Parmak uçlarımın sızıltısına ve içimin titremesine rağmen elimdeki kar parçacıklarının birer buz kütlesi haline gelip yavaşça eriyerek parmaklarımın arasından süzülüşünü seyrediyordum. Bu sızıltı hoşuma gitmişti.Kışı seviyordum.
Bir saldırgan edasıyla dallarını hırçınca sırtıma saplayan ağaca aldırmadan önümdeki bembeyaz bahçenin keyfini çıkardım. Avuçlarımı gökyüzüne açarak
tüy gibi süzülen kar taneciklerinin tenimle buluşmasına izin veriyordum.Gerçekten düşüncelerimden arınmayı başarabildiğim nadir anlardandı. Çıt bile
çıkmıyordu sanki koca evrende. Zihnim bomboştu.Dev gibi bir sessizlik duvarı
etrafımı çevrelemişti ve benim kurtulmak istemeye hiç niyetim yoktu.Huzur tüm benliğimi ele geçirmişken montumun cebindeki titreşimle isteksizce
kıpırdandım. Telefon ekranının siyahı delen asi ışığı gece karanlığına alışmış
gözlerimin acımasına neden oldu. Gözlerim ışığa alıştığında kilit şifresini usulca tuşladım. Parmaklarım hissizleşmeye başladığından ikinci kez denemek zorunda kaldım. Sonunda kilidi açabildiğimde gözlerimi devirdim."X mağazasında bu hafta sonu bilmem kaç indirim!"
Ne beklemiştim ki? Kimden mesaj bekliyordum? Kimin beni umursayacağını
düşünmüştüm gerçekten?Bu güne kadar hep kendi halinde yaşayan, insanlarla iletişim kurmayı sevmeyen -ya da beceremeyen- bi kız olmuştum. Yaşadığımın bile kimse farkında değildi belki de. Şuan ne yaptığım, ne durumda olduğum, ne hissettiğim kimsenin umrunda olmamıştı. Ben kimsenin umrunda olmamıştım.
Umursamıyordum artık bunu. İçinde olduğum durum benim için sıradanlaşmıştı. Rutin hayatın dışına çıkmayı reddeden biri oluvermiştim birden. Okulda kimseyle iletişime geçmeme görevimi başarıyla tamamlar,eve gelir ve bir sonraki güne kadar öylece otururdum. Belki birkaç satır kitap, belki birkaç dakika televizyon. Daha fazlası yoktu. Tanrı'nın bile benden haberi olduğunu sanmıyorum.
Pasif yaşayıcıydım adeta. Gereksizdim.
Oturduğum mermerden hafifçe doğrularak kalkmayı denedim.
Kaç saattir böylece oturuyorum?
Kilitlenmiş bedenim kalkmama engel oluyordu. Hızlıca kendimi ileri atmamla üst üste binmiş karlarla buluşmam bir oldu. Şaşırtıcı sayılmaz, alıştım. Bu sefer emin hareketlerle kalkıp üzerime yapışmış kar tanelerini sinirle çırpmaya başladım. Yerde bıraktığım mavi sırt çantamı bir kolundan kapıp hızlıca apartmana ilerliyordum ki ayağımın anlam veremediğim birşeye çarptığını hissetim. Mırıltılardan anladığım kadarıyla bir kediye toslamıştım şimdi de. Hadi ama, koca bahçede benim önümde olmak zorunda mıydın?
Aşağı doğru eğilerek karların arasında kamufle olmuş beyaz kediyi nazikçe kavradım. Bir yerini incitmiş olmalıydım ki huzursuzca dönüp duruyordu avuçlarımda.
Bu karanlıkta onu inceleyebilme olanağım yoktu doğal olarak. Daha fazla zarar vermemeye çabalayarak apartmanın usulca içine girdim.
-
Evin boğuk havası pek de hoş sayılmazdı. Kaloriferlerin cayır cayır yanan
petekleriyle ellerimi buluşturduğumda yavaş yavaş ısındığımı hissetmeye
başlamıştım. Kıpkırmızı olmuş ellerim çatlamaya başlamıştı.
Yeterince ısındığıma emin olduktan sonra kucağımda pantalonumu patileyen
sevimli şeyi tekrar ellerimin arasına alarak üzerimdeki ağırlıklardan kurtulmak
üzere odama yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kedi
Novela JuvenilKendisini insanlardan soyutlamış genç bir kızın hayatını değiştiren kedinin bazen eğlenceli, bazen romantik, bazen ise duygusal hikayesi... ©Tüm hakları saklıdır.