2.BÖLÜM

10.2K 392 71
                                    

Sırlar yayılırken içine bir girdap oluşturur derinde. Bulmak için çok eğilirsen çeker seni içine.

Yaklaşan adamı korku dolu gözlerimle baştan aşağı incelerken ikinci bir şok dalgasının içine düştüm. Yaklaşan adam çantamı çalan kişiden başkası değildi. Evet, kesinlikle oydu.
Önümde durduğunda adımlarım benden bağımsız geri giderken aklıma kolyem geldi. Önümde durup çantamı bana uzattığında bir anlık afallamanın ardından hızla çektim.
"Ne-neden?" Kekelememe engel olamamıştım. Aslında hiç konuşmadan uzaklaşmam gerekiyordu ama yüzündeki taze kan dikkatimi çekti. Birisi kesinlikle onu fena halde hırpalamıştı.
Hem de iki dakikada.
O anda isteyerek değil, zorla getirdiğini anladım çünkü gözleri benimkilerden farklı bir duygu taşımıyordu. Belli bir korku vardı.
"Be-ben çok özür dilerim." dedi ve arkasını dönerek hızla uzaklaşmaya başladı. Şaşkınlık içinde hissettiğim rahatlamayla çantamı açıp içindekileri kontrol ettim. Her şey yerli yerindeydi, biri dışında. Kolyem yoktu.
İçindeki her göze bakıyordum ama orada değildi. Panikle arkasından bağırmaya başladığımda çoktan gitmiş olduğunu gördüm.
İçindeki her şey tamken neden kolyeyi almıştı? Belki de her fırsattan yararlanmak isteyerek küçücük bir şey de olsa farkettirmeden almak istedi. Belki de almadı ve ben düşürdüm. Ama sonuç olarak kolye yoktu.

Sanırım bir süredir takip edildiğimin hissine kapılmamın sebebi bu adamdı. Peki ya neden daha önceden denememişti? Bir haftadan fazladır bu hisle dolaştığıma göre daha önce de çalma girişiminde bulunabilirdi.

Her şeye rağmen aklımı en çok kurcalayan şey bu olayı birkaç saat önce rüyamda yaşamış olmamdı ama beynim tüm bu olan biteni reddetmeye çalışarak kendi savunma mekanizmasını kurmuştu bile. Ürettiği bahane ise adamın rüyamda çantamı çalıp gitmesi ama gerçekte çalıp geri getirmesiydi. Tamamen gerçekleşmiş sayılmazdı. Belki de sadece bir tesadüf. Klasik bir dejavu.

Eris "Yine gördün mü?" diye sordu.
Eris en yakın iki arkadaşımdan biriydi. Oldukça kıpır kıpır, eğlenceli bir yapısı vardı ve saçlarının kızıl bukleleri bu yapısına son derece uyum sağlıyordu. Neler yaşadığımı yakından biliyordu ve bu süreçte oldukça yardımcı olmuştu. O zamanlar ne kadar münzevi bir hayatı tercih etsem de içeri aldığım iki insandan biri Eris'ti.
Nefes alıp cevapladım. "Birkaç gün oldu."
Rüyalarımda sürekli olarak daha önce hiç karşılaşmadığım, belki benim yaşlarımda, belki benden büyük bir çocuğu görüyorum. Rüyalar sürekli değişkenlik gösteriyordu ama kişi hep aynıydı. Bazen müzik dinliyordu, bazen sadece yürüyordu. O kadar çok rüyalarıma girmişti ki belki de istemsizce onu aramaya başladığım için birilerine şans vermedim. Bir gün karşılaşma umuduyla hep bekledim. Ama aradan bir sene geçti. Zamanın benimle dalga geçtiği koca bir sene.

İlk kez babamın cenazesinin olduğu akşam görmüştüm. Herkes ve her şeyden sıyrılarak uyuduğum o akşam.
"Artık ben varım. Yanındayım." demişti.
Belki de ondan dolayı bu kadar içime işledi, aklıma takıldı. O kadar çok takıntı haline getirmiştim ki bulmak için yolda gördüğüm tüm karşı cinslere bakarak dolaşır hale geldim. Ama sanırım kendime hayali birini bulmaktan başka bir şey yapamadım. Sürekli onu düşünür hale geldiğimi fark ettiğimde kendime ne yaptığımı sordum. Babamdan sonra içine düştüğüm boşluğun içinde kaybolmamak için ona tutunmuştum. Sonunu düşünmeden düştüğüm kuyuya atılmış bir ip misali tutunmaya devam ettim. Bırakırsam hayatımdan bir heyecan eksilecekti ve bunu istemedim. Her gece onu görmenin umuduyla uyudum. Başlarda sıradan bir rüya olduğunu düşünerek aklıma takmamıştım ama devamlı aynı kişiyi görmeye başladığımda onunla olan tüm rüyalarımın resmini çizdim. Tabi bundan kimsenin haberi yok, çünkü normal olmadığının farkındayım. Bana deliymişim gibi bakacaklarını biliyorum. Ya da takıntılı.

YAKAZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin