Su,Ateşe Hükmedecek

48 7 74
                                    

Hayatımın en dalavereci insanı ile tanışalı yaklaşık 6 ay olmuştu. Jeon Jungkook,önümde bütün vücudunu bir heykel gibi sergileyerek barfiks çekerken ben kucağımdaki cips kasesi ile şişme koltuğa yayılmış dizi izliyordum.

Tanınması güç,çift karekterli ve sessiz bir çocuktu aslında Jungkook. İçten içe sinsi ama aynı zamanda iyi niyetliydi de. Asla ortasını tutturamazsınız lakin birbirimize alıştığımızdan beri her yönüne hazırlıklıydık. Mesela şu anki gibi... Oldukça soğuk ve sakin zamanlarındaydı. Biz bu hallerine Hoseok hyung ile 'Fırtına öncesi sessizlik' derdik.

Ve Jungkook ne zaman böyle davransa ertesinde başımıza mutlaka bir şey gelirdi.

"Jungkook gün geçtikçe fitness salonunun önünde kız düşürmeye çalışan lavuklara benziyor vücudun." Yoongi içeriye elmasını ısırarak girmişti. Kanaatimce idmandan dönmüş ve duş almıştı çünkü üzerinden ferah bir losyon kokusu geliyordu. Jungkook ise leş gibi ter kokutmuştu odayı. Üzerime sindiğine yemin edebilir lakin ispatlayamazdım.

"Asla böyle bir vücuda sahip olamayacağın için beni kıskanıyorsun hyung,az ötede ağla." Yoongi onu komik bulduğunu belirten kahkahasını atarken Namjoon hyungun koltuğun üzerinde unuttuğu telefonu çalmaya başlamıştı.

"Tanrım,aşırı gıcık oluyorum şu melodiye." Elime aldığım telefonun ekranına bakmış ve kayıtlı olmayan numarayı cevaplamıştım.

"Kim Namjoon'un telefonu. Buyrun?" Karşı taraftan birkaç saniye boyunca hiçbir ses gelmemiş ve ardından telefon kapanmıştı. "Kimdi?" Yoongi merakla suratıma bakarken omuz silktim.

"Ses vermedi." Dikkatimi salonun ortasından öylece dikilip telefona bakan Jungkook'a verdiğimde tüylerim diken diken olmuştu.

"Jungkook,iyi misin?"

"Ses vermedi mi?" Sesi rahatsız edici bir tonda çıkıyordu ve birden bire ayaklarının yerden kesilip gözlerinin beyaza dönmesiyle kaskatı kesilmiştim. Yoongi hyung aceleyle yerinden kalkıp Jungkook'a koşmuş ve onu kolundan yakalamak istemişti lakin Jungkook'un etrafında oluşturduğu hava kalkanı onu geri püskürtmüştü. Ben ise sadece buz kesmiştim. Kollarımı hareket ettiremiyordum. Kulaklarım zonkluyordu.

"Taehyung!" Yoongi hyung suratıma sağlam bir tokat atıp gözlerimi Jungkook'tan çekmemi sağladığında suratıma bağırmıştı. "Durdur onu!"

Durdurmak mı?

Pekala,bunu daha önce de yapmıştık.

Arkamdaki büyük saksının içindeki topraktan bir avuç alıp havada cisimleştirmiş ve direk olarak Jungkook'u kaosa sokan zihninin olduğu bölgeye nişan almıştım.

Kafasına.

Tek hamlede yere yığılan Jungkook beraberinde kalkanın etrafındaki eşyaları da düşürmüştü. Yoongi ve ben öylece Jungkook'un başında hareket etmesini bekliyorduk. Sonunda homurdanmaya başladığında derin bir nefes alıp bedenini sırtıma aldım ve beraber kaldığımız odaya çıkmaya başladık.

"Neyi var bu çocuğun bugünlerde?" Yoongi,Jungkook'un kafasının altına yastık yerleştirirken ben de kendimi yatağıma bırakmıştım

"Sen geldiğinden beri kendinde değil"

"Ha yani benim suçum?"

"Öyle bir şey mi dedim,hyung."

Elbette kimsenin bir suçu yoktu. Fakat bilirsiniz işte. Kaos yüklü zihinlerimiz ve yönlendirilmeye bağlı olarak bir silaha dönebilen vücutlarımız vardı. Fakat Jungkook mistik bir zihne sahip oluşuyla bizden ayrılıyordu. Kötü bir şey olacağı zaman önceden hisseder ve işaretler verirdi. Az önceki gibi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 19, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Rise [bts.(vk.ym + j.n.h)]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin