İnsanı derin bir sessizliğe sürükleyen anlar geçmişin kırıntılarıdır aslında.
Rüyalar gerçeği yansıtır derler, bilinçaltında yaşananların bir parçasıdır. Peki bize gelecekten kesitler göstermesine ne denir? Tesadüf mü kader mi? Ya da gerçekte tanımadığın birini görmenin dünya üzerinde bir açıklaması var mı? Hiç bilmediğim bir yerlerde birileri de aynı şeyi yaşıyor olabilir mi?
Bunların cevaplarını kimden alabilirim, kime sorabilirim? Hiçbir şey bilmemek o kadar can sıkıcı ki... Özellikle de onun bunlardan habersiz yaşaması daha da can sıkıcı.
Beni kurtarıp hiçbir şey söylemeden kaybolmuştu. Eris'le beraber arabayla girmediğimiz sokak kalmamıştı ama hiçbir yerde yoktu. Dakikalarca arayıp durmamıza karşın bulamamıştık. Belki o da arabasına binip gitmişti. Sonunda istemeyerek de olsa pes etmiştim ama düşüncelerim susmuyordu. Her saniye aklımda o an vardı, o vardı.Bakışları o kadar yoğundu ki sanki o da benim kadar şaşırmıştı. Kesinlikle tanımadığı birine bakıyormuş gibi değildi. Umarım ben öyle anlamak istemiyorumdur ve umarım zihnimin bana oynadığı bir oyun değildir.Pythias elindeki sandviçten bir ısırık alıp konuştu. "Ben hala aynı tezimdeyim. Sen bu çocuğu daha önce gördün ama hatırlamıyorsun." Nefesimi çekerek konuşmaya başladım.
"Pythias kaç kez söyleyeceğim? Böyle birini görsem emin ol hatırlarım." dediğimde ikisi de kaşlarını kaldırıp imalı bir şekilde bakmaya başladılar.
"Benim Eris'e ilk görüşte aşık olmam gibi yani?" dediğinde Eris yakınlaşıp onu öptü.
Gözlerimi devirdi. "Tanımadığım birine nasıl aşık olabilirim?"
Okula gelmiştik ve hepimizin dersi bittiğinde olan biteni Pythias'a anlatmak için kafeteryada buluşmuştuk. Bugün işim olmadığı için rahatça takılabiliyordum.
Eris "Nasıl bulabiliriz?" gözlerini kısarak devam etti. "Kamera kayıtlarına ulaşsak?"
Pythias "Saçmalama Eris. Polislere ne diyeceğiz? Arkadaşımız bir senedir rüyasında gördüğü birini ilk defa canlı olarak gördü, onu bulması lazım lütfen yardım edin mi?" dediğinde muzipçe gülmeye başladı. Evet ne kadar ciddi bir konu olsa da bir o kadar gerçek dışı.Pythias üzerine giydiği gömlek ve hırkayla tam bir zeka küpü görünüyordu. Eris ise onun tam zıttı bir şekilde modayı sonuna kadar takip eden biriydi. Her giydiğini özenle seçer ve her daim bir moda dergisinden fırlamış gibi dururdu.
Sanırım zıtlıklar gerçekten de birbirini çekiyor.
Eris "Keşke çocuğa dikkatli baksaymışım." diye yakınıyordu.
"Belki de herkesin başına bir kere de olsa gelmiştir." dedim. Pythias'ın bakışları ikimizin arasında gidip geliyordu.
Eris "Yüzünü bile göremedim." dedi.
Soğumaya yüz tutan kahvemden bir yudum aldım. "Bence gelmiştir. Geleceği görmüş olamam sonuçta." Ama bunu bir kere daha yaşamıştım.
Eris'i duydum ama odağım onda değildi. "Kesinlikle iyi bir çift olabilirsiniz."
Tekrar bir şey diyecekken Pythias'ın sesi dikkatimi dağıttı. "Ne konuştuğunuzun farkında mısınız?"
Eris'le birbirimize bakıp gülmeye başladık.
"Düşünmene fırsat veriyordum." dedim.
Kaşlarını kaldırdığında gözlükleri burnundan hafifçe kaydı.
"İnan bana ikinizin arasında düşünmek oldukça zor." Haklıydı. "Olacağı varsa tekrar görürsün."
Şaşkınlıkla ona baktım.
"Benden ihtimallerle mi yaşamamı bekliyorsun? Hem de bir sene boyunca onu beklemişken." Artık beklemek istemiyorum.
"Düşüneceğim." Pythias'ın ne kadar düşünceli biri olduğunu bildiğim için ters bir şey söyleyemiyordum.
"Rüyamın gerçek olması ne peki?"
Yavaşça konuşarak elleriyle tanımlamaya çalıştı. "Her şey aynı mıydı? Yani, her şey, konuşmaların, olay.."
"Bilmiyorum, o kadar ayrıntı düşünmedim."
Eris "Gerçekten böyle bir şey nasıl mümkün olabilir aklım almıyor." dedi.
Belki de bu bilinmezliği Pythias çözerdi. Ne kadar belli etmese de espritüelliğinin keskin zekasını üçümüz de biliyorduk. Neredeyse bir şifre kırıcı gibiydi ve onun bile bir açıklaması yoksa yaşananlar tamamen mucizeydi. Şu an buna inanıp, bununla yaşamak istiyorum.