Benim koltuğumda, minik bedeninle benim kedimi sevişini izlemek, bir koltukta oturup yapılabilecek en güzel şey olmalıydı.
İkimiz de konuşmuyorduk, sadece kedi miyavlıyordu. Ben seni izliyordum, sen kediyi seviyordun. Küçük bir tebessümle. O dolgun dudaklarındaki küçük tebessüm...
Sadece seni izlemek, sokaktan bir kedi alıp ona sahip çıkmaya değerdi. Ki ben kedilerden korkan bir insandım. Ta ki seninle karşılaşana kadar...
Bu kadar şey yazıp, bunların hiçbirini sana söyleyememek, çok ağır geliyor bana. Ama ben utangaçtım. Herkese karşı değil, sadece sana utangaçtım ben. Hala da utangacım. Pek bir etkisi olmasa da.
"Adın ne?" diye sorduğumu hatırlıyorum. Yüzüme bile bakmadan söylemiştin.
"Do Kyungsoo." Sesinin güzelliği, ancak bu kadar uyumlu olabilirdi yüzünle, gülüşünle, bakışlarınla. Ve o an kendi adımı söyleme ihtiyacı hissetmiştim. Sen sormadığın halde. "Park Chanyeol ben."
Ve sonra, büyük bir sessizlik çöktü odaya. Ben seni izliyordum, sen kediyi seviyordun. Tam karşında, diğer koltukta oturmuş, hiçbir şey demeden seni izleyen genç, beynine değil, kalbine yenik düşmüştü. Sen kediyi öpüp okşarken titreyen sesiyle hiç düşünmediği bir şeyi söyledi, bu genç. Ben, kendimden beklemediğim en büyük şeyi söyledim.
"Ben sana aşık oldum, Do Kyungsoo."
Büyük bir şey beklemesem de, sen bunu duymamış olmalısındır ki, kediyi sevmeye devam ettin, hiçbir tepki vermeden. Hala gülümsüyordun, hala kediyi okşuyordun. Ve ben de, ellerim dizlerimde, seni izlemeye devam etmiştim. Usanmadan, tam 1 buçuk saat boyunca.
Ve sen, bu bir buçuk saatin sonunda, hiçbir şey demeden evimden ayrılırken, arkandan seslenmiştim. "Ne zaman istersen gel."
Nereden bilebilirdim, bunu dedikten sonra her gün evimin eskisinden daha güzel olacağını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
he likes cats · chansoo
Historia Cortado kyungsoo, kedi sevmek için her gün bir yabancının evine gidiyordu. -tamamlandı.