Bölüm 5 | Sarhoş

344 41 11
                                    

Arda'nın ağzından:

İncecik belini nazikçe kavradım. Kollarını omuzlarıma bıraktı ve başını göğsüme

yasladı.

Şuan gerçekten huzuru hissediyordum.

Müziğin ritmiyle hafif hafif sallanırken Asya'nın kendinde olmadığının

farkındaydım. Büyük bir ihtimalle yarın bu gecenin çoğu hatırasını unutacaktı.

Aslında unutacak olması işime yaramıştı. Bu güzel gece yaşanacak ve

bitecekti. Ben Sahra'ya ihanet -ne kadar ihanet olmasa da- etmiş olmayacaktım

ve Asya benden iğrenmeyecekti.

Beni, sevgilisi olduğu halde başkasıyla gönül eğlendiren bir piç olarak

hatırlayacağına emindim. Şu an sarhoş olması bunları düşünmesini engelliyordu

yüksek ihtimalle.

Kendisini hafifçe geriye atmasıyla kollarından sıkıca tuttum.

"Midem.." dedi. Yüz ifadesinden huzursuz olduğunu anlayabilmiştim. Her

zamanki gibi.

Huysuz.

"Ne oldu?" diye sormamla yere kusması bir oldu. Onu sıkıca kavrayıp lavaboya

hızlıca ilerledim. Tuvaletin kapısını açıp saçlarını geriye topladım. Kusmaya

devam ediyordu.

Asya'nın bu kadar içmesine izin vermemeliydim sanırım.

"İğrençsin" dedim sırıtarak. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu.

"Sensin iğrenç aptal! Çık dışarı."

Boğuk ve halsiz sesiyle bile altta kalmıyordu. Başımın belası.

"Saçlarımı bozuyorsun." diye bağırmaya başladı.

Şu halde bile düşündüğü şeyin saçları olması ciddi olmamı engelliyordu.

"Bozulan tek şey saçların mı sence? Şu an halini görmek istemezsin.." 

diye ekledim ve tepkisini bekledim

"Gıcık herif. Çık! Çık şuradan."

Bir hışım yanı başındaki peçeteyle ağzını silip kendini musluğun önüne attı.

"Ne yapıyorsun? Bırak!"

Elleriyle beni itelemeye çalışırken suyu hafifçe ılıttım.

"Bırakayım da boğul küvette, huysuz"

Dolmaya başlayan küvetin içinden avuçlarıma doldurduğum suyu yüzüne

çarpınca bağırmaya başladı.

"Çık dedim! Zorba herif. Pis sapık. Git burdan!"

Bilinci yavaş yavaş yerine geliyordu demek.

İnatçı işte, buralarda bayılıp kalacak haberi yok.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Giyiniksin Asya. Sakin ol, çıkarıyorum seni tamam." 

Sırılsıklam halde titrerken bana sinirli bakışlar atıyordu. Kapısının arkasındaki

bornozu üzerine giydirip odasına gidene kadar eşlik ettim. Olduğu yerde

duramıyordu ki sarhoş!

"Tamam, ben içeri girmiyorum. Üzerine kuru birşeyler giyince bana seslen."

diyerek odasına yolladım onu.

"Bir zahmet girme." diye çemkirdi kapısını kapatırken.

"Beş dakika içinde çıkmazsan içeri girerim haberin olsun."

Odadan cevap gelmeyince kanepeye oturup beklemeye başladım. Dakikalar

birbirini kovalamış ve yedi dakikayı geçmişti bile.

"Asya?" 

Kapıya iyice yaklaşmıştım ve kulak kabartıp bir ses duymayı bekliyordum.

"Giyindin mi?

Hiçbir ses gelmemişti.

"Giriyorum bak."

Tekrar ses gelmeyince kapıyı yavaşça araladım. Turuncu pijamalarını giymiş

yatağına büzülüvermişti yine. Bulduğu yerde uyuyordu zaten.

Uykucu.

Bilgisayar masasının üzerine gelişigüzel bırakılmış saç kurutma makinesini

kavradım. En düşük dereceye getirip ses çıkarmamaya dikkat ederek makineyi

çalıştırdım ve göz ucuyla Asya'ya baktım.

Uyanmamıştı.

Yatağın kenarına oturup başını dizlerimin üzerine aldım. Hafif hafif üfleyen

makineyi saçlarının arasında gezdiriyordum.

Ya ona umut verdiysem? Ya onu sevdiğimi düşündüyse?

Sadece Sahra'yı bir gün olsun unutmak istemiştim. Bir gün olsun ondan uzak

durmak, ısrarlarından ve sürekli emirlerinden kurtulmaktı amacım.

Yolun ortasında otururkenki görüntüsü geldi aklıma. Makineyi kapatıp başını

dizlerimden indirirken son kez bakıyordum belki de ona.

Bir daha karşısına çıkmayacaktım. Herşeyi yanlış anlamasına izin

vermeyecektim. O üzülmeyi hak etmiyordu. Sanırım en iyisi, bir gecelik bu güzel

anıyı hatırlayıp -Asya'nın hatırlayacağından emin değilim- sonsuza dek

görüşmemekti.

İlk ve son gecemizi yaşamıştık.

Usulca üzerini örtüp kapıya yöneldim. Aralık kalan kapısını kapatırken ne kadar

süredir içimde tuttuğumu bilmediğim soluğumun dudaklarımın arasından

süzülmesine izin vermiştim.

Hoşçakal Asya

KediHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin