Baktığı tablo üzerine, "Ne görüyorsun?" diye sorduklarında dili tutulmuşcasına tek kelime edemeden bakmak gibiydi bakışlarım karanlıkta seçebildiğim iki gözbebeğine.
Hiç bir şey söylemedi Ateş,"Odamda yatabilirsin." demekle yetindi sadece.
Teşekkür ettim ve yatağa oturdum. Yumuşak ve rahattı. Kapıyı çekip merdivenlerden doğru inmeye başlamıştı, ayak sesleri geldiğinden en azından bunu hissetmiştim. Daha sonra ise rahat bir uykuya kucak açtım.
Yatağımı özlemiştim, yorganın içine girip saatlerce telefon ışığıyla yetinmeyi özlemiştim, nefes için arada bir yorganı sallamayı özlemiştim.
Hepsi geçecekti elbet bir gün. Sanatçı o günü sabırsızlıkla bekliyordu...
Kapı gıcırdamasıyla uyanıverdim birden. Başımı kaldırdığımda Ateş'in elinde bir tepsiyle bana doğru yürüdüğünü gördüm. Dünkü karanlıkta yüzündeki gölgeler yerini ışığa bırakmıştı. Zar zor seçebildiğim yüzü şimdi tüm hafızama kaymıştı. Demek sabah olmuştu.
Bakışları çok güzeldi, bal rengi gözleriyle etrafı süzüyordu adeta. Minik burunlu, koyu kahve saçlarıyla dergi kapaklarından fırlamış erkek mankenleri andırıyordu. Nasıl da fark edememiştim gece bu güzel yüzü. Boyu benden uzundu. 1.80 civarında olmalıydı çünkü dün elimdeki çerçeveyi almaya kalkışırken gözlerim dudaklarında kalmıştı.
Ben de uzundum aslında. Sarı dalgalı saçlarım sırtımın yarısını kaplıyordu. Kahverengi gözlerim ise beyaz tenime uyum sağlamaktaydı.
Yatağa doğru eğildi Ateş, ve elindeki tepsiyi dizlerimin üstüne koydu. " 1 aydır böyle güzel kahvaltı yaptın mı bakalım Ekin Hanım?" dedi tek kaşını kaldırarak. Yüzündeki gülümeseme beni de güldürmüştü. "Hayır, sayenizde Ateş Bey." diye karşılık verdim ben de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKUAMARİN (DENİZİN SUYU)
AventuraTANITIM Bir sanatçı... Hayatını renklere adamış; çocukları çizgiler,noktalar,yuvarlaklar olan bir sanatçı. Kör bir kuyuya merdiven dayamış ,koyu karanlıgı fırçasıyla rastgele dagıtmış , aydınlık için dilenen,soyutlugu somuta çevirmek için var gücü...