Partilemek

159 8 14
                                    

Min Yoongi,orada ve buradaydı. Kafası biraz uçmuş ve bedeni en yakın arkadaşının evinde arka odalardan birine sürükleniyordu. Kontrol edemediği bir baş ağrısı vardı ve yabancı bir el tüm vücudunda geziniyordu. Başına gelen her şey yabancıydı. Pantalonunun düğmesiyle uğraşan karşısındaki çocuk ve bu mekan ona tamamen tersti.

"Sen... Özenle yontulmuş bir heykele benziyorsun. Felaket güzelsin,Yoongi." Kulaklarında yankılanan ses bedeninin bu olanlara tepki vermesini hızlandırıyordu. Yoongi yanıyordu. İlk defa bu kadar hızlı yanıyordu. Yangın yaklaşıyordu.

"Dur,durmalıyız. Devam edemem." Boynunda büyük bir egemenlik ilan eden çocuk için dedikleri önemli değildi. Min Yoongi yanındaydı,yerinde olmak isteyen onlarca insan vardı.

"Yoongi,duramam,duramam. Yanıyorum." Hızlı ve derin bir şekilde havaya karışan nefeslerinin arasında güldü Yoongi. Yangın vardı. Yanacaklardı.

"Devam et... Yanalım hadi." Yoongi için o andan sonrası önemli değildi. On dakika içerisinde bedeninden çıkan ısıyla çıldıracak raddeye gelen çocuğun gömleği Yoongi'nin ellerinden çıkan alevlerle tutuşmaya başlamıştı. Karşısında çığlık atan çocuğa bakarken yavaşça yataktan kalkmış ve kıyafetleri yanan çocuğu bahçeye açılan cam kapıdan çıkarmıştı. Onu hızla havuzun önüne getirip suyla buluştururken bu olanlar,kimsenin ilgisini çekmemişti.

Yoongi de arkasını dönüp köşedeki masalardan birinden soğuk bir su almayı seçmişti. Buna alışamıyordu. Bir kaç ay önce bedeninden çıkan bu alevler ilk belirtilerini göstermişti. Fazla kafaya takacağı bir durum değildi fakat günün birinde yattığı yatağın tamamen yanmasıyla iş ciddileşmişti. Sonu yoktu,nasıl söneceğini bilmiyordu. Yanmıyordu. Bedeni sıcağa karşı herhangi bir tepki bile vermiyordu. Bu şeyin ne olduğu hakkında bir bilgisi yoktu.

"Yine mi?" Hoseok,olanları bilen tek kişiydi. Arkadaşı biraz kaçık,agresif bir mutant olmuştu ama bu önemli değildi. Hoseok onu bırakamazdı. Burada,onun yanında olmalıydı.

"Durdurmaya çalıştım." İçeceği tek dikişte bitirdikten sonra Hoseok'a yaklaştı. "Ama durmadı." Hoseok gülerken Yoongi içkisini yeniden doldurmuş ve bardaklarını tokuşturmuşlardı. Bedeni yeniden karabalığın arasına karışırken arkadaşının eğlenceli sesini duyuyordu.

"O zaman partileyelim!"

****

''Nereden geliyorsun lan,ibne!'' salonun ortasından yükselen sese karşılık vermeden elindeki hırkayı yüzünü gizlemeye çalışan annesine verdi. Sonrasında parmaklarıyla karşısındaki küçük kadının yanaklarını kavradı. Gözlerinde parlayan yaşlara,yara içindeki yüze iç çekerek baktı.  Saçlarını sevdi annesinin,bu dünyada sevebileceği iki kişiden birini sevdi sevebildiği kadar. Kollarını annesine sardığında o güzel kokunun burnunu sızlatmasına küfrediyordu.

''Sana yemin ederim anne,kurtaracağım seni bu piçin elinden.'' dedi fısıldayarak. Dayanamıyordu. Gidip tam şu an babası olduğunu iddia eden et parçasını yumruklamak istiyordu. İstiyordu istemesine ama hala parasını yediği insan oydu ve kız kardeşi ile annesini alıp götürebilecek bir yere sahip değildi henüz. Derin bir nefes alıp tek elini annesinin sırtına koydu ve salona yöneldiler.

"Beyefendiler sonunda teşif edebilmişler(!)" Yattığı yerden kendisine nefret dolu gözlerle bakan adama karşılık verdi Yoongi.

"İşlerim vardı."

"Yine hangi sikin peşindeydin?!" Yoongi gözlerini kapatıp sakinleşmeyi denedi. Öfkelenmesi her şeyi mahvederdi. Ailesi sırrını öğrenir ve hayatları gittiği yokuş aşağı yolda yuvarlanmaya başlardı. O sırada omzunda desteğini veren iki küçük el hissetti. Kız kardeşi Honey ona gülümseyerek bakıyor ve arka çıkıyordu. Çok güçlüsün Honey diye geçirdi içinden. Ardından gülümsemesine karşılık verdi.

"Odama çıkıyorum anne. Bir şey olursa,çağır beni."

"Bir ibneye daha ihtiyacımız olursa çağırırız." Merdivenleri tırmanan Yoongi trabzanlara tutunup durdu. Arkasını döndü ve gözleri üzerinde olan adama baktı.

"Eminim telefon rehberinde benden daha iyi numaralar vardır,Harper." Bağırışmaları arkasında bırakıp odasına girdi ve kendini yerdeki bazasına attı. Onun için hayat her zaman bu kadar ızdırap verici değildi. 12 yaşına kadar babasıyla olan güzel anılarını hatırlıyordu. Tavanda seyrettiği bu yıldızları o yapıştırmıştı. İç çekip yan döndü ve yerde öylece duran defter dikkatini çekti.

İki gün önce okul dönüşü Hoseok yanına yaklaşmış ve ona bu kitabı vermişti. Garip bir andı zira Hoseok'un Yoongi'ye ilk hediyesiydi. Yoongi o an ne Hoseok'u ne de kitabı umursuyordu. Yetişmeleri gereken bir kavga vardı ve bu sıkıntılı olay Yoongi'nin beynini meşgul ediyordu o an. Şu an düşündükçe fark ediyordu,Yoongi kitap okumazdı ki? Uzanıp kırmızı kapaklı kitabı aldı ve ismini okudu.

"Fahrenheit 453" Sırt üstü dönerek ilk sayfasını açtı.

Karşısına Hoseok'un el yazısıyla düşülmüş bir not çıkmıştı.

Bana güven Min Yoongi

Yerinden doğrulup yazıyı tekrar ve tekrar yüzündeki gülümsemeyle okudu. İyi ki ona sahibim diye düşünüyordu. Hoseok yılların yalnızı olan bünyesine çok iyi geliyordu. Dudaklarındaki gülüşü koruyarak kitabı kenara bıraktığı sırada camına vuran taşla irkildi. Ayağa kalkıp pencereye yaklaştı ve sokak lambasının altındaki şapkalı bedene gözleri ilişti.

Hoseok'tu ve ona yüzündeki kocaman gülümsemeyle el sallıyordu. Telefonu işaret ettiği sırada Yoongi'nin cebindeki telefon titremişti. Hızla ceninden çıkarıp gelen mesaja baktı.

Güleş surat
*Konum*

Güleş surat
Yarın okul çıkışı benimle burada buluş,önemli.

Bir belamı var?

Güleş surat
Hayır,sadece güven bana ve gel Yoongi...

İyi geceler

Kafasını ekrandan kaldırıp Hoseok'un olduğu yere baktı Yoongi lakin Hoseok artık orada değildi. Perdeyi kapatıp kendini yatağına attı. Kafasının içindeki sesler sustuğunda derin bir uykuya dalmıştı bile.

Ben en çok oturaklı ve ağır başlı Yoongi severim.

Rise [bts.(vk.ym + j.n.h)]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin