hakkını yeme. İbiş, sümsük olabilir, işkenceye maruz bırakıyor olabilir ama iyi baktı biraderlerim. Ama daha da iyi bakılabilirdim. Benim gibi heybetli, şahin bakışlı ve bir cinnete dünyayı yakacak bir kaplana bunun gibi bir bakıcı..
Neyse şükretmek lazım. Daha boynuma papyon geçirmedi. Beni pembeye boyamadı ya da bıyıklarımı kesmedi. İnsaflı günlerinde bu. Şüpheli...
"Ben birkaç saatliğine dışarı çıkacağım. Eğer burda sıkılıyorsan seni pencereden dışarıyı görebileceğin bir yere koyarım kıl topu. Mâkul mu? Öyleyse bi kere miyuv de."
Miyuv mu?
Ulan kedilik şerefimizi iki paralık ettin. Çık dışarı ulan, çık!Bu arada, bu birkaç saatlik işler son günlerde sık sık olmaya başladı. Benden söylemesi biraderlerim, kesin hayattan pek bir beklentisi olmayan, koku alamayan, karşısındaki insanda zeka kırıntısı aramayan biri düştü buna.
"İstemiyor musun?"
Burası iyi gibi. Ama birkaç saate sıkılırım gibi de.
Paşa gönlüm bilemedi şimdi. Biraz daha süre ver bakayım delikanlı.Şimdi bu birkaç saatliğine giderse ben fena sıkılırım. Yanında kesin o itini de götürür. O kalsaydı eğer onunla uğraşırdım. Küçük müçük her dediğime kanıyor. Şu sümsükten iğrenirim de ondan iğrenmem.
Cidden biraderlerim, it mittir ama yavru bir kedinin saftirikliği ve masumluğu var onda.
Yatağa düştüm düşeli bana da bir merhamet bir duygusallık geldi biraderlerim. Kusuruma bakmayın.E şimdi sonuç olarak bu yavru it de gttiğine göre uğraşacak biri kalmadı.
Ah be.
Miyav ulan düdük, miyav be.
Düştük senin gibi düdüğün eline, tüy kusayım böyle kaderin içine..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5. Ağız, Kedi Bakış Açısı
فكاهةJeon Jungkook hariç diğer insanlarla kafam pek güzel uyuşur. O keratayı günahım kadar sevmem. Bir gece ansızın gidebilirim ona.