İnsanlar bencil, tek düşündükleri kendileri, kendi çıkarları için savaşır dururlar. Başkaları nasılmış, umursamazlar bile. Bu yüzdendir kaçmam, bu yüzdendir soğukluğum insanlara.
Ama o sıcak gülüş içimi okşadı. Ateş, gerçekten de ateş gibi saplandı yüreğime. Aylardır insan yüzü görmeyişimdendir belki de. Hapsettim kendimi doğaya, karıştım tüm benliğimle.
O bir sanatçı, doğa ise onun annesi, babası...
Omzumdan kavradı,yürümeme yardımcı oldu. Nereye gidiyorduk hiçbir fikrim yoktu. Güneş, dağların arasından kayboluyordu.
Bir süre öylece yürüdük, sonra küçük bir kulübeye girdik. Kendi kulübesi olduğunu ve yalnız yaşadığını söyledi bana Ateş. Oysa benim kulübem bile yoktu. Bir dağın soğuk deliğini odacığım haline getirmiştim.
Korkmuştum, boğulurum sanmıştım. Neden korktuğumu da bilmiyordum, yaşamak istiyordum, keşfetmek, hayalimi gerçekleştirmek. Amacıma ulaşmak istiyordum.
Bir yandan boğulursam aileme kavuşacaktım,çok özlemiştim her ne kadar beni istemeseler de. O kaza beni unutmuştu kendine almaktan, onları almıştı, onları yakmıştı,vücutlarını. Beni yanına almadı evet, ama benim de içimi kavurmuştu.
Acı dolu hayatı olan sanatçı, alevlerin rengini unutmuş, kullanmaktan korkan kırmızı rengini, korktukça gözleri alev alev...
Kaç ay oldu çöp şehirden uzaklaşalı bilmem, kokusu burnumda zaten yanan ahşap evimizin. Gitmek de istemem,geri dönersem beni de sarar belki yakıcı madde.
Kendini resimlere vermiş, fırçasının kıllarını meydan okurcasına sürmüş çizdiklerinin üstüne. Her gece rüyasında görüyordu yangını, kabusu oluyordu. Bu yüzden işkence ediyordu fırçasına, unutmak için...
Ateş'in evinde, küçük kulübesinde ne işim vardı ki benim? 1aydır yaşadığım dağıma alışmıştım. Hem tanımıyordum onu, başıma ne iş gelir bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKUAMARİN (DENİZİN SUYU)
AdventureTANITIM Bir sanatçı... Hayatını renklere adamış; çocukları çizgiler,noktalar,yuvarlaklar olan bir sanatçı. Kör bir kuyuya merdiven dayamış ,koyu karanlıgı fırçasıyla rastgele dagıtmış , aydınlık için dilenen,soyutlugu somuta çevirmek için var gücü...