Ben Elena. Amerika'da yaşıyorum. Kardeşim James ve Teyzem Lia'dan başka kimsem yok diyebilirim. Hayatım eski sevgilim ve arkadaş olduğumuzu söylememe rağmen kabullenemeyen Edward, yakın arkadaşım Billie ve geri kalan boş topluluktan ibaret. Aileme gelince, onları bir köprüde trafik kazasında kaybettim. Arabanın içinden tek sağ çıkan bendim. Nasıl oldu bilmiyorum ama çıktım bir şekilde. Yaşama sevincim kalmamış olsa da kardeşim için savaşmak zorundaydım.
•••••
Sabah 7'de alarmın çalmasıyla uyandım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. İlk beş dakikam aynaya boş boş bakmakla geçti. Banyodan çıkıp üstümü giyinmeye başladım. Koyu kahverengi saçlarım, kumral tenim ve pürüzsüz bir cildim vardı. Siyah kot, beyaz tişört giyerek adımlarımı James'in odasına yönelttim.
Kapıyı çalıp içeri girdiğimde kimse yoktu. James yine eve gelmemişti. Teyzemin yanına geldiğimizden beri James psikolojik sorunlar çekiyordu. Madde kullanmaya bile başlamıştı ve engelleyemiyorduk. Teyzem Lia ve ben ne kadar uğraşsak da bizimle sohbet etmiyordu. Çoğu zaman okuldan da kaçıyordu.
Sinirle kapıyı kapatıp mutfağa indim. Lia beni görünce gülümsedi.
"Günaydın tatlım, nasılsın?"
"Teyze James yine eve gelmemiş hiç konuştun mu ya da gördün mü?"
"Oh, hayır tatlım. Geceden beri arıyorum fakat telefonunu kapatmış. Yine Lily ile geziyordur."
Lily, James'in muhteşem(!) sevgilisiydi. James onunla tanıştığından beri madde kullanmaya, eve gelmemeye başlamıştı. Ben bu konuyu Lily ile konuşmaya çalışsam da bir şekilde sıyrılıp kaçıyordu.
Teyzeme döndüm.
"Lily'i aradın mı peki?"
"Evet. Onun da telefonu kapalı."
"Tamam. Ben yemek yemeyeceğim teyze. Hemen çıkmam lazım yoksa geç kalacağım." diyerek teyzemi öptüm ve konuşmasına izin vermeden çantamı alıp çıktım.Okula geldiğimde gözlerim Billie'i aradı. Banklardan birine oturmuş sınıftan birkaç kişiyle konuşuyordu. Yanlarına gidip gitmemek konusunda kararsız kalmıştım çünkü Edward oradaydı. Adımlarımı sınıfa yönlendirmeye karar verdim.
Sınıfta telefonumla ilgilenirken yanağıma kondurulan öpücükle şaşkınlıkla kafamı kaldırdım.
"Oh Billie, beni korkuttun."
"Merhaba hayatım, N'aber?"
"İyiyim, senden?"
"Okula taş denilebilecek yeni birisi gelmiş. Onu kesiyorum." diyerek kıkırdadı.
Billie normalde kimseyi beğenmeyen biri olduğu için çocuğu merak etmiştim ama bunu ona belli etmek istemiyordum.
"Umrumda değil Billie. Gelen her kimse hoşgelmiş. Tipi beni ilgilendirmiyor."
"Hadi ama Elena! Ben bile beğendim. Görmek istemiyor musun cidden?"
İç sesim git, git bence de görmelisin diye bağırsa da gitmek istemiyordum.
"Hayır. Okul küçük Billie. İllaki görüşürüz."Ders başlamadan önce lavaboya gitmek için ayağa kalktım. Koridorda yürürken müdürün odasındaki çocuk dikkatimi çekmişti. Hafif aralık duran kapıdan içeri bakarken çocuğun birden bana dönmesiyle olduğum yerde kaldım. Rezil oldun Aptal! Diye bağıran iç sesime katılıp kapıdan uzaklaştım ve kendimi lavaboya attım. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Sınıfa doğru ilerledim.
Ders başlamak üzereydi. Adımlarımı hızlandırdım. Hâlâ yüzümün kızarık olduğunu bildiğim için kafam önde ilerliyordum. Kafamı duvara çarpınca acıyla inleyip kafamı kaldırdım ve çarptığım şeyin duvar olmadığını anladım. Bakışlarımı kaçırarak konuşmaya çalıştım.
"Özür dilerim."
"Sorun yok." diyerek önümden çekildi. Bu müdürün odasında gördüğüm çocuktu. İkinci kez rezil olmuştum ama bu sefer pek umrumda değildi. Sonuçta o benim hakkımda istediğini düşünebilirdi. Tanımıyordum bile. Ama çok sert bir vücudu olduğuna şüphe yoktu. Kafam hâlâ acıyordu.Sınıfın önündeyken dersin başladığını gördüm. Kapıyı yavaşça tıklayarak içeri girdim. Profesörden özür dileyip yerime geçtim. Billie beni hemen yanına otutturdu ve sorularına başladı.
"Neredeydin ve yüzün neden kırmızı?"
"Hiç." diyerek onu geçiştirdim. Olayı anlatırsam asla susmayacağına emindim. Beni ders boyunca elli kere dürtse de onu susturup dersi dinlemeye çalıştım.İkinci derse girerken profesörle birlikte sınıfa giren kişiye gözüm takıldı. Bu O'ydu. Yeni gelen çocuk. Çok umursamıyormuş gibi o tarafa bakmamaya çalıştım ama yüzümün kızarık olduğuna emindim.
"Merhaba gençler. Yeni sınıf arkadaşınızla tanışın." diyerek onu gösteren profesöre baktım. Ardından ona.
"Bize kendini tanıt genç." diye tekrar konuştu profesör.
"Pekala, ben Stefan. Başka bir şey gerekli mi?"
"Tamam, bu kadar anlatmak istiyorsan yeterli Stefan. Boş bulduğun yere oturabilirsin."
Stefan sıralara göz atarak boş olan bir sıraya oturdu. Ders boyunca ona bakmamaya çalışsam da birkaç kere göz göze gelmiştik. Ve Billie'nin imalı bakışlarına da maruz kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEN VAMPİRİM!
Teen FictionTaksiden inip koşmaya başladım. İçimde inanılmaz bir öfke vardı. Kapıyı yumrukluyor, bağırıyordum. Sonunda kapı açıldı. Stefan karşımdaydı. Göğsüne vurmaya çalışsam da pek etki etmiyordu. İşaret parmağımı ona doğru sallayarak bağırmaya başladım. "NE...