"Eros'a inanmalısın," dedi kahverengi saçlarının arasına yeşiller attırmış doktor. Hışımla ramenini didikliyor arkadaşını da arada doldurmaktan çekinmiyordu. "Eros'un kıçıma ok atmasını istemiyorum."
Pembe saçlı ona olan sinirini yatıştırmak için aynı arkadaşı gibi ramenini didiklediğinde çalan telefon ile hızlıca ayağa kalkmış plastik terlikleri ile aygır gibi koşmaya başlamıştı. "Sana iyi batıl inançlar Taehyung!"
Pembe saçlı elini sallayıp koridorda kaybolurken arkasında kalan Taehyung şirince karşısındaki ramen tabağını alarak kıkırdamıştı. "Merhaba Jimin'in rameni."
Koş Park Jimin koş! Dolgun yanaklı adam nefesi tükenirken bile kendi kendine motive taktiğini uyguluyor; acildeki hastasına ulaşmak için çabalıyordu. Lacivert üniformasının cebindeki ışığını alarak acil kapısından içeri hızlıca girdiğinde masadaki dosyayı aldı.
Hemşirelerden biri perdesi kapalı alanı gösterdiğinde Jimin birkaç adımını daha hızlı atarak perdeye asılmış bir hamlede açmıştı. Bakışları ilk önce sedyede yatan bedende gezdi. Siyah botlar, aynı renkte devam eden tişört ve dövmeli boynun devamında davetkâr bakışlar atan kahverengi bir çift göz... Yutkunma sesi acilde duyulmadı ama o, hastanın yanına ulaşıp kollarındaki dövmelere baktı. Çok... İlginçti. Ayrıca garipti.
"Şikayetiniz nedir?" Ses tonunu ayarlayıp ona dikkatlice bakan gözlerden sakınmak istediğinde kulaklarına dolan kadife ses tonu onu bilmediği hislerin diyarına sürüklemişti. Gözünü kapayıp açana kadar sanki paralel evrene geçmiş yeni bir vücutta yaşam bulmuştu. "Trafik kazası geçirdim. Sağ bacağımı hissetmiyorum."
Jimin, üniformasıyla aynı renkteki eldivenleri eline geçirip kemiği görünen bacağa dokunduğunda beden tıslamış hafifçe oynamıştı. "Bir ampul citanes istiyorum, hemen!" Hemşire enjektörü Jimin'e verdiğinde pembe saçlı oğlan ete iğneyi batırmış ilacı enjekte etmişti. "Sakin ol," dedi. "Etini uyuşturdum. Ciddi bir yara olduğunu sanmıyorum ama bayağı dikiş atmam gerekecek."
Beden onu onaylayıp kalkmak istediğinde Jimin, kenardan bir sandalye çekip oturmuş yarayı incelemeye başlamıştı. "Su* getirin." Gelen saf suyun içine bir miktar pamuğu bandırmış yarayı temizlemeye başlamıştı. Bir yandan da terliyordu. Şu an bir ullzang'ın bacağını temizliyordu resmen ve Park Jimin fazla utangaç yapısını devreye sokmuştu. Yanakları kızarmıştı. Neden kızardıklarını o da bilmiyordu; sonuçta hastası ona bir şey dememişti sadece bakışlarıyla soymuştu. Birazcık. Çok azcık.
"Jeon Jeongguk," dedi hastası. "İsmim Jeongguk. Jungkook'da derler." Flörtöz bir tavırla göz kırptığında Jimin yutkunmuş ağzının hayran bakışlar eşliğinde açılmasını engelleyememişti. "Senin adın..?"
"Park Jimin," dedi elindeki pamuğu metal tepsiye bırakırken. "İsmim Jimin. Mochi'de derler." Öksürerek pamuğu eline almış yoğun bakışlardan kaçındığını sanmıştı. Jungkook kıkırdadı. "Çok tatlısın."
Dövmeli parmakları pembe saçları bulduğunda Jimin irkilmiş tepsiyi yere düşürmüştü. "Ayrıca şirin!" Karnını tutarak gülen hastasına bakmadan kızaran yanaklarla yere eğilmiş dökülen saf suyu temizlemek adına bandajı yere sürmüştü. Daha ne kadar rezil olabilirim acaba?
Ayağa kalkıp tepsiyi hemşireye verdi. Sandalyesine geri oturdu ve elini ceplerine koyarak beklemeye başladı.
Jungkook ise daha da doğrularak ona yaklaştığında gülümsemiş dilini dudaklarında gezdirmişti. "Çıkışta bana gelsene. Kahve içeriz."
Ah, Eros.
•
Merhaba popişlerini ısırdıklarım!
Ne kadar ciddi yazdığımı gördünüz değil mi? Evet, bence daha güzel oldu bu.
Umarım ilgi görür ve beğenirsiniz bu kurguyu. Çok isteyerek yazıyorum çünkü. Diğer bölüm daha uzun olacaktır, dert etmeyin. Bakış açısını falan güzel buldunuz mu, söyleyin lütfen...
Teşekkürler, öptüm sizi çok çok~

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pigmentum • jikook
Fanfic''Çok güzelsin,'' dedi doktora. ''Lakin bu güzelliğin beni sana aşık etmekten ziyade, azdırıyor.'' - dövmeli JK, minnak JM içerir.