♥Natsu x Lucy♡

823 45 11
                                    

İlk ship: Fairy Tail'den
Natsu
Lucy
"Hmm..." dedi Lucy, Görev Pano'sundaki görevlere bakarken. Son yarım saattir buradaydı ve artık tüm grubun sabrı taşmak üzereydi.
"Seç de gidelim artık, yeter." Gray, üstünde çıkmaya hazırlanan bir gömlekle, ayaklarını masaya koymuş oturuyordu.
"Daha zamanımız var." dedi Erza Gray'in neredeyse çilekli kekine girecek ayaklarına dik dik bakarken. Girdiği anda tüm loncayı ayağa kaldırmayı planlıyordu.
"Ama güzel görev yok..." dedi Lucy iç çekerek.
"Sana göre hangi görev güzel ki sanki..." Natsu, Lucy'nin duyamayacağı şekilde mırıldanmıştı bunu. Wendy ise önündeki çikolatalı dondurmayı afiyetle yiyordu.
~~~
İki saat sonra Lucy hala görev panosunun başındaydı. Bu görevde kullanmaları gereken iki saati, oturmuş boş boş konuşarak geçiriyorlardı. Herkesin sinirleri de tepesindeydi.
"Çek şu lanet ayaklarını çilekli kekimden!" diye bağırdı Erza Gray'e.
Gray ayaklarını otomatik olarak çekti sonra da sanki onun suçuymuş gibi Natsu'ya bağırdı. "Natsu sen de uyumasana be!"
Natsu, kenarda burnunda baloncuk çıkararak uyukluyordu. Happy de üstüne yatmıştı. Aniden ikisi de zıplayarak uyandılar. Natsu zaten kavgaya hazır gibiydi. "Şu lanet görevi seçemediğin için bir de azar yiyoruz!"
"Öyle mi?!" diye bağırdı Lucy. "Kendi görevinizi kendiniz seçin o zaman! Ben gidiyorum!" eline gelen rastgele bir görevi çekti ve gitti.
"Uh... Şey... Um..." Wendy herkese panikle bakıyordu. Kavganın çıkış nedenini bile anlamıştı. Carla'ya döndü. Yüzünde küçümser bir ifadeyle oturan Carla, küçük, beyaz ellerini de göğsünde birleştirmişti.
Herkes tam ağzını açacakken, Laxus'un ortalığı inleten sesini duydular. "Yaşlı herif! Hani bu görevlerin arasına bir S Sınıfı görev karışmıştı?! Burada öyle bir şey yok!"
"Ha?" bu gelen usta'nın değil, Mira'nın sesiydi. Hızla aşağı indi ve panoya baktı. "Onu az önce gördüğüme eminim. Hatta Lucy de oradaydı, o da görmüştür eminim..."
"Lucy S Sınıfı göreve mi çıktı?!" dedi Natsu Takımı aynı anda. Erza kaşlarını çattı.
"Onu küstürdüğüne göre, sen getirmelisin, Natsu. Senin özrün dışında özür dinlemeyecektir." dedi haince bakan gözlerle.
"Ama ben--"
"Dinlemiyorum." Erza elini boş ver manasında salladı.
"İyi de--"
"Şşş!"
"Üfff iyi be! Gidiyorum işte! Yine başıma dert açtın Lucy. Ölüp gitmese bari..." Natsu ve Happy, Lonca kapısından çıkıp, Lucy'nin kokusunu izlediler.
~~~ Lucy asık bir suratla yürüyordu. Elinde sallandırdığı görevin üstündeki kocaman "S SINIFI" yazısını bile görmemişti. Sadece, altında yazan yere doğru ilerliyordu.
"Hep böyle oluyor." diye düşündü içinden. Ama bir an durdu. "Yine de... Gitmeli miydim ki? Yani onların seçmesine izin verirdim ve beraber görev yapardık."
Sonra omuz silkti ve ilerlemeye devam etti. "Onlar başlattı. Natsu'nun bu seferki lafları çok saçmaydı. Ama belki de onlara paradan biraz verebilirim."
Artık içi rahatlamıştı, yola devam edebilirdi. Görev kağıdına tekrar bakmayı düşündü, çünkü görevin ne olduğunu ya da ödülünü falan bilmiyordu ama kağıda baktıkça, sinirinin yine tepesine çıkacağını düşünerek devam etti.
Lucy, bir süre sonra, kağıtta yazan yere gelmişti. Burası, kocaman bir dağın yanındaki, ufak tefek, şirin bir kasabaydı. Lucy içeri girmeye karar verdi.
Kasabaya doğru yürüdü. Dışarıdan -ve biraz uzaktan- sıradan bir yer gibi görünüyordu. Hiç düşünmeden kasabının, ufak tabelasının yer aldığı kısmı geçti.
İçeriden durum bambaşkaydı. Bu kasaba açlıktan yıkılıyordu, çocuklar ağlıyor, yaşlılar sadece oturup düşünüyor, yetişkinlerse oradan oraya koşturuyorlardı.
Lucy, sadece ne olduğunu anlamadan etrafa baktı. Demek gerçekten kötü durumdaki bir kasaba görev istemişti.
En yakınındaki kişinin yanına gitti. "Şey... Ben görev için Fairy Tail loncasından geldim de, acaba kiminle konuşmalıyım?" diye sordu. Bu bir kadındı, arkası dönük olduğundan Lucy yüzünü göremiyordu. Hafif tombul, saçlarını topuz yapmış, yorgun gibi gözüküyordu.
Aniden yorgunluğu geçti ve "Sonunda biri geldi! Tüm dertlerimize..." Lucy'i görünce, kısa bir şaşkınlık anı geçirdi. "Sen mi büyücüsün?"
Lucy kafasıyla onayladı. Kadının suratı biraz düştü. "Güçlü bir erkek bekliyorduk." dedi asık bir suratla.
"Ben de en az onlar kadar iş görürüm!" dedi Lucy neşeyle. "Peki ne yapmalıyım?" Kadın iç çekti ama pes ederek ona anlatmaya başladı.
"Buraya, saat tam on gibi, bir canavar gelir ve bizden yiyecek ister. Yiyeceklerimiz asla yetmiyor. O da yiyecek yerine..." kadın devam edemedi ve ağlamaya başladı. Canavar demek ki yemek yetmeyince, insanlara geçiyordu.
Lucy kaşlarını ciddiyetle çattı. "Ben size yardımcı olacağım. Kesinlikle bu işi yapacağım ve sizi bu canavardan kurtaracağım."
~~~
"Saat de kaç oldu?" diye esnedi Natsu.
"Neredeyse on oldu." Happy de esnedi. Yalpalayarak yola devam ediyorlardı. "Hey, Natsu, biraz dinlensek?"
"Ben... Olmaz. Lucy böyle bir durumdayken dinlenemeyiz ama..."
"Hey Natsu, sen ona aşıksın, değil mi?" ikisinin de konuşmaları yavaşlamıştı ve uyumak üzerelerdi. Yürüyüşleri de git gide durmak üzereydi.
"Evet..." dedi Natsu. Sonra birden zıpladı. "Bekle ne?! Bu aşk mı?! O zaman onu kurtarmalıyız!" diye bağırdı ve Happy'i tuttuğu gibi tekrar koşmaya başladı.
"Çok aptalsın Natsu! Bunu şimdi mi anlıyorsun?!" Happy de bağırmaya başlamıştı, çünkü Natsu'nun koşması yüzünden birbirlerini duyamıyorlardı.
"Kes sesiniiiiiiiiiii!" diye bağırdı Natsu ve hızını daha da arttırdı. Lucy'e ulaşmak zorundalardı.
~~~
Saat tam onda, herkes büyük bir alana toplanmışlardı. Bu kadar hoş bir yerin bu kadar tehlikeli olması inanılmazdı.
"Şimdi mi gelecek?" diye sordu Lucy. Kadın sadece kafasıyla onayladı. Bir anda, yandaki mağaradan etrafa bir ışık yayıldı ve içeriden biri çıktı. Bu, yarı kuş, yarı çirkin bir hayvandı. Ama kocaman bir şeydi.
Uçarak alana geldi ve puslu sesiyle etrafa bağırmaya başladı. "Yemek nerede?!"
Lucy, kendini ileri çıkardı ve "Ne bugün, ne de daha sonra yemek yiyemeyeceksin! Seni yeneceğim!" diye bağırdı. Çatık kaşlarla canavara bakıyordu.
"Yemek!" diye bağırdı canavar tekrardan ve ağzından ateş çıkartıp etrafa saldırmaya başladı. Tüm kasabalılar korkarak etrafa kaçışıyorlardı.
"Açıl! Altın Buzağı Kapısı! Taurus!" Taurus anında Lucy'nin yanında belirdi. Elindeki baltasını sallıyordu bir yandan da.
"Mooo! Lucy-sama'nın vücudu her zamanki gibi en iyisi!" diye bağırdı ve canavara doğru koştu. Canavar tekrar ateş çıkararak anında Taurus'u devre dışı bıraktı. Taurus toza dönüşürken
Lucy iç çekti. "Bu kadar erken olmamalıydı. Açıl! Hizmetçi Kapısı! Virgo!" Virgo önünde belirdi.
"Hime! Ne istemiştiniz?" dedi Virgo sakince.
Lucy sesini duyurmak için bağırıyordu. Kafasıyla canavarı işaret etti. "Gördüğün gibi! Ama biraz yardım fena olmaz!" diye bağırdı.
"Hime! Yapabileceğim bir şey yok ama çılgınca dans ede--"
"Git Virgo!" dedi Lucy anahtarı sallayarak. Çok büyü gücü tüketmişti. Şimdi ne yapmalıydı? Canavar her yeri dağıtmaya devam ediyordu.
"Yemek!" diye bağırdı canavar, Lucy'e bakarak. Sonra onu yakaladı ve mağarasına geri uçtu. Lucy'nin çığlıkları arasında ortadan kayboldu.
Kadın iç çekti. "Biri daha gitti."
~~~
Lucy gözlerini yavaşça açtı. Neredeydi? Ne zamandan beri uyuyordu? Neden-- Canavara gözleri kayınca dehşetle doğruldu.
Canavar ona yaklaştı ve onu tuttu. Lucy'nin canı yanıyordu. Belini çok sıkıyordu. "Hıaa~" diye bağırdı. Gözleri de yaşarmaya başlamıştı.
"Yemek!" dedi canavar tekrar ve Lucy'i yavaşça ağzına doğru götürmeye başladı. Lucy, şimdiye kadar sonunun böyle olacağını düşünmemişti. Hep evleneceğini ve bir çocuklu mutlu bir hayat geçireceğini ummuştu. Böyle sorunların uzağında, arkadaşlarının yanında...
Belki... Natsu'yla...
Ama hepsi hayal gibiydi.
Gözlerini kapattı ve kendini sonuna hazırladı. Ama aniden o tanıdık sesi duydu. "Lucy'i bırak seni pis canavar!" Natsu uçarak geldi ve canavara bir yumruk attı. Canavar, Lucy'i elinden düşürerek yere yapıştı. Natsu da koşup Lucy'i belinden yakaladı ve yavaşça yere bıraktı.
"Kenarda dur." deyip gülümsedi. Sonra da göz kırpıp gitti. İki dakika geçmeden canavar yerdeydi.
Lucy elini kalbinin üstüne koyup yere çöktü. Kalbinin bu kadar hızlı atması normal miydi? Natsu'nun yanına gitti ve ona fark etmeden sarıldı.
"Teşekkür ederim..." dedi yavaşça. "Sen olmasan..."
"Ama buradayım işte." Natsu da ona sarıldı. "Ve galiba seni seviyorum."
Lucy kafasını heyecanla kaldırdı. Sonra suratı asıldı "Galiba mı?" dedi pis pis ona bakarken. Ne demek galiba? Ne odunca bir laftı o öyle.
Fakat sonra iç çekti. Natsu'nun huyu böyleydi. Onu bu yüzden seviyordu ve şimdi bunu çok iyi anlamıştı. "Biliyorum. Ben de... Seni seviyorum." dedi ve Natsu'yu öptü. İçinden, asla ayrılmamalarını umuyordu.
Bu bölümü NaLuFan'a ithaf ediyorum çünkü beni bu hikayeyi yapmaya o teşvik etti :D
Cleodeni'ye de kapak için teşekkürler :)

Shipler HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin