Kapı çaldığında annem üstünü başını düzeltip bana baktı.
"Az gülümse, pozitif ol!" diye azarladı.
Serçe parmağım zonkluyordu ve beş günün yorgunluğunu hâlâ taşıyordum. Çünkü erkenden kalkmıştım. Dinlenememiştim!
Kapı açıldığında iki tane velet göründü. Sol gözüm kalp gibi atmaya başladığında bugüne lanet ettim.
Yemek yerken gelen ailenin annesi Melek Teyze'nin benden dört yaş küçük kızı Seda aklıma geldi.
"Melek Teyze, neden çocukları getirdin de Seda gelmedi?" dedim.
"O gelmek istemedi. Çin çan çon ile işi olmazmış. Hepsi birbirine benziyormuş falan dedi." diye cevapladı beni.
"Peki çocuklar neden geldi ki?" dedim.
Annem ayağıyla masanın altından bana vurduğunda: "Yani size zorluk çıkartırlar diye dedim." diyerek gülümsedim.
"Seda ile bizim ikizler yan yana bırakılmaz ki. O yüzden yanımda getirmek yüzünde kaldım." dedi.
"Kızım, ikizleri dışarıya çıkarsana. Biz de rahat rahat konuşalım." dedi annem.
Cidden mi hayat? Bana nerenle gülüyorsun acaba şu an? Bunun cevabını bilmek istemiyorum.
Melek Teyze de bana gülümseyerek bakıyordu. Ben o gülümsemenin altındaki anlamı biliyorum ama neyse.
Biraz şerefsiz kanı var Melek Teyze'de ama...
Bir de adı Melek...