Zamanla, gün geçtikçe kanım daha da kaynadı buralara. Her sabah, yakındaki bakkala giderken, yolda görenler bana artık yabancı gözüyle bakmıyor. Komşu kızı gibiyim artık. Tavşan Kız buradaki arkadaşlarıma da yayıldı. Ne zaman yolda, sokakta görseler "Aa! Bak Tavşan Kız geliyor" diyorlar. Kışın artık ortasındayız ve hava şartları gerçekten çok zor. Geçenlerde yine "acabalar" ı düşünürken yakında izlediğim bir film aklıma geldi "Angry Birds". İsmail Abi, nin zamanında telefonlarda sadece bu oyun varmış. Eski de denemez bu oyun. Hatta yeni... Angry Birds' ü izleyince hikayemin aslında ne kadar da çok bu filmin karakterine benzediğini farkettim.
Filmin baş karakteri "Red". Red' in ailesi yok. O küçükken kaybetmiş onları ve ayrıca hiç hatırlamıyor. Red' in arkadaşları onun ailesi yok diye onunla dalga geçiyorlar. İşin garip yanı, ben hiç okula gitmedim. Seneye okula gideceğimi söylüyor ninem. Ama Red ise, doğduğundan beri bir hayat okulunun içinde. Yüce Kartal efsanesi ile büyümüş. Aslında var olan bir efsane. Filmin ilerleyen zamanlarında Red ve arkadaşları onu buluyor. Red o arkadaşları ile hakimin ona "öfke kontrolü kursu" cezası vermesiyle tanışıyor. Ben ise arkadaşlarımda Trabzon' a gelmem ile tanışıyorum.
Film ile benzer yanımız şu: İkimizin de anne-babası olmaması ve ikimizin de bir hayat okulu içinde duygu imtihanı vermesi. Red' in öfkesi ile başı dertte, benim ise ninemi kaybetme korkusu ile. Red' in öfkesi domuzlar onun evini yıkınca ve şehrini ele geçirince artıyor, benim korkum ise ninemin söyledikleri oldukça artıyor. Sırada dikenli yollar var. Ne demişti ninem, " Bahçede koşarken, ayağına diken batacak, canın acıyacak. Yanında kimse olmayacak, belki ninen de. Ama sen imtihanını tamamlayıp, duygularına hakim olacaksın. Ufacık bir şey için üzülmeyecek ve istediklerin için güçlü olacaksın."
Bahçede koşarken ayağıma diken batma ihtimali Trabzon' da çok yüksek. Off! Bunun mecaz anlamda olduğunu biliyorum ama ninemin fısıltıları gerçeğe odaklıdır. Kafam bu düşüncelerle meşgulken nasıl dışarıya odaklanabilirim ki? Biliyorum siz de sıkıldınız bu imtihan olaylarından falan. Biraz hayata dönelim mi ne dersiniz?
Trabzon o bitmek bilmeyen hava geçişleriyle bizleri şaşırtsa da buralılar için günlük rutin gibi bir şey. O kadar çok aşina olmuşlar ki, kar yağar ya da fırtına çıkar diye ellerinde şemsiye ile geziyorlar. Bazıları ise bereket olduğunu söylerek ıslanmaya razı oluyorlar. Ben de pencereden okula giden çocukları izliyorum. Ben de gideceğim elbet bir gün ama o gün ne zaman gelir, bilmiyorum. Ninem "seneye" dese de içimi bir korku, bir endişe basmıyor da değil doğrusu. Sırtlarında çantalarla, karların üstünde mutlu şarkılarla zıpladıklarını görmek tek tesellim.
Pencereden onları izlerken, ninem salondan bana çağırdı. Telefonla görüşmüş olmalıydı ki, telefonu masaya bıraktı. "Efendim nineciğim?" diyerek ne olduğunu sorunca "Hadi hazırlan, gidiyoruz!" cevabıyla beni şaşkına döndürmeyi başardı. E iyi tamam da, nereye gidiyoruz ki; Bismillah daha yeni geldik Trabzon' a? Ninem şaşkınlığımı yüzümden okudu ve arkasına dönerek bana "Fazla uzağa değil, bölge aynı ama şehir farklı: Rize' ye Rize' ye.." dedi. Rize? Trabzon yetmedi herhalde bir de orayı alet edeceğiz tatile...
Ninemin arkasından hazırlanmak için odaya çıktım. Ninem bavullardaki en güzel giysileri almış, günlük kıyafetleri dolapta bırakmıştı. Hee! Yani geçici mi gidiyoruz yoksa bir akrabayı mı ziyaret edeceğiz? Merakımı gidermek için nineme sormaya karar verdim. "Nineciğim niye kıyafetlerin bazılarını ayırdın, geçici mi gidiyoruz?" dedim. "Hani geçen yaz bize bir teyze ile oğlu gelmişti ya, böyle uzun boylu bir çocuktu." deyince hatırladım. Ü-ü-ü-ünal evet evet Ünal idi adı......da ne alaka şimdi onlar. Akraba ama ohoooo, çok uzaktan. Bilmem nenesinin yengesinin görümcesinin teyzesiydi, oğlu moğluydu, amannn!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Kızı
AcakKışın ürkütücü soğuğu Asela' nın kasabasına düşmüştür. Arkadaşlarının tabiri ile "Tavşan Kız" Asela, hayatı ögrenmeye başlar. Hayat ona duygularla imtihanı öğretir. Bakalım Asela nelerle karşılaşacak?