♥Jellal x Erza♡

590 38 11
                                    

Fairy Tail

Jellal Fernandez

Erza Scarlet

Erza elindeki son kılıcı da dart tahtasına fırlattı. Son yarım saattir aynı şeyi yapıyordu, bu aslında bir alışkanlık değildi. Sadece Jellal'i görmeyeli bir yıl omuştu. Dalgındı ve kılıçlarıyla oynamak dalgınlığından kurtulmasına yardım ediyordu.

İç çekerek oturdu ve alnındaki teri, koluyla sildi. Dart tahtasına kılıç fırlatmak, ha? Oldukça saçmalamıştı.

Gözlerini yavaşça kaparken, aklına küçüklüğü geldi. Cennet Kulesi, Ultear, Shou, Milliana ve diğer herkes...

Jellal... Belki...

--

Tekrar uyandığında, sırılsıklamdı. Üstüne su dökülünce hızlı uyanmıştı ve etrafına sinirle bakınmıştı. Koşarak kapıdan çıktı ve Yatahhanenin koridorunda bağırmaya başladı:

"Kim yaptıysa sonu kötü olacak!" herkes odasından meraklı gözlerle baktılar ve ıslak Erza'yı görünce gülme krizine girdiler.

Sonuç olarak, tüm kızlar aşağıda sohbet ediyorlardı ve Erza'yı uyandırmaktan tırstıkları için odasına bile girmemişlerdi. Kim yapmıştı öyleyse?

Erza homurdanarak odasına döndü. Nasıl olsa kimin yaptığı ortaya çıkacaktı. Yatağına uzanmaya gidiyordu ama bir şey fark etti. Bir... Not?

"Erza, yarınbuluşalım. Ne olursa olsun lütfen gel. Apphalica'daki parkta.
-Jellal"

Erza, beş saniye kadar şaşkınlıkla nota baktı. Jellal onca yıldan sonra unu buluşmak için mi çağırıyordu? Hiç mantıklı değildi. 

Yarın ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Kendini sadece uykunun ellerine bıraktı.

~~~

Jellal ne saat söylemişti, ne de başka bir şey. Sadece yeri ve tarihi söylemişti. Erza da bu yüzden çok hırçındı.

"Daha ne kadar kaldı?" dedi sinirle arabacıya.

Arabacı, deli gibi terliyor ve her an atlarını hızlandırıyordu. "Ya-Yarım saate kalmaz varırız, Erza-sama." dedi korkarak.

Erza iç çekti. Zaten trenle gitmesi gerektiğini biliyordu ama gördüğü ilk arabaya binmişti bu da şansına atlı, yavaş bir araba çıkmıştı. Bekleyip trene binse ölürdü sanki.

Yirmi dakika kadar sonra, sonunda Apphalicha'ya vardılar. Erza parayı resmen arabacının yüzüne fırlattı ve koşmaya başladı. Parka çok az vardı. Nefes nefese parka geldi ama park bomboştu.

Etrafına iyice bakındı ama hiç sonuç yoktu. Kandırılmıştı. Ve salak gibi onun peşinden bu parka gelmişti.

Kaydırağa oturdu ve ellerini karnına çektiği dizlerinin etrafına sardı. Demek hala onu düşünüyordu. Tam bir aptaldı.

Aptal, aptal, aptal, aptal, aptal, apt...

"Erza!" bu sesi duyunca hemen o taraf döndü. Gelen kişi kesinlikle Jellal değildi.

"Annabeth?" diye sordu. Kız çok uzaktaydı bu yüzden gözlerini kısmıştı. Annabeth'i pek net hatırlamıyordu, aklında sadece yüzü ve yaptıkları savaş kalmıştı. Erza'nın Annabeth'i resmen ezdiği savaş...

"Evet, Titania, benim. Savaşımız için rövanş almaya geldim." dedi kız gülümseyerek. Pembe, uzun saçları, yuvarlak yüzünün etrafını sarıyordu. Üstünde zırh tarzı mor bir şey vardı ve iyi taşıyordu. Erza'ya yaklaştı. Yüzünde küçümser bir gülümseme vardı.

Erza da sinirliydi. Az önce resmi olarak sevdiği kişi tarafından kenara fırlatılmıştı. "Gel bakalım." dedi, mavi, kısa elbisesinin yerini bir zırha bırakarak ve bir kılıç denatarak.

Annabeth ileri atıldı. Yüzünde şeytani bir gülümseme vardı.

-Bu bir romantik ff olduğu için savaş kısımlarını atlıyorum sadece Erza oldukça iyi dövdü ama daha fazla dayak yedi-

"Sen..." dedi Erza, fırlatıldığı yerden kalkmaya çalışırken. Yıllar önceki Annabeth'le alakası yoktu bu kızın. Hem güçlenmiş hem de vahşileşmişti.

"Evet, baya güçlendim ve..." Erza'nın yanına gidip onun kızıl saçından bir tutamı tuttu. "Senin şu Titania unvanını almak istiyorum. Ne dersin?" elindeki kılıcı Erza'nın boynuna getirdi.

"Büyücüler öldürmezler." dedi Erza boynundaki kılıç nefes almasını engellerken. Son bir direnme olarak kılıcını kaldırdı ama işe yaramadı...

"Son duanı et, Peri Böceği." Annabeth kılıcını kaldırdı ama indiremedi. Elinden kılıcı düşünce yere çöktü ve kanayan elini acıyla tuttu.

"Annabeth?" dedi Erza şaşkınlıkla.

"Devam et. Savaşmaya devam et, pes etme." Jellal'di bu! Ona yardım ediyordu. Erza hızla kılıcını geri aldı ve Annabeth'i zarar vermeyecek şekilde yaralayıp etkisiz hale getirdi. Hakkıyla kazanmasa bile, en azından başından savabilecekti. Annabeth küfürler savurarak başka bir yere gitti.

"Jellal!" Erza bağırdı. Az önce onun sesini duyduğuna emindi. Bu sesi, kilometreler öteden tanıyabilirdi.

Jellal hemen birkaç metre ötesinde belirince gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gerçekten geleceğine ihmal bile vermemişti.

"Erza," Jellal gülümsedi. "Burada bir buluşmayı planlamıştım ama bazıları benden önce davranmış galiba."

"Notu sen mi yazdın?"

"Evet." dedi Jellal.

"Suyu da üstüme sen döktün." bu sefer kaşlarını çattı ve etrafa karanlık bir aura yaydı.

"Onun için üzgünüm ama çok derin uyuyordun. Buluşma tarihimizi geçireceğinden korktun." Jellal bir kahkaha patlattı.

Erza hafifçe kızardı. "Çok hainsin. Neyse." dedi konuyu değiştirerek. "Neden beni çağırdın?"

"Seninle konuşmak istediğim bir konu var." dedi. Çok ciddi görünüyordu. Erza da duruşunu ciddileştirdi. "Meredy ve ben, tekrar kara loncaları avlamaya başlayacağız. Bir süre görüşemeyebiliriz."

"Yine." diye mırıldandı Erza.

"Evet. Ama sana bir şey sorarsam içim daha çok rahat edecek. Evet desen de, hayır desen de." Erza merakla bekledi. "Seninle ne kadar süre, ne kadar kilometre uzakta olursam olayım, bir bağım olsun istiyorum." Erza'ya yaklaştı ve elindeki yüzüğü gösterdi. "Tekrar bir araya gelince...

Benimle evlenir misin?"

Erza kısa bir şaşkınlık anından sonra Jellal'in kollarına atladı. "Evet! Sonunda sordun! Ben de seninle yakın olmak istiyorum!"

Kısa bir hasret anından sonra, Jellal gitti...

Ama Erza, geri geleceğine emindi. Ne kadar sürerse sürsün.

Shipler HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin