4

425 28 15
                                    


Sudan

"Sus artık sus, sus , SUS!"

"Neyini beğenmedin ya sesim de güzel. Bak baştan alıyorum: Papatya gibisin beyaz ve ince-"

Gerisini dinlemeden kulaklarımı tıkadım. Sabahtan beri aynı şarkıyı söylüyordu kulağımın dibinde ve cinnetin kıyılarındaydım.

"Susmak için ne istiyorsun? "

"Bir öpücük."

Ona orta parmağımı çekip dil çıkardım. Feyzullah şaşkınlıkla bana baktı. "Senin dilinde piercing mi var?"

"Evet "diyip dilimi çıkardım ve piercingi gösterdim. (Piercinglere aşığım canlarım, piercing ve dövme hastasıyım)

"Çok acıdı mı?"

"Kulağım daha çok acımıştı. "

O tam bir şey söyleyecekken içeri hoca girdi ve susmak zorunda kaldı. Dersi dinlemek içimden gelmediği için camdan bakıyordum. Aha taş çocuk.

Taş deyince aklıma Yavuz geldi. Yavuz deyince de Bahar... Çok yakışıyorlardı bence. Üstelik hastanede cım-cim gibi samimiyetler havada uçuşuyordu. Gördüğüm kadarıyla buzlar kralı Yavuz sonunda birinden etkilenmişti. Bunu Nazlıyla konuşmak üzere aklıma not edip derse döndüm.

"Evet çocuklar burada yanan ne?"

Feyzullah sıkıntıyla iç çekip "ciğerim" deyince hepimiz kahkaha attık. (Bizzat benim yaşadığım bir olaydır ) Hoca Feyzullaha dönüp "hayırdır oğlum niye yanıyor ciğerin? " dedi.

"Vurulmuşam bir yara, kaşı gözü gapgaraa" dedi melodiyle. Sonra bir anda bana dönüp "bu arada yanlış anlama şarkı gereği kara dedim. Yoksa mavi deniz derya" dedi.

"Kara birine de vurulabilirsin sıkıntı yok " deyince önden esmer bir kız bize dönüp "ben vurmaya razıyım" dedi. Feyzullah kızı süzdü.

"Saol bacım da beni vuran vurdu."

Aptal ya, gerçekten sıkıntılı bu çocuk. Ders bittiğinde neşeyle el çırptım ve Feyzullahla birlikte kantine yöneldik. Aslında onu kovacaktım ama fazlasıyla yüzsüzdü ve artık kavgadan sıkılmıştım.

Kantinde Nazloşun arkası dönük oturduğunu görünce gizlice yaklaşıp kocaman öptüm. Korkuyla sıçrayıp beni gördü.

"Kızım sapık var sandım, korktum. "

"Ben seni korurum aşşkım. "

Sonra Feyzullah denen gereksizin de burada olduğunu hatırlayıp "sen gir bize bir şeyler al." Dedim. Itiraz edecek gibi dursa da bakışlarımı görünce "hay hay" deyip gitti.

Nazlıya dönünce ikimiz aynı anda "bir şey söylemem lazım "dedik ve gülmeye başladık. Kardeşlik böyle bir şeydi. Nazlı "tamam önce sen söyle " deyince "aynı anda." Dedim ve aynı anda "Yavuzla Bahar" dedik.

ikimizin de aynı yerde takıldığımızı farkedince "sis-tas" hareketimizi yaptık ama Nazlı birden ciddileşti.

"Tamam cıvıma. Nasıl ayarlarız bunları ? "

"Ben mavişi sıkıştırırım ama anlatmaz. "

"İmkan yok."

"E ne yapacağız? "

"Bilmiyorum bakacağız bir çaresine."

Söz konusu aşksa Nazlı çok titiz olurdu ve bir avukat olarak isteyip de yapamayacağı bir şey yoktu. Önüme konan tostla düşüncelerim dağıldı ve "eyvallah koç" dedim.

ŞEHRİMİN TADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin