Arda'nın ağzından:
İncecik belini nazikçe kavradım. Kollarını omuzlarıma bıraktı ve başını göğsüme
yasladı.
Şuan gerçekten huzuru hissediyordum.
Müziğin ritmiyle hafif hafif sallanırken Asya'nın kendinde olmadığının
farkındaydım. Büyük bir ihtimalle yarın bu gecenin çoğu hatırasını unutacaktı.
Aslında unutacak olması işime yaramıştı. Bu güzel gece yaşanacak ve
bitecekti. Ben Sahra'ya ihanet -ne kadar ihanet olmasa da- etmiş olmayacaktım
ve Asya benden iğrenmeyecekti.
Beni, sevgilisi olduğu halde başkasıyla gönül eğlendiren bir piç olarak
hatırlayacağına emindim. Şu an sarhoş olması bunları düşünmesini engelliyordu
yüksek ihtimalle.
Kendisini hafifçe geriye atmasıyla kollarından sıkıca tuttum.
"Midem.." dedi. Yüz ifadesinden huzursuz olduğunu anlayabilmiştim. Her
zamanki gibi.
Huysuz.
"Ne oldu?" diye sormamla yere kusması bir oldu. Onu sıkıca kavrayıp lavaboya
hızlıca ilerledim. Tuvaletin kapısını açıp saçlarını geriye topladım. Kusmaya
devam ediyordu.
Asya'nın bu kadar içmesine izin vermemeliydim sanırım.
"İğrençsin" dedim sırıtarak. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu.
"Sensin iğrenç aptal! Çık dışarı."
Boğuk ve halsiz sesiyle bile altta kalmıyordu. Başımın belası.
"Saçlarımı bozuyorsun." diye bağırmaya başladı.
Şu halde bile düşündüğü şeyin saçları olması ciddi olmamı engelliyordu.
"Bozulan tek şey saçların mı sence? Şu an halini görmek istemezsin.."
diye ekledim ve tepkisini bekledim
"Gıcık herif. Çık! Çık şuradan."
Bir hışım yanı başındaki peçeteyle ağzını silip kendini musluğun önüne attı.
"Ne yapıyorsun? Bırak!"
Elleriyle beni itelemeye çalışırken suyu hafifçe ılıttım.
"Bırakayım da boğul küvette, huysuz"
Dolmaya başlayan küvetin içinden avuçlarıma doldurduğum suyu yüzüne
çarpınca bağırmaya başladı.
"Çık dedim! Zorba herif. Pis sapık. Git burdan!"
Bilinci yavaş yavaş yerine geliyordu demek.
İnatçı işte, buralarda bayılıp kalacak haberi yok.
Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Giyiniksin Asya. Sakin ol, çıkarıyorum seni tamam."
Sırılsıklam halde titrerken bana sinirli bakışlar atıyordu. Kapısının arkasındaki
bornozu üzerine giydirip odasına gidene kadar eşlik ettim. Olduğu yerde
duramıyordu ki sarhoş!
"Tamam, ben içeri girmiyorum. Üzerine kuru birşeyler giyince bana seslen."
diyerek odasına yolladım onu.
"Bir zahmet girme." diye çemkirdi kapısını kapatırken.
"Beş dakika içinde çıkmazsan içeri girerim haberin olsun."
Odadan cevap gelmeyince kanepeye oturup beklemeye başladım. Dakikalar
birbirini kovalamış ve yedi dakikayı geçmişti bile.
"Asya?"
Kapıya iyice yaklaşmıştım ve kulak kabartıp bir ses duymayı bekliyordum.
"Giyindin mi?
Hiçbir ses gelmemişti.
"Giriyorum bak."
Tekrar ses gelmeyince kapıyı yavaşça araladım. Turuncu pijamalarını giymiş
yatağına büzülüvermişti yine. Bulduğu yerde uyuyordu zaten.
Uykucu.
Bilgisayar masasının üzerine gelişigüzel bırakılmış saç kurutma makinesini
kavradım. En düşük dereceye getirip ses çıkarmamaya dikkat ederek makineyi
çalıştırdım ve göz ucuyla Asya'ya baktım.
Uyanmamıştı.
Yatağın kenarına oturup başını dizlerimin üzerine aldım. Hafif hafif üfleyen
makineyi saçlarının arasında gezdiriyordum.
Ya ona umut verdiysem? Ya onu sevdiğimi düşündüyse?
Sadece Sahra'yı bir gün olsun unutmak istemiştim. Bir gün olsun ondan uzak
durmak, ısrarlarından ve sürekli emirlerinden kurtulmaktı amacım.
Yolun ortasında otururkenki görüntüsü geldi aklıma. Makineyi kapatıp başını
dizlerimden indirirken son kez bakıyordum belki de ona.
Bir daha karşısına çıkmayacaktım. Herşeyi yanlış anlamasına izin
vermeyecektim. O üzülmeyi hak etmiyordu. Sanırım en iyisi, bir gecelik bu güzel
anıyı hatırlayıp -Asya'nın hatırlayacağından emin değilim- sonsuza dek
görüşmemekti.
İlk ve son gecemizi yaşamıştık.
Usulca üzerini örtüp kapıya yöneldim. Aralık kalan kapısını kapatırken ne kadar
süredir içimde tuttuğumu bilmediğim soluğumun dudaklarımın arasından
süzülmesine izin vermiştim.
Hoşçakal Asya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kedi
Novela JuvenilKendisini insanlardan soyutlamış genç bir kızın hayatını değiştiren kedinin bazen eğlenceli, bazen romantik, bazen ise duygusal hikayesi... ©Tüm hakları saklıdır.