Bölüm 2

10 0 0
                                    

    Reyhan, o gün öğle saatlerinde uyandı. Çiçek kokulum ne oldu ne bitti demeden, başına gelenlerden bir haber okul derdine düşmüştü. Bugün önemli bir günmüş de, yıl sonu gösterisi için yapılacak oyunların, dansların seçmeleri olacakmış. Mutlaka gitmesi gerekiyormuş. "Yavrum bir dur, sen 'ön tanı' olarak lösemisin!" diyemedim. Daha önemli önceliklerimiz olduğundan bahsedemedim. Sahi olayın alelaceleliğine gelmiş, hiç düşünememiştim.  Ben bunu canımdan can bildiğime nasıl söyleyecektim?

   Şimdilik, Reyhan'ıma burada biraz daha kalmamız gerektiğinden, tedbir amaçlı bazı testler daha yapılması gerektiğinden bahsettim. Başta mırın kırın etti ya biraz. İki sızlandı sağa sola. Belki nasıl ikna ederim bu ablamı diye düşündü. Belli ki geçerli bir sebep bulamadı. Bir suskunluğa büründü. "Öğretmeninle ben konuşurum, seni unutmaz seçmeler yapılırken," dedim. O vakit gönlü oldu biraz daha kalmaya. Önümüzdeki zamanlarda hastanede uzun uzadıya yatıya kalacağımızı ben de henüz bilmediğimden, "Şimdiyi kurtardım en azından," diye geçiriverdim içimden.

    Sonrası doktor beyin dediği gibi oldu. İlik aspirasyonu ve biyopsi için küçük bir operasyon geçirdi Reyhan. Ölür gibi oldum ya sanki Reyhanımı götürürlerken, ölmedim. Bir dur kızım Gülce dedim. Sen kim ölmek kim? En yaşaman gereken vakitte ölmek nereden çıktı şimdi? Yaşadım ya elbet, yaşamaz olaydım dedim. Bunları yaşayacağıma, keşke yaşamasaydım dedim.

    Operasyon sonrası Reyhan'a sakinleştirici, rahatlatıcı bir ilaç verildi. Kalan ömründen bir gününün daha çeyreğini uyutularak geçirdi. Ben de boş durmadım tabi o uyurken. Söz verdiğim gibi öğretmenini aradım. Üstü kapalı Reyhan'ın ufacıktan rahatsızlandığını söyledim. Ser verip sır vermedim ama. Küçük yerdir burası. Haberin akı karası demez kimse, oracıkta yanında yöresinde kim varsa söyleyiverir. Kulaktan kulağa sanki. Ama sesli olanından. Bir  bakmışsın, duymayan kalmamış. Yaymadım o vakit ben de kimseciklere, Reyhanıma bile söylememişken daha, el alemin derdine ne?

    Reyhan uyurken, ben onun başını beklerken odaya doktor geldi. Hafiften tıklattı kapıyı, beklemeden içeri girdi. Adım ne demişti? Kayra!

"Gülce Hanım, Reyhan uyandıktan sonra eve geçebilirsiniz. Biyopsi sonuçlarının çıkması biraz zaman alacak gibi. Hele bir sonuçlar çıksın, kesin tanı sonrası detaylı bir şekilde görüşeceğiz."

 

  Kesin tanı. Bir doktor kadar umudum yok muydu sahi benim? Kardeşimi öylece hasta mı ilan etmiştim?

Bir şey dememe kalmadı, dün koridorda omzumu sıvazlayan hemşire gelip doktoru çağırdı. Önemli bir şeymiş. Öyle dedi. Doktor Kayra geçmiş olsun dilekleriyle beraber, iyi günler dileyip gözden kayboldu. Açık kalan kapının önünde doktorun gidişiyle kalan boşluğa dalıp gitmeden evvel düşündüm. Geçecek miydi sahiden? Bir gün maziyi düşünürken "Geçmiş oldu be!" diyebilecek miydim?

 

   Diyemedim belki ama o an düşüncesi bile güzeldi. 

   Sonuçların çıkması yüz doksan iki saat sürdü. Ortalama bir süreymiş öyle demişti bir başka hemşire. Birazdan gelip doktor bey gerekli açıklamayı yapacakmış. Aa sakin olmalıymışım ama. Böyle olmazmış. Ne hastalar görmüş, ne hasta yakınları gelip geçmiş bu odadan. Şahit olduğu anları anlatsa roman olurmuş ya!

   İnsanı daha fazla germekten başka bir işe yaramayan cümleleri ardı ardına sıralarken, nihayet doktor geliverdi. Hemşire "Kolay gelsin Kayra Hocam," deyip çıktı. Beni de unutmadı. "Geçmiş olsun canım size de." Allah razı olsun mu demeli? Bilemedim şimdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 10, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MEYUS ve MUNİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin